ferrarisini satan bilgenin kitapındaki hikayeler

Başlatan ugur20, Şub 03, 2008, 11:42 ÖÖ

« önceki - sonraki »

Uğur YUCA

Bir zamanlar sevgili kocasını yitirmiş olan zayıf yaşlı bir kadın varmış.bu yüzden kadın oğlu onun karısı ve çocuğuyla birlikte yaşamaya gitmiş her geçen gün kadının gözleri bozuluyor ve kulakları daha ağır işitiyormuş bir gün o kadar çok titremeye başlamış ki bezelyeleri tabağından yere yuvalanmış ve çorbası kasesinden dökülmüş oğlu ve oğlunun karısı yaşlı kadının neden olduğu dağınıklıktan artık rahatsız olmuşlar ve yeter demişler süpürge dolabının yanına küçük bir masa yerleştirmişler ve kadın tüm öğünlerini orada yemeye başlamış tek başına.yemek zamanı odanın diger ucundan yaşlı gözlerle onları izlermiş ancak onlar yemek yerken pek konuşmazmış çatalını düşürdüğü için onu azarlamak dışında...
Bir akşam yemekten hemen önce evin küçük kızı yerde oturmuş oyuncak inşaat setiyle oynamaktaymış..ne yapıyorsun diye sormuş babası ciddi bir sesle.."sen ve annem için küçük bir masa yapıyorum diye yanıtlamış kız böylece ben büyüdüğümde köşede oturup yemeğinizi yiyebileceksiniz" baba ve anne sonsuzluk gibi gelen uzun bir süre susmuşlar..sonra ağlamaya başlamışlar işte o zaman yaptıklarının anlamının ve sebep oldukları üzüntünün farkına varmışlar.o akşam yaşlı kadını büyük yemek masalarında
Onlarla birlikte yemek üzere hakkı olan yere oturtmuşlar tekrar....


Küçük bir çocukken babam bana "Peter ve sihirli ip" adlı peri masalını anlatırdı. Peter, çok hareketli küçük bir çocukmuş. Herkes onu severmiş; ailesi, öğretmenleri ve arkadaşları. Ama bir zayıflığı varmış."

"Neymiş?"

Peter, asla o anı yaşayamıyormuş. Yaşamın akışından tat almayı bilmiyormuş. Okuldayken dışarıda oyun oynamak istermiş. Dışarıda oyun oynarken yaz tatilini özlermiş. Peter sürekli olarak hayal kurar ve hiç bir zaman günlerini dolduran özel anların keyfine varamazmış. Bir sabah Peter, evinin yakınlarındaki ormanda yürüyüşe çıkmış. Yorulunca çimenlik bir yer bulmuş ve sonunda uyuyakalmış. Birkaç dakikalık derin uykusundan sonra, birinin ona seslendiğini duymuş. "Peter! Peter!" Cırtlak ses yukarıdan geliyormuş. Gözlerini yavaşça açtığında tepesinde dikilen çarpıcı bir kadın görmüş. Kadın belki de yüz yaşındaymış ve kar beyazı saçları omuzlarından aşağıya yün bir battaniye gibi dökülüyormuş. Kadının kırışıklıklarla dolu elinde ortasında bir delik olan sihirli bir top varmış ve delikten uzun, altın bir ip sarkıyormuş.

"Kadın, "Peter" demiş, Bu senin yaşamının ipi... İpi birazcık çekersen, bir saat dakikalar gibi geçer. Biraz daha fazla çekersen, aylar hatta yıllar bile günler gibi geçer. Peter, bu keşif karşısında çok heyecanlanmış. Belki de ona sahip olabilirim diye düşünmüş. Yaşlı kadın hemen aşağıya eğilerek sihirli ipi olan topu küçük çocuğa vermiş. Ertesi gün, Peter sınıfta huzursuz ve yorgun bir şekilde oturuyormuş. Birdenbire aklına yeni oyuncağı gelmiş. Altın ipi biraz çekmiş ve kendini hızla evde, bahçede oyun oynarken bulmuş. Sihirli ipin gücünü keşfettikten sonra Peter, okul çocuğu olmaktan sıkılmış ve tüm heyecanları ile birlikte bir delikanlı olmak istemiş. Sonra altın ipi tekrar hızla yukarı çekmiş. Birdenbire Elise adlı güzel bir kız arkadaşı olan bir delikanlıya dönüşmüş. Fakat Peter gene memnun değilmiş. Anın tadını çıkarmayı ve yaşamının her evresindeki yalın mucizeleri keşfetmeyi hiç bir zaman öğrenememiş. Onun yerine bir erişkin olmayı hayal etmiş. Sonra ipi tekrar çekmiş ve uzun yıllar bir anda geçmiş. Derken kendini orta yaşlı bir erişkin olarak bulmuş. Elise eşiydi ve Peter bir ev dolusu çocuk ile çevrilmişti. Ama Peter başka bir şeyi de fark etmiş. Bir zamanlar simsiyah olan saçları beyazlamaya başlamıştı. Çok sevdiği , bir zamanlar genç olan annesi artık yaşlı ve güçsüz bir kadın olmuştu. Ama Peter hala anı yaşamıyordu. Şimdide yaşamayı asla öğrenememişti....

Yukarıda yazmış olduğum hikayenin devamını merak ediyorsanız eğer; liderlik, performans ve kişisel gelişim konularındaki bir numaralı kişi olan Robin S. Sharma'nın kaleminden çıkan Ferrari'sini Satan Bilge isimli kitabı okumanız gerekiyor. Emin olun bu kitabi okurken aklınızdan sürekli bu kitabi baş ucu kitabı yapmalıyım düşüncesi geçecektir. Zira ne yalan söyleyeyim bu kitabı okurken direk bu düşünce beyin hücrelerimin kıvrımlarını harekete geçirmişti. Üç kere, beş kere, gerekirse on kere hiç sıkılmadan okuyabileceğim nitelikte bir kitap...

Yazar Sharma, bu başarılı eserinde sürekli olarak hayattan çeşitli dersler çıkarmamız gerektiği görüşünde... Bu tezini de zaten çeşitli yazarlardan yapmış olduğu çeşitli sözlerle de pekiştiriyor. Böyle yapmakla açıkçası iyide yapıyor. Örneğin kitabının bir köşesinde yer verdiği bu peri masalı öyküsünün gerçek hayatta ne anlama geldiğini hiç düşüneniniz olmadı mı? Yada ne biliyim sizde hiç bir şeylerin çağrışımını yapmadı mı? Sizleri bilemem ama bende direk olarak şu çağrışımı yaptığını söyleyebilirim.

Gerçek dünyadaki BİZLER yaşamı dolu dolu yaşamak için ikinci bir şansa sahip değiliz. O yüzden, bugün çok geç olmadan yaşam armağanının gözlerini açman için sana verilen şansı geç olmadan doya doya kullan. Yaşamını anlamlı kılan insanlara daha fazla zaman ayır. Özel anlara saygı duy..Yağmurda dans et, bağıra çağıra şarkı söyle... Bu günde yapmak istediğin şeyleri hiç bir zaman erteleme. Önemli olan hayatı ıskalamadan yakalamaktır nede olsa... Uzun lafın kısası ruhunu canlandır ve ruhunla ilgilenmeye başla... Bu, Nirvana'ya giden yoldur...

Yalın bir dil kullanarak kıvrak zekasını bir kez daha konuşturan Yazar Sharma'nın kitabı Goa Yayınları tarafından 10 Ytl'ye satışa sunuluyor... İlgilenenlere duyrulur... Ve son olarak unutmayın ki bilgiler paylaşıldığı takdirde önem kazanır. O yüzden daha çok kitap okunan ve okundukça paylaşımların artırıldığı bir dünyada tekrardan karşılaşmak dileklerimle...


Anlayana

Uğur YUCA


tweety


tweety