BAKALIM ATATÜRK'Ü KİM ÖLDÜRMÜŞ ???

Başlatan srymr, Ara 15, 2008, 04:46 ÖS

« önceki - sonraki »

srymr

Arkadaşlar bu foruma yeni katıldım.Bende Gemlikli olarak böyle bir olanağı bizlere sunan forum sahiplerine teşekkürlerimi sunarım.

Arkadaşlar bizlere öğretilen kadarıyla Atatürk SİROZ dan ölmüştür.Fakat bu konunun böyle olmadığını gerçekte Atamızın kendi eceliyle değil gizli örgütlerce öldürüldüğü dair belgeler buldum.Bu konuda sizlerinden hassas davranmasını ve ATAMIZ'a karşı olan görevimizi biz gemlikliler olarak göstermeliyiz.


ATATÜRK'Ü MASONLAR ZEHİRLEYEREK ÖLDÜRDÜ!!!

Gazi Mustafa Kemal'i Türkiye Mason Cemiyeti'ni kapattırdığı için Yahudi Masonlar zehirledi. Plan Kremlin'de yapıldı  Türkiye'de uygulandı... 66 YILLIK SIR Yıl 1935... Atatürk  eski Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt'u çağırarak  Masonluğun kuruluş  örgütlenme ve çalışmalarına ilişkin bilgiler içeren dosyayı verdi. Ardından şunları söyledi: "Bunu güzelce mütalaa et  bir takrirle  Halk Partisi Grup Başkanlığı'na ver. Grupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve grupça kapanmasına delalet et  senin de bu işte şeref payın olacaktır." Anadolu Ajansı  10 Ekim 1935 tarihinde abonelerine şu önemli haberi geçti: "Türkiye Mason Cemiyeti  memleketimizin sosyal tekamülü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibara alarak  faaliyetlerine nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan halkevlerine teberrüü muvafık görülmüştür." Egenin ve Balkanların tanınmış kıdemli komünist mübeşşiri Varnalı Bulgar Yahudilerinden 33 dereceli Farmason Avram Benaroyas  Yunan komünistlerin yayın organı Laiki Foni (Halkın Sesi) Gazetesi'nin 1 Ağustos 1948 tarihli nüshasında yazdığı anılarda şöyle dedi: "1937 yılının ortalarında  ismini açıklayamayacağım bir doktor  bazı şöhretlere dayanarak Atatürk'e ilk darbeyi sinir organlarını za'fa düşürmek sureti ile indirdi. Etrafında çember meydana getirdiğimiz Sarı Lider  kendiliğinden bu çemberin içine girip hayatını bize teslim etti."

Ankara merkezli olmak üzere İç Anadolu Bölgesi'nde yayın yapan ANAYURT Gazetesi  66 yıldır açığa çıkmayan müthiş iddiaları gün yüzüne serdi:


ATATÜRK'Ü MASONLAR ZEHİRLEDİ

Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün başına gelenlerle kahrolurken; ANAYURT Gazetesi olarak  bu ibretlik gerçekleri yayımlarken üzerimize düşen büyük görevi yerine getirmiş olmanın huzuru içindeyiz.

KATİLLER  İŞBİRLİKÇİLER KİMLERDİ?

Yunanistan'da yayımlanan –Laiki Metopo(halk Cephesi) Gazetesinde yayımlanan dizi yazıda "Dr. Abrevaya ve Fischenger cidden bu işte fedakarane çalıştılar" denilmektedir. Bahsi geçen Abrevaya  Prof.Dr. Samuel Abrevaya Marmaralı'dır. Abrevaya  İzmir doğumlu olup  Paris'te tahsil görmüştür. Atatürk'ün ölümünden sonra Niğde Milletvekilliği yapmıştır. Prof. Dr. N.Fissenger  hükümet tarfaında Paris'ten getirilmiştir. 8 Eylül 1938 tarihinde bir gün önce yaptığı muayeneye göre Prof.Dr. Ömer Neşet İrdelp ile birlikte düzenledikleri rapor uzun yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Fissenger ayrı teşhiste bulunmasına rağmen Atatürk'ün ölüm raporunda  diğer doktorlarla aynı görüşteymişcesine yazılmıştır. Muhtemelen Paris'ten getirilen ilaçların temin yeriyle de ilgisi vardı.


