kar yağıyor bu sehre !... ve sen yoksun

Başlatan ÇaNaK, Şub 19, 2008, 11:36 ÖÖ

« önceki - sonraki »

çαηαк

Senden ayrılalı kaç yıl oldu, kaç asır geçti, kaç yaz, kaç kış, kaç gün, kaç ay..? Saymadım.. Sen giderken ardında bir dağ başı yalnızlığı bıraktın bana. Şehrin ıssızlığını, yokluğun kimsesizliğim oldu, yokluğun kederim... Şimdi kar içinde bedenim, buza döndü dünya...

Sen gittin kar yağıyor bu kente! Gökyüzü yere dökülüyor sanki bembeyaz bir gülücükle, nazla... Bir eski hikâye geziniyor sokakları gözlerimin içinde... İnsanlar farkında değil, bilmiyorlar bu hikâyeyi...
Kar yağıyor bu şehre, üşüyorum!.. Ve sen yoksun! .. Kar yağıyor... Kahretsin!..

Giderken ardından son bir çığlığımı ekleyebilmiştim sadece... Giderken "beni de al" diye bağırabilmiştim sadece... Ama nafile duymamıştın...

Yıllarca hayalinle yaşadım bu kahrolası yerde, hayalinle avundum senden uzaklarda, bir tatlı sözüne, bir tebessümüne hasret kaldım.... Sen bir serap gibi yıllardır içimin çöllerinde; yaklaştıkça uzaklaştın, uzaklaştıkça yaklaştın... Bil ki hayalin bile serinliktir kavrulan ruhuma, üşüyen yüreğime sıcaklıktır...

Gel ey sevgi meleğim, "Can Gülüm", bir bahar sabahı toprağıma can olmak için gel!.. Damarlarıma kan olmak için gel!.. Hasretlik boyu uzayan raylarda gönlünün sıcaklığına muhtacım.

Bilki, kaynağı sendedir mutluluğumun, çaresi sendedir yüreğimin. Uzaklığın çekilmiyor, uzaklığın işkence... Ne zaman seni düşünsem şiirler dökülüyor kar gibi gibi kaldırımlara, şarkılar ağlıyor yokluğuna..

Uzak dağ başlarının serin seherlerinde gökyüzünü süsleyen gözlerini aradım kaç kez. Seni ararken ırmaklara döktüm derdimi, rüzgârlara döktüm. Bin 'âh'la iniledi dağlar, bin 'âh'la aktı pınarlar, 'âh'ım dan kan damladı gül yapraklarından, yaralı bülbüller figan etti...

Özlemin bir bulut gibi sardı beni, bir yağmur gibi üstüme yağdı her gece. Damlalar yüreğime vurdukça, seni sevmek her gün biraz daha büyüdü içimde.

Gel ey gül-i rana; gel ey Can gülüm, ayakların kanasa da dikenlerden, bin bir pusu kurulsa da yollara, prangalar vurulsa da ayaklarına, kırıp zincirleri gel... Gelmezsen yok olurum, tükenirim. Gelmezsen bil ki, ölüme savurur beni hayat...

Geceler boyu hayalinin peşinden koşarken şaşırdım yolumu... Bir uçuruma düştüm, canım yandı, kanadı her yerim...

Gel ki, uzak dağ yollarında küçük bir su olup, sevda pınarı gönlüne akayım... Ürkek ceylanlar gibi sokulayım yanına. Gel koru beni zamanın zulmünden, merhametinin gölgesine al... Kucakla beni şefkatinle, yüreğime bıraktığın o kutsal aşk için kucakla...

Her gece ismini anarım gecenin en ıssız saatlerinde. Korkuyorum senden uzaklarda sensiz, yüreğim sensiz dağ başı ıssızlığı, yüreğim sensiz en karanlık gece... Sana doğru kayıyor gönlümün bütün yıldızları, sana doğru akıyor gönlümün ırmakları...

Uykusuzum her gece böyle, yorgunum sensiz.
Hani diyorum bir gece hasretini yüklenerek çıkıp gelsen, ısınsa üşüyen duygularım. Sonra başımı koysam dizlerine kapansa kirpiklerim; bird aha hiç uyanmasam...

Ey öksüzlere yüreğinden merhamet pınarları akıtan sevgili!
Gel tut ellerimi, beni sensiz bırakma.

Gel, adını ''Can Gülü'' koyduğum can'ımın gülü... Gel, zamansız da olsa, kimseciklere görünmeden, bir gölge gibi, sır gibi, rüya gibi, rüzgar gibi, meltem gibi... Gel...
Bir daha gitme...

çαηαк