Tarihte Büyük Devletlerimiz...

Başlatan SLyMN, Ekm 18, 2007, 01:46 ÖS

« önceki - sonraki »

SLyMN

Babür İmparatorluğu
Babür İmparatorluğu, günümüzde Hindistan toprakları üzerinde bulunan bölgede kurulmuş olan büyük Türk devletlerinden biridir. Timur'un torunu olan Babür tarafından 1526 kurulmuştur. 1858 yılında bir isyan üzerine bölgeye müdahale eden İngiliz'lerce Hindistan'daki Babür İmparatorluğu'na son verilerek; Hindistan, Büyük Britanya İmparatorluğu'na bağlanılmıştır.

Hükümdarlığın adı: Gürganiyye 'dir.


Timur'un torunlarından Zahireddin Muhammed Babür tarafından bugünkü Hindistan topraklarında kurulmuştur. Zahireddin Muhammed Babür 1483 yılında Fergana'da doğmuştur. Babası Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza'dır, ki Şeyh Mirza aynı zamanda Timur'un torunudur. Babasının ölümünden sonra amcası ile yaptığı taht mücadesini kaybetmiş ve emri altındaki beylerle birlikte 1504' te Kabil'e gitmiştir.

Devletin başkentini de burası yapmıştır. 1519 yılında Pencap bölgesini ele geçirmiş, 1524 yılında Delhi Sultanını yenilgiye uğratarak Lahor'a girmiştir. Delhi'den sonra Agra'yı alan Babür Şah burayı başkent yapmıştır.1530 yılında bu şehirde ölmüştür. Babür Şah'dan sonra devletin başına oğlu Hümayun(1530-1556) geçmiştir.Tahtının ilk yıllarında kardeşleri ve akrabaları ile mücadele eden Hümayun bir yandan da Ludi hükümdarı ile mücadelede bulunmuş ve bu mücadelelerden galibiyetle ayrılmıştır. Yetenekli bir hükümdar olmayan Hümayun Şah 1566 yılında ölmüş yerine Ekber Şah(1556-1605) geçmiştir. Ekber Şah döneminde sarayda Hint etkisinin arttığı görülmüştür.Bu dönemde Hintliler de devlet ve askerlik işlerinde görev almaya başlamışlardır.

1605'de ölümünden sonra yerine Cihangir(1605-1627) geçmiştir. Bu dönemde önemli başarılar görülmemiş ve Kandahar şehrini İran ele geçirmiştir. Yapılan en önemli iş olarak Lahor ile Agra arasında yapılan yoldur.İngilizler bu dönemde Hindistan ticaretine el atmış ve Surat limanında yer açarak zamanla buradan Hindistan'ı ele geçirecek gelişmeyi saglamışlardır. Cihangir'in ölümü üzerine yerine oğlu Şah Cihan(1628-1658) geçmiştir.

Kardeşleri ile girdiği taht mücadelelerini kazandıktan sonra bir daha bu tip mücadelelerin yaşanmaması amacıyla kendi soyundan gelen bütün erkekleri öldürtmüştür. Şah Cihan döneminde Avrupalılar ile ilişkilerin daha da arttığı görülmektedir. Dönemin en önemli eseri ise Tac Mahal olarak bilinmektedir.Çok sevdiği eşi Ercümend Banu(Mümtaz Mahal) ölümü üzerine dünyanın en ünlü usta ve mimarlarını getirterek, (ki bunlar içinde Mimar Sinan'ın öğrencilerinden Mehmet İsa Efendi'de bulunmaktadır) muhteşem bir eser meydana getirilmiştir. Eserin yapımı 1631'de başlamış 1652'de bitirilmiştir. 1658 yılında hastalanan Şah Cihan'ın yerine oğlu Evrengzip(1658-1707) tahta çıkmıştır. Onun zamanında Hindistan ticaretinde Hollandalılar'da rol almaya başlamışlardır. 1707 yılında ölümü ile yine taht kavgaları başlamış ve ülke 1723'te Delhi ve Haydarabad şahlıkları olmak üzere ikiye ayrılmıştır. İran Hükümdarı 1739'da Delhi'yi zaptetmiş ve imparatorluk hazinesinin büyük bölümüne el koymuştur. 1748 yılında Afgan hükümdarı Hindistan'a girmiş ve bir çok eyaleti ele geçirmiştir. 1760'ta II. Alemgirşah'ın yerine II. Şah Alem geçmiş bu dönemde İngilizlerle 1764 Baksar Savaşı yapılmış ancak yenilgiye uğranınca İngilizler Hindistan'da hüküm sürmeye başlamışlardır. 1766 Allahabad Antlaşması ile İngiliz hakimiyeti daha da artmıştır. 1857 yılında çıkan Sipahi İsyanı'nı da bastıran İngilizler 1858 yılında bütün Hindistan'ı İngiliz İmparatorluğu'na katmışlardır. Babür devleti Hindistan'ı tek bir çatı altında toplayarak, Hindistan'da islamiyet'in yayılmasını sağlamışlardır.


Babür Hanedanları [değiştir]
Tac Mahal.Babür Şah (1483 - 1530)
Nasireddin Muhammed Hümayun Şah (1530 - 1540)
Ekber Mirza Şahı (1556 - 1605)
Cihangir Şah (1605 - 1627)
Şah-i Cihan I (1627 - 1658)
Alemgir Şah I (1658 - 1707)
Bahadır Şah I (1707 - 1712)
Cihahgir Şah (1712 - 1713)
Ferruh - Siyer Şah (1713 - 1719)
Refiudderecat Şah (1719)
Şah-i Cihan II (1719)
Muhammed Şah (1719 - 1748)
Ahmet Şah (1748 - 1754)
Alemgir Şah II (1754 - 1759)
Şah-I Alem (1759 - 1806)
Ekber Şah (1806 - 1837)
Bahadır Şah II (1837 - 1858)

Egemenlik Alanı [değiştir]Kapladığı Alan : Hindistan, Afganistan ülkeleridir. (2.700.000 km 2).


Babürlülerin Türk ve Dünya tarihine katkıları [değiştir]Hindistanda müslümanlığın yerleşmesini sağlamışlardır.
Tüm hinduları tek çatı altında toplayan ilk devlettir.
Türklerin yeri neresi olursa olsun kolay devlet kurabilme ve örgütlenebilme yeteneğini gösteren devletlerin başında gelmektedir.
Tac Mahal'i miras bırakmışlardır.
   



SLyMN


SLyMN

Bir Türk devletidir. 1507'de Akkoyunlular'la ve Karakoyunlular'la mücadele neticesinde zayıflamaları ve Özbeklerin istilasına uğraması sonucu yıkılmıştır.

Timur, 1370-1405 yılları arasında yaptığı seferlerle, Harezm, Doğu Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan Delhi Sultanlığı, Irak, Suriye, Altın Orda Devleti ve Osmanlı Devleti'nin de içinde bulunduğu muazzam büyüklükteki topraklara hâkim olmuştur. Onun fetihleri, sonuçları açısından, Türk Tarihi'ni derinden etkilemiştir. Meselâ, Altınorda Hanı Toktamış üzerine düzenlediği seferler (1391) Altınorda Devleti'nin çöküşüne ve yerine bölge hanlıklarının kurulmasına sebep olurken, Moskova Knezleri'nin güçlenmesini de beraberinde getirmiştir. Böylece, XVI. yüzyıldan itibaren Rusya'nın Kafkaslar ve Deşt-i Kıpçak'a doğru yayılması söz konusu olacaktır.

Timur Han, 1401'e kadar yapılan dört seferle Irak ve Güney Anadolu, 1398-1399 seferleriyle Hindistan Delhi Sultanlığı'nı, 1401-1402'de Suriye'yi fethetti. Nihayet, 1402'de yapılan Ankara Savaşı'nda, Osmanlı Devleti'ni de mağlup ederek itaat altına aldı.

Timur'un Türkistan'a hâkimiyeti Özbek, Kazak ve Türkmenlerin günümüze kadar ulaşacak olan tarihlerinin de nirengi noktasını teşkil eder. 1398-1399'da Hindistan Delhi Sultanlığı'na düzenlediği sefer de bölgedeki siyasî ve kültürel yapının değişmesine sebep olmuştur. Ancak Timur'un 1399'da yedi yıl süren Anadolu Seferi'ne çıkıp, 1402 Ankara Savaşı ile Yıldırım Bayezıt'ı yenip, Anadolu'yu ele geçirmesi, Osmanlı tarihinde unutulmaz bir yer tutar. Ülkesindeki karışıklıklar sebebiyle Anadolu'da fazla kalamayan Timur, Çin seferine giderken yolda hastalanarak ölmüştür. (1405)

Timur'un ölümünden hemen sonra devlet oğlu ve torunları arasında paylaşılmıştır. Buna göre; Torunu Muhammed başkent Semerkant'ta tahta çıkarken, diğer torunları Pir Muhammed ile İskender İran'da, 3. oğlu Miranşah Bağdat ve Azerbaycan'da, en küçük oğlu Şahruh ise Horasan'da yerleşmişlerdir.

Şahruh, Maveraünnehir bölgesini de ele geçirerek, Herat şehri merkez olmak üzere devletini kurdu. Ardından İran ve Azerbaycan'ı da hâkimiyetine alan Şahruh dönemi (1407-1447), Türkistan'da parlak bir kültür hayatının başlangıcı olmuştur. Şahruh'un ölümü üzerine, tahta büyük bir alim ve astronom olan oğlu Uluğ Bey geçti. Onun iki yıllık saltanatı mücadeleler içinde geçmiş ve oğlu tarafından öldürülünce ülke dahilinde büyük karışıklıklar çıkmıştır.

Miranşah'ın torunu Ebu Said'in Akkoyunlu Uzun Hasan'a yenilmesiyle (1469) Horasan'ın batısında kalan bütün topraklar Akkoyunluların eline geçti. Timurlulardan yalnız Hüseyin Baykara (1469-1506) Horasan'da tutunabilmiştir. Başkenti Herat, Türk tarihinde sayılı kültür merkezlerinden biri oldu. Ünlü Türk şair ve ilim adamı Ali Şir Nevai burada yetişmiştir. Baykara'nın oğlu Bediüzzaman'ın hükümdarlığı zamanında, Özbek hükümdarı, Şeybani Muhammed Han'ın başkent Herat'ı ele geçirmesi (1507), Timurluların sonu oldu. Timurlulardan Babür Türkistan'da başarılı olamayınca, Hindistan'a giderek 1519'da Türk-Hint İmparatorluğu'nu kurmuştur.


Timur Sultanları [değiştir]Resim:Timur.jpgM.S.1368-1501.

Kurucusu : TİMUR

Timur (1368 - 1405)
Sultan Halil (1405 - 1409)
Sultan Şahruh (1409 - 1447)
Sultan Uluğ - Beğ (1447 - 1449)
Sultan Abdüllatif (1449 - 1450)
Sultan Abdullah (1450 - 1451)
Sultan Ebu - Said (1451 - 1469)
Sultan Ahmed (1469 - 1494)
Sultan Mahmud (1494 - 1495)
Sultan Baysungur (1495 - 1497)
Sultan Babür (1497 - 1498)
Sultan Ali (1498 - 1501)

Egemenlik Alanı [değiştir]Kapladığı Alan: Batıda Balkanlar; kuzeyde Volga kıyıları; güneyde Hint Okyanusu; doğuda Orta Asya bölgeleridir.


Timurların Türk ve Dünya Tarihine katkıları [değiştir]Altınordu devletini yıkarak Türk uluslarının karşısına Rusları çıkartmıştır.
Orta Asya'da kurulmuş ve Orta Asya'daki Türk boylarını hatta Anadolu Türkleri'ni bir çatı altında toplamış son büyük imparatorluktur.
Orta Asya'da büyük medeniyet kurmuştur.
   

SLyMN

Altın Ordu Devleti, Moğolların kurduğu devletlerden biridir. Kazan ve çevresinde bulunan Kazan Türkleri medeniyeti ve Türk kitlesinin yoğunluğu karşısında Moğol Altınorda yöneticileri, gittikçe Türkleşmişlerdir.Altınordu Devleti olarak da bilinen bu devlet, 13.-16. yüzyıllarda Doğu Avrupa ile İdil Nehri boylarında egemen olmuştur.

Moğol İmparatoru Cengiz Han ölmeden önce topraklarını oğulları arasında paylaştırmıştı. Seyhun Irmağı ile Balkaş Gölü'nün batısındaki yerleri büyük oğlu Cuci Han'a vermişti. Cuci Han'ın küçük oğlu Batu Han, batıya doğru giriştiği seferlerle bu toprakları genişletti. Cuci'nin toprakları sonradan Batu Han ile ağabeyi Orda Han arasında paylaşıldı. Balkaş ile Aral gölleri arasındaki ve Seyhun Irmağı'nın güneyindeki yerler Orda'ya verildi. Harezm ve yeni alınan topraklar Batu'nun yönetimine bırakıldı. Orda'nın yönetimindeki doğu bölgesine Ak Orda , Batu'nun yönetimindeki batı bölgesine de Gök Orda adı verildi. Gök Orda sonradan Altın Ordu olarak adlandırıldı.


1242'de Altın Ordu Devleti'