'SARI LİDER'İ ÖLDÜRME KARARI ALINIYOR

Varnalı Bulgar Yahudisi 33 dereceli Farmason Avram Benaroyas Türkiye Mason Cemiyeti'nin kapandığını Moskova'da bir toplantı sırasında öğrendi. Sinirlerine hakim olamayarak şunları söyledi; "O Sarı Lider ortadan suret-i katiyetle kaldırılacaktır. Mefkuremize imha edici darbe vuranların akıbeti  feci şartlar altında ölümdür!..." Türkiye'nin ikinci Mason lideri Kimyager Mustafa Hakkı Nalçacı  acilen Kremlin'e davet edildi. Nalçacı Moskova'ya korkarak gitti. Başına bir hal gelmesi halinde Kremlin'in Çankaya'ya siyasi baskı yaparak serbest bırakılmasının sağlanmasını istedi. Kremlin  Nalçacı'ya garanti verdi  verdiği teminatlarla onu rahatlattı. Kremlin'den aldığı taahhütlerle korkusu geçen Nalçacı  işi ileri götürerek Atatürk'ün öldürülmesinden sonra Nazım Hikmet başkanlığında bir hükümet kurulmasını istediyse de  Kremlin "gerici Mareşal Çakmak'ın tabancasına hedef olunacağı" itirazı ile Nalçacı'yı frenledi. Varnalı Bulgar Yahudisi Farmason Avram Banaroyas ve Türkiye'deki masonları ikinci lideri Mustafa Hakkı Nalçacı Kremlin yetkilileri ile toplantıdayken  yapılan konuşmaları Yunanlı gazeteci Apostolos Grasoz  ünlü Sovyet despotu Laurenti Beria ile birlikte yan odada ses alma cihazıyla takip ediyorlardı. Bu konuda Avram Benaroyos  "İlk anlarda Kemal Atatürk'ü silahla ortadan kaldırmayı düşündük. Ancak  doktorlarımız Atatürk'ün ölümünün ani oluşunu tehlikeli gördüklerinden  Kremlin'in istediği 'esrarengiz ve kendine göre esrar arz edecek ölüm' kararına uyduk. Mason biraderler cemiyetimiz kapatıldıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi O'nun her hareketini alkışladılar. Zamanla O'nun etrafında bir çember vücuda getirdiler ki; Sarı Lider  kendiliğinden bu çemberin içine girip hayatını bize teslim etti. 1937 yılı ortalarında  ismini açıklayamayacağım bir doktor bazı şöhretlere dayanarak Atatürk'e ilk darbeyi sinir organlarını za'fa düşürmek suretiyle indirdi. Böylelikle gösterdiği tedavi usulü  Atatür'ün sinir organlarını felce uğrattı. Atatürk'te zaman zaman burun kanamaları  baş dönmeleri  istifralar karşısındaki arkadaşı tanımamazlıklar kendini göstermeye başladı." şeklinde yazdı. Benaroyos 1 Ağustos 1948 tarihli Yunan Halkın Sesi (-laiki foni) gazetesinde bunları yazarken  Yunanlı Gazeteci Apostolos Grazos da Halk Cephesi (Laiki Metopo) gazetesinde 1-5 Eylül 1949 tarihlerinde yazdığı seri yazıda şu görüşleri dile getirdi; "Filistin Siyon kolonilerini meydana getirmek için Osmanlı İmparatorluğu'nu parçladık.Bundan sonra yapılması elzem olan üç vazife daha vardı. Bunları seri olarak tatbik etmek icap etdiyordu ki; Doktor Abrayava ve Fischenger cidden bu işte fedakarane çalıştılar. Bazı Avrupalı tıp dahileri  siroz mütehassısları  Sari Lider'in hastalığı ile meşgul olmak istediklerini Türk hariciyesine bildirmişlerse de; Türkiye'deki mukaddes üçgenimiz  meydana getirdikleri muhkem mevki ve selahiyetlerini cemiyetimize muhalif olanlara Sarı Lider'in tedavizinde vazife vermemekle bize pek ala ispat ettiler."


ATATÜRK'ÜN HASTALIĞI...KONAN TEŞHİS VE UYGULANAN TEDAVİ
Atatürk'ün hastalığı  konan teşhis ve uygulanan tedavi Varnalı Yahudi Farmason Acram Benaroyas  Atatürk'e ilk darbeyi 1937 yılı ortalarında indirdiklerini söylerken  bundan birkaç ay sonra Aralık 1937'de Yalova'da Atatürk'ü resmen muayene eden Prof. Dr. Nihat Reşat Belger ilk teşhisi "karaciğer üç parmak kadar büyümüş ve sertleşmiştir" diyerek koydu. Oysa  Benaroyas'ın söylediği aylarda Atatürk kaşıntıdan muzdaripti. Çankaya'da bir akşam doktorun biri kaşıntıların karınca ısırması sonucu olduğunu söyledi. Atatürk  "Ben geceleri kaşınıyorum  karınca yatak odama kadar girer mi?" diye sorunca  aynı doktor "evet" cevabını verdi. Köşkte et yiyen cinsten küçük kırmızı karıncaların varlığı söylentisi yayıldı. Hatta böyle karıncalardan bulunduğu tesbit edildi. Atatürk'ün İstanbul ve Yalova'da olduğu bir sırada Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr. Asım Arar'a telefon ederek "Köşkü karıncalar bastı  Atatürk kaşıntıdan şikayetçi  bir çare bulun." dedi.Doktor ve diğer sıhhı personelden oluşan 8 kişilik karınca arama ekibinin çalışmalarını Dr. Nuri Refet Korur "evet kırmızı renkte küçük karıncalar gördük" diye açıklamıştı. İlgili mütehassıslar da; bu tip karıncaların Çin'den Avrupa'ya geldiğini ve etle beslendiklerini söylemişlerdi. Karınca hikayesini bilen Atatürk  Dr. Velger'in karaciğerle ilgili teşhisini ve kaşıntının sebebinin bu olduğunu duyunca şaşırmış  ama belli etmemişti. Atatürk'ü yavaş yavaş öldürme planı hızla işliyor  Atatürk'ün hastalığının teşhisi ile ilgili farklılıklar Atatürk'ün ölüm raporlarına bile yansıyordu. Atatürk'ün fenni rapora geçen hastalığı "Alkole bağlı siroz" olarak tanımlandı. Oysa aynı rapora imza atan doktorlardan Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp  daha sonra " bunu kati olarak kestirmek mümkün değil" diyerek "hipertrofik siroz" tanısına yöneliyordu. Yani alkole dayanmayan (sıtma) siroz . 30 Temmuz 1938 Cumartesi günü Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp  Atatürk'ün kalbinin kuvvetli olduğunu düşünürken  4 gün sonra kalbi kuvvetlendirici iğne yapılmasına karar veriyordu. Dr. Asım Arar ise  Dünya Gazetesi'ndeki mülakatında Atatürk'ün hastalığı ile ilgili olarak "karaciğer kifayetsizliği"nden şüphelendiğini bu şüphesini "söylenmesi icap eden" kişilere söylediğini  bu kişilerinse  böyle bir ihtimalin mevcut olmadığını söylediklerini bunu üzerine ise kendisinin daha ileri gidemediğini söylüyordu. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak da  Dr. Arar'ın söylediği türden birinin Atatürk'ün çevresinde bulunabileceğine inanmanın kendisi için güç olduğunu söylüyordu. 31 Temmuz 1938 günü Viyana'dan gelen Prof. Dr. Eppinger Atatürk'e çiğyemiş kürü uygulayarak bol bol kavun karpuz yedirmiş  ertesi gün Almanya'dan getirilen Prof. Dr. Bergman'da Atatürk'e rendelenmiş elma yedirtmiştir.Daha sonra da bu iki doktor bir araya gelerek damar tıkanıklığını düşünerek Atatürk'e Salygran şırıngası uygulamaya karar vermişlerdir. Aynı gün yapılan konsültasyonda bu Alman ve Paris'ten getirilen Prof. Dr. Fissinger ise yukarıdaki doktorlardan farklı olarak afyon mürekkepleri ile şibih kalevilerin (alkoloid) verilmesini uygun görüyordu. Zehirlendiğini anlamıştı Atatürk  Afet İnan'a yazdığı mektupta aynen şöyle diyordu; "Afet  vaziyetim şudur; bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış ilerlemiştir.. Hükümet benim reyimi almaya lüzum görmeksizin Fissinger'i getirtti." Kimler masondu? Atatürk'ü tedavi eden doktorlar arasında Mim Kemal Öke  Prof. Dr. Samuel Abrevaya Marmaralı masonluğu alenen bilinenler arasındadır. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya da masondu. Devrin mason yöneticilerinden (Türkiye Locası) Dr. İsmail Hurşit  Muhittin Osman Omay kapatma kararı tebliğ edilenler arasındadır. Mustafa Kemal'in sağlığı Mustafa Kemal  klasik çocukluk hastalıklarının dışında 20 yaşına kadar ciddi bir hastalığa yakalanmadı.20 yaşında geçici bir süre yakalandığı sıtma hastalığının atlatılması yine aynı yılda bel soğukluğu hastalığı takip etti. O yıllarda yaygın olan bu hastalık O'na ilerideki yıllarda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde üroloji kliniğini kurdurttu. İdrar yollarındaki bu müzmin hastalığa ilaveten  Anafartalar Savaşı sonlarında  1916 yılında akciğer iltihabı dolayısıyla ateşi yükselerek yatağa düştü.2 yıl sonra Yıldırım Orduları Komutanı iken böbrek ağrıları başladı. Karlsbad Kaplıcaları'nda tedavi gördü. 1919 yılında Şişli'deki evinde bir süre kulağından rahatsızlık geçiren Mustafa Kemal  aynı yıl 19 Mayıs'ta çıktığı Samsun'da tekrar nükseden Böbrek ağrılarından dolayı 19 gün Havza Kaplıcalarında kaldı. Samsun'da iken tekrar sıtmaya yakalandı. Aynı yılın son günlerinde  27 Aralık'ta böbrek ağrıları tekrar başladı. 1921 yılı Nisan'ında sol yanağından çıban çıktı  daha sonra attan düşerek 3 kaburgası kırıldı. Bu hali ile cepheye gitti. 1923 yılında ise ufak tefek kalp rahatsızlıkları geçirdi. 1927 yılı Mayıs ayında göğüs ağrıları çekti. Berlin ve Münih üniversiteleri tıp fakültelerinin dahiliye klinik direktörleri Prof. Dr.Friedrivh Kraus ile Prof. Dr. Ernest Von Remberg hükümet tarafından Türkiye'ye getirtilerek Atatürk'e konsultasyon uygulattırıldı. 1936 yılı Kasım ayında üşütme sonucu ateşi yükseldi  ama kısa sürede iyileşti. 1936 yılı sonuna kadar bunların dışında Atatürk'ün başkaca ciddi bir sağlık sorunu olmadı. Tedavi eden doktorlar Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Prof.Dr. Nihad Reşad Belger Atatürk'ü tedavi eden müdavi (sürekli) doktorlardı. Prof.Dr. Akil Muhtar Özden  Prof.Dr. Süreyya Hidayet Sertel  Prof.Dr. Mim Kemal Öke(adı sürekli tedavi edenler arasında da geçmektedir)  Prof.Dr. Samuel Abrevaya Marmaralı  Dr. Mehmet Kamil Berk  Prof. Dr. Mustafa Hayrullah Diker ise gerektiğinde sürekli doktorların danıştıkları danışman hekim olarak görev yapmışlardır. Sağlık Bakanı Dr. İ.Refik Saydam idi. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr. Asım Arar idi. Bunların dışında  Paris'ten Prof.Dr. N. Fissinger (3 defa)  Berlin'den Prof.Dr.Von Bergman  Viyana'dan Prof.Dr. H. Epinger isimli üç yabancı doktor da Atatürk'ün tedavisinde görev almışlardır. Ölüm sebebi alkol değil Atatürk'ün ölümünden sonra düzenlenen birinci raporda ölüm sebebi karın içinde sıvı  asit toplanması olarak gösterilirken  ikinci raporda ise alkolle ilgili karaciğer iltihabı neden olarak gösterilmiştir. Bu çelişkiye rağmen Atatürk'e biopsi de otopsi de yapılmamıştır. Alkole bağlı siroz olabilmesi için en az 15 yıl süre ile günde en az 3 kadeh alkol alınması gerektiği bilinirken  Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı yıllarında hiç içki içmediği  daha sonraki yıllarda da aşırı içki içmediği  karşısındakilere içirdiği söylenmektedir. Salyrgan (civalı ilaç)'ın Atatürk'ün tedavisinde "ajan tedavi ilacı" olarak kullanıldığı  aslında Mustafa Kemal Atatürk'ün bu ilaçla ağır ağır zehirlenerek öldürüldüğü ortaya çıkmıştır. Öte yandan Atatürk'ün daha evvel sıtma geçirdiği bilinmesine rağmen karaciğer ve dalağı yıpratan Kinin ve Atebrin gibi ilaçlar bol miktarda kullanılarak ölüm çabuklaştırılmıştır. Sadece 1937 yılında İstanbul Eczanesi'nden Atatürk için 43 kutu kinin ilacının alınmış olması buna iyi bir örnektir.
[/b]

Konuda da farkettiğiniz kadarıyla ATAMIZI MASONLAR ÖLDÜRMÜŞTÜR.

Bu konuda devletin arşivlerini araştırıp ölüm raporları iyice incelenip sonuç belgelenmelidir.Bizlerin üzerine düşen en büyük vazifedir bu...

SAYGILAR
Bizde isteyene istediği kadar sevgi istemediği kadar mermi mevcuttur!
Bizim rahat etmediğimiz yerde kimse istirahat edemez!
Adımız ezanla başladı selayla biter!
İsteyene değil alayına gider!
Kimine göre kral kimine göre yalanım!
Rahat olsun herkes
!!! Hem TÜRKÜM hemde MÜSLÜMANIM !!!

srymr

Bizde isteyene istediği kadar sevgi istemediği kadar mermi mevcuttur!
Bizim rahat etmediğimiz yerde kimse istirahat edemez!
Adımız ezanla başladı selayla biter!
İsteyene değil alayına gider!
Kimine göre kral kimine göre yalanım!
Rahat olsun herkes
!!! Hem TÜRKÜM hemde MÜSLÜMANIM !!!

Uğur YUCA

önemli konu boş bi vaktimde okuyacagım paylaşımın için teşekkür ederim + rep veriyorum

Herbiseyim

hım ben bu yonunden hıc dusunmemıstım gercekten olabılme ıhtımalı vardır tabıkı cunku ataturk gelmıs gecmıs en buyuk lıder

melanqoli

-S-€-ß-€-ß-!-M


===>Oyun Bittiğinde Şahta Piyonda Aynı Kutuya Konur...<====

srymr

bu bilgiler Varnalı Yahudi Farmason Acram Benaroyas tarafından bahsedilmiştir.Ayrıca ANAYURT gazetesi bu konunun özellikle üzerine gitmiştir.Bir başka konuda http://www.mason.org.tr/ bu adrese göz atarsanız geçmişteki ünlü masonlarıda öğrenmiş olursunuz.Burada en ilginci ATAMIZIN doktoru MİM KEMAL ÖKE'dir.Kendisi 33.dereceden MASON ÜSTADIDIR

Ünlü masonlar sıralamasında ilk sırada yer alması biz Türklere bir mesajmı acaba????


Sizlerden isteğim son derecede önemli bu konu hakkında ilgisiz kalmamanız.Ülkemizin gerçek düşmanlarının farkına varmak ve onlarla mücadele etmek gerekiyor.Ben elimden geldiği kadar bu forumda size belgeler sunmaya çalışacağım.Sizlerinde diğer üyelere ve çevrenize bu konuyu dilinizin döndüğünce anlatmanızı temenni ediyorum.Zaten vatanını seven her insanın üzerine düşen bir görevdir ATASININ yolundan yürümek!

SAYGILARIMLA
Bizde isteyene istediği kadar sevgi istemediği kadar mermi mevcuttur!
Bizim rahat etmediğimiz yerde kimse istirahat edemez!
Adımız ezanla başladı selayla biter!
İsteyene değil alayına gider!
Kimine göre kral kimine göre yalanım!
Rahat olsun herkes
!!! Hem TÜRKÜM hemde MÜSLÜMANIM !!!

kzmbulut

Atatürk Türkiye tarihinde mason localarını tek yasaklayan liderdir.
onun ölümünün ardından açılabildiler tekrar.
yaptıkları basit bir karalama

kzmbulut