Yüklem, Özne, Nesne, Dolaylı Tümleç, Zarf Tümleci, Cümle Dışı Unsurlar

Başlatan baphomet, Ara 27, 2007, 05:53 ÖS

« önceki - sonraki »

baphomet

Bir duyguyu, bir düşünceyi, bir hareketi, bir olayı okuyan veya dinleyende herhangi bir soruya meydan vermeyecek şekilde tam olarak anlatmaya yarayan kelime veya kelime dizisine cümle denir. Yukarıda anlatılan kelime grupları belirtme grubu idi. Temel işlevi yargı ifade etmek olan cümle ise en geniş kelime grubudur, yargı grubudur.

Cümle kurmak için en azından çekimli bir fiil şarttır. Cümle; yargı, zaman ve kişi kavramını birlikte taşıyan çalışıyorum veya görevliyiz örneklerine benzer biçimde bir kelimeden oluşabileceği gibi birden çok yargı veya temel yargıya bağlı bir çok yan yargılardan da oluşabilir.

Bir cümlede kelime sayısı, anlatılmak istenilenin kısa veya uzun olma*sına göre az veya çok olur. Düşüncelerin daha etraflıca anlatılması için çoğu zaman cümledeki kelime sayısını artırmak gerekir. Günlük konuşmalarda kuru*lan cümlelerin kurallı olup olmadığına, cümledeki kelimelerin isteği tam olarak ifade edip etmediğine pek dikkat edilmez. Konudan hareketle en az çaba kanununun bir sonucu olarak genellikle kısa cümleler kurulur hatta zaman zaman cümle bile kurmadan tek kelimeyle veya bir işaretle karşılık verilebilir. Karşılıklı konuşma cümlelerinde anlaşmayı sağlayacak belirtiler olması hâlinde cümle tek ögeden de oluşabilir:

― Gecenin bu saatinde ne arıyorsun buralarda?
― Kardeşimi. (Ben kardeşimi arıyorum.)
― Sıcak ekmekler elini yakmaz mı senin?
― Yakmaz. (Benim elimi yakmaz.) gibi.

Düşüncelerin yazılı olarak ifadesi gerektiğinde cümledeki kelime sayısı düşüncenin genişliğine göre ayarlanır. Buradan şu sonucu çıkarmak mümkündür: Düşünceyi istenilen biçimde tam olarak anlatmaya yetmeyen az kelimeli cümlelerde ifade eksikliği hissedilir. Gerek olmadığı hâlde fazla kelimelerle uzatılmış cümleler de sevimsiz ve yersizdir. İçinde fazla kelime bulunmadığı hâlde anlatılmak istenileni eksiksiz ifade edebilen cümle, cümlelerin en güzelidir. Özlü sözler, bu nitelikteki cümlelerdir.

Titiz yazarlar ve güzel konuşanlar cümlelerindeki kelime sayısını düşüncelerinin genişliğine göre ayarlarlar. Cümleye eklenen her yeni kelime, cümlenin daha açık ve anlaşılır olmasına hizmet etmelidir. Aşağıdaki örneği, cümleye eklenen her yeni kelimenin kattığı anlama göre inceleyiniz:

Geldi.
Yalçın geldi.
Yalçın dün geldi.
Yalçın, dün arabasıyla geldi.
Yalçın, dün arabasıyla köye geldi.
Yalçın, dün Almanya'dan arabasıyla köye geldi.
Oğlum Yalçın, dün Almanya'dan arabasıyla köye geldi.
Yıllardan beri yolunu dört gözle beklediğim büyük oğlum Yalçın, dün öğleden sonra Almanya'dan yeni aldığı kırmızı renkli opel marka arabasıyla yolu hâlâ asfaltlanmayan köye, tozu dumana katarak geldi.

Bu cümleyi daha da uzatmak mümkündür. Önemli olan, çok kelimeyle uzun cümleler kurmak değildir. Düşüncenin genişliğine ve kavratılmak istenilen anlam inceliğine göre uygun kelimeleri seçip bunları dilin kuralları içinde bir sıraya koymaktır.
CÜMLENİN ÖGELERİ
Cümlede birbirinden tamamen farklı görevler üstlenen kelime ve kelime grupları cümlenin ögelerini, bölümlerini oluşturur. Çekim ekleriyle birbirlerine bağlanarak cümleyi oluşturan bu ögelerden yüklem ve özne asıl ögeler; nesne, dolaylı tümleç, zarf tümleçleri yardımcı ögelerdir.

Yüklem


Cümlenin üzerine kurulduğu temel ögedir. Cümlenin ağırlığını, yükünü üzerine alan, taşıyan, yüklenen ögedir. Diğer ögeler yüklemin tamamlayıcısı ve destekleyicisi durumundadır.

Yüklem, çekimli bir fiil veya kendisine ek-fiilin bağlandığı isim soyundan bir kelime olur: öğreniyordum, çalışmışsınız, bilesin; çocuktur, tembel değildi, üzgünüm, okuldayız gibi. İsimlerden kurulmuş yüklemler değil kelime*siyle olumsuz yapılır: Aradığımız kitaplar bunlar değilmiş.

Türkçede asıl unsurun sonda bulunması ilkesine göre yüklem cümlenin sonunda bulunur. Ancak günlük konuşmalarda, şiir dilinde ve atasözlerinde yüklemin yeri değişebilir:

"Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak."

(Mehmet Âkif)

Sakla samanı; gelir zamanı.

Yoruluyorum bir haftadır bu işte.

Yüklem tek kelime olabileceği gibi kelime grubu da olabilir. Birden fazla kelimeden oluşan yüklemlere yüklem grubu da denir:

Karlı dağlar atalarımın yurdudur. (isim tamlaması)

Bu, bir hafta önce kaybolan pırlanta yüzüktü. (sıfat tamlaması)

Eşyanızı buraya bırakabilirsiniz. (birleşik fiil)

Ülkeler fethetmiş komutan gibisin. (edat grubu)

Kırk sekizin yarısı yirmi dörttür. (sayı grubu)

Bir cümlede yüklem dışındaki ögeler birden fazla olabilir. Ancak bir cümlede bir yüklem bulunur. Söz dizimindeki yüklem sayısı, cümle sayısını gösterir:

Bugünkü iş bitmiş, yemek yenmiş, ocak başında sohbet başlamıştı. (3 cümle)

Tamburu eline alır, etrafa göz atar, coşar, çaldıkça çalardı. (4 cümle)

Bir cümlede özellikle vurgulanmak, belirtilmek istenen unsurlar yükleme yaklaştırılır.

Cümlelerde, anlaşılmaları için açık ipucu, belirtiler bulunması durumunda yüklemler düşürülebilir. Böyle yüklemsiz cümlelere kesik cümle denir:

― Sınav kâğıdını kim teslim etmedi?

― Selma. (teslim etmedi)

Özne



Yüklemin gösterdiği işi, oluşu, hareketi, durumu üzerine alan, fiilden ayrılmayan ögedir. Cümlede yapanı veya olanı yalın hâlde karşılayan özne, (çokluk ve iyelik eki dışında) çekim eki almadan fiile bağlanır:

Çocuklar, sabahtan beri parkta oynuyorlar.

Çocuk bakıcısı, işini çok seviyordu.

Göktuğ, siparişleri tam vaktinde getirdi.

Kelime ve kelime grupları cümlede özne görevinde bulunabilir:

Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak sanattır. (fiil ismi)

Gülay abla, bugün yorgun görünüyordu. (unvan grubu)

Ömrünün en güzel çağları bu verimsiz topraklarda geçti.(isim tamla*ması)

Dinamitle balık avlayanlar pişmandı. (sıfat-fiil grubu)

Cümlede aynı yükleme bağlanmış birden fazla özne olabilir:

Kitabı, defteri, kalemi, hiçbir şeyi yoktu.

Öznesinin kelime veya kelime grubu olarak açıkça söylenmediği cümlelerin bu ögesi yüklemdeki kişi ekinden anlaşılır. Kişi ekinin gösterdiği zamir, cümlenin öznesidir. Böyle öznelere gizli özne de denir. Bu tip öznelerde anlam bakımından değil, biçim bakımından bir gizlilik söz konusudur:

"Sen bir ceylân olsan ben de bir avcı,

Avlasam çöllerde saz ile seni."

(Âşık Veysel)

(Ben) Bütün bir yaz gelmeni bekledim.

(Sen) Sözünü vaktinde yerine getirmezsin.

(O) Kapıya doğru yavaşça süzüldü.

(Biz) Kusurumuz ne kadar çoksa o kadar kusur ararız.

(Siz) Bugünleri çok arayacaksınız.

Edilgen çatılı fiillerde özne açıkça belli değildir. Böyle cümlelerde özne gibi görünen unsurlar işi yapan değil, yapılan işten etkilenen nesnelerdir: Çamaşırlar yıkandı. Yanlış yere park edilen arabalar çekildi. Sorular görüldü.

Gereklilik kipinin teklik 3. kişisi bazı kullanımlarda özne almaz: Şimdi eve gitmeli, bir yorgunluk kahvesi içmeli, okumaya başlamalı.

Hitap unsurları (ünlemler), yükleme bağlanmadıkları için özne değil cümle dışı unsur olurlar:

"Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın"

(Mehmet Âkif )

"Şair, sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın."

(Faruk Nafiz)

Hocam, bu konuyu anlatmadınız.

Cümlede özneyi bulmak için yüklem -an / -en'li sıfat-fiil hâline geti*rilerek kim, ne sorusu sorulur:

Yerinde sayanlar, yürüyenlerden daha ziyade ayak patırtısı ederler.

(Cenap Şahabettin)

(ayak patırtısı eden kimler? ― yerinde sayanlar)

Yolun kenarında kırmızı bir araba duruyordu. (duran ne? ― kırmızı bir araba)

Özne - yüklem uygunluğu
Türkçede cümle, yüklem ve özne üzerine kurulduğu için bu iki öge arasında teklik-çokluk (sayı) ve kişi bakımından uygunluk vardır. Ancak aşağıda sıraladığımız bazı özel durumlarda bu uygunluğun olmadığı görülür:

a) Teklik-çokluk uygunluğu

Türkçede genellikle özne ve yüklem arasında sayı bakımından bir uygunluk vardır. Kişi ve kişi zamirleri özne olduğu zaman özne teklikse yüklem de teklik; özne çokluksa yüklem de çokluk olur:

Görevli, biraz önce geldi.

Bu hafta öğrenciler sınava hazırlanıyorlar.

Biz üzerimize düşeni yapacağız.

Aşağıda sıralanan bazı özel durumlarda özne ile yüklem arasında teklik-çokluk bakımından bir uygunluk aranmaz:

• Bitki, hayvan, cansız varlık ve kavram isimleri (soyut isimler) çokluk eki alarak cümlede özne olursa bunlar, teklik yükleme bağlanır: Ağaçlar çiçek açtı. Bülbüller ötüyor. Leylekler göç ediyor. Şehirler de insanlar gibi değişiyor. Kitaplar, insanın ufkunu genişletir. Yıllar su gibi akıp gidiyor. Kötülükler unutulmalıdır. Bu sıkıntılar ne zaman bitecek?

• Yukarıda örneklenen özneler kişileştirilirse, özneyle yüklem teklik-çokluk bakımından uygunluk gösterir: Bülbüller ağıt yakmaya başladılar. Sokaklar benim gibi yalnız kaldılar.

• Organ adları çokluk eki alarak özne olursa teklik yükleme bağlanır: Kulaklarınız iyi işitmiyor galiba? Ellerim dondu. Dizlerim ağrıyor. Gözlerim görmez oldu.

• Özne görevindeki teklik ve çokluk topluluk isimleri teklik yükleme bağlanır: Meclis tatile girdi. Sürü, çobanın insafına kaldı. Ordular, savaşa hazırdı..

• Özne görevindeki hareket isimleri teklik yükleme bağlanır: Koridorda koşuşmalar, gidip gelmeler başladı.

b) Kişi uygunluğu

Özneyle yüklem arasında kişi bakımından bir uygunluk bulunur. Özne hangi kişi ise yüklem o kişiyi gösteren kişi ekini alır: Siz öğrenmek için gayret ediyorsunuz. Öznenin değişik kişilerden oluşması durumunda özneyle yüklem arasındaki kişi uygunluğuna dikkat edilmelidir. Bir çözüm olarak şu söylenebilir: Birden fazla kişiden oluşan özneyi hangi kişi zamiri karşılıyorsa yüklem bu kişiyi gösteren kişi ekini almalıdır:

Sen, ben ve o (yani biz)bu sınavı kolayca kazanırız.

Sen ve o (yani siz) çalışmıyorsunuz.

Ben ve o (yani biz) saat üçe kadar ders çalıştık.

Şengül ve ben (yani biz) sergiye gitmedik.



"Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız

Rengimize baksınlar kandan ve çamurdanız."

(Necip Fazıl)

Alçak gönüllülük göstermek, böbürlenmek, nezaket ve saygı göstermek gibi bazı sebeplerle, özne bir kişi olduğu hâlde çokluk olarak kullanılır ve buna bağlı olarak da yüklem çokluk olur:

Araştırmamızı bu noktada derinleştirelim. (alçak gönüllük)

Biz her işin üstesinden geliriz. (böbürlenme)

İnternet bağlantısını siz mi kuracaksınız? (nezaket)

Sayın Valimiz, şirketimizi ziyaret ettiler. (saygı)


Nesne



Nesne, cümlede yüklemin bildirdiği, öznenin yaptığı işten etkilenen ögedir. Geçişli fiiller, nesneye yönelerek onu etkilediği için nesne, sadece yük*lemi geçişli fiil olan cümlelerde bulunur.

Nesne, yükleme belirtme hâli ekiyle (-ı, -i, -u, -ü) bağlanır. Cümlede belirtme hâli ekini alan kelime veya kelime grubu sadece nesne görevinde bulu*nabilir. Belirtme hâli ekini alan nesneler belirtili nesnedir. Nesneler bazen belirtme hâli ekini almadan da yükleme bağlanabilir. Belirtme hâli ekini alma*yan nesnelere belirtisiz nesne denir. Belirtili nesneyi bulmak için yükleme kimi, neyi soruları sorulur:

Gülleri, çekerek büyütemezsiniz. (Neyi büyütemezsiniz? ― gülleri)

Cesaret, insanı zafere; korkaklık ölüme götürür.

(Seneca)

(Kimi götürür? ― insanı)

Başını acemi berbere teslim eden cebinden pamuğunu eksik etmesin.

(Neyi eksik etmesin?― pamuğunu)

Belirtisiz nesneyi bulmak için yükleme ne sorusu sorulur:

Kütüphaneden ödünç kitap almaya gittiler.

(Ne almaya gittiler?― ödünç kitap)

Bir cümlede birden fazla nesnenin olması durumunda nesneler, belirtili veya belirtisiz aynı cinsten olmalıdır: Bahçıvan Mehmet, bahçedeki gülleri, karanfilleri, lâleleri bir bir sulardı.


Yer Tamlayıcısı (Dolaylı Tümleç)


Dolaylı tümleç, yüklemi yaklaşma, bulunma ayrılma bildirerek tamla*yan ögedir. Dolaylı tümleç fiilin yerini ve yönünü gösterdiği için bu ögeye yer tamlayıcısı da denir.

Dolaylı tümleç yaklaşma hâli (-a, -e), bulunma hâli (-da, -de; -ta, -te) ve ayrılma hâli (-dan, -den; -tan, -ten) ekleriyle yükleme bağlanan kelime veya kelime grubudur. İsim veya isim soylu bir kelime ya da kelime grubunun dolaylı tümleç olabilmesi için bu hâl eklerinden birini mutlaka alması şarttır.

Dolaylı tümleci bulmak için yükleme kime, kimde, kimden; neye, nereye, nerede, nereden sorularından uygun olanı sorulur:

Güneş girmeyen eve doktor girer.

İşten çıkmış, yorgun argın servise yürüyordu.

"Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;

Bir uykuya daldık ki cehennemde uyandık."

(Mehmet Âkif)

"Düz ovadan sarpa çekme yolunu

Ver mektebe okutsunlar oğlunu

Doğru at adımın sakın kolunu

Zehirli akrebe yılana ne deñ." (deñ: dersin)

(Âşık Veysel)

"Ormanda büyüyen adam azgını

Çarşıda, pazarda seyrân beğenmez."

(Seyrânî)



"Bayramlarda, düğünlerde

Toplantıda, yığınlarda

Sıkılınca dar günlerde

Türküz türkü çağırırız."

(Âşık Veysel)

Akacak kan damarda durmaz.

İşten artmaz, dişten artar.

Yaklaşma, bulunma, ve ayrılma hâli ekini alan zaman, hâl ve miktar zarflarının dolaylı tümleç değil, zarf tümleci olduğu unutulmamalıdır:

"Sabahtan uğradım ben bir güzele."

(Karacaoğlan)

Perdeler birbiri ardınca birden kapandı.

Sahilde tek başına dolaşıyordu.

Eylülde gel.
Zarf Tümleci



Yüklemi yer, yön, zaman, durum, miktar, vasıta, şart, soru yönüyle tamamlayan zarflar, cümlede zarf tümleci olur:

Bugün bana ise yarın sana.

Ne öğretirseniz öğretiniz ama doğru ve güzel öğretiniz.

Bugünlerde haberleri dinlemekten çok sıkılıyorum.

Bu çocuk annesinden izin almadan dışarı çıkıyor.

Ev sahibiyle aranız nasıl açıldı?

Akıl, insanın külâhında bir çividir. Ara sıra yumruk yemeden kafanın içine girmez.

Zarflar çekim eki almadan fiile doğrudan doğruya bağlanırlar. Vasıta, eşitlik ve yön gösterme eki alan zarflarda bu ekler, hâl eki göreviyle değil; zarf-fiil göreviyle kullanılan eklerdir:

Kapıyı vurdum ve içeri girdim.

İnsan eğitimle doğmaz ama eğitimle yaşar.

"İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar."

(Yahya Kemâl)

"Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan

Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan

Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece."

(Yahya Kemâl)

Zarf tümleçlerini bulmak için yükleme ne zaman, nasıl, ne şekilde, ne gibi, neyle, kiminle, niçin, ne kadar, hangi yöne gibi sorular sorulur:

Biraz geç kaldınız. (ne kadar geç kaldınız?)

Sabaha doğru, saat üçte geldi. (ne zaman geldi?)

Sora sora Bağdat bulunur. (Bağdat nasıl bulunur?)

Babasının dönüşünü tam iki ay, sabırsızlıkla bekledi.(ne kadar, nasıl?)

Kimseyi üzmek istemediği için sesini çıkarmıyor. (niçin?)

Maçı sayıyla kazandı. (nasıl, neyle?)

Edat grupları cümlede zarf göreviyle kullanıldığı için bunların edat tümleci olarak değil zarf tümleci olarak gösterilmesi uygundur.

Cümle dışı unsurlar



Cümlenin kuruluşuna katılmayan ve dolaylı olarak cümlenin anlamına yardımcı olan edatlar (bağlama edatları, ünlem edatları, hitaplar, ara sözler) cümle dışı unsurlardır. Cümlenin ögeleri bulunurken bunlar dikkate alınmaz: Evet, şimdi seni de dinleyelim. Eyvâh! Ne yer ne yâr kaldı.
Ben İmza Neyim BilmemParnakBassam Olurmu?

baphomet

Ben İmza Neyim BilmemParnakBassam Olurmu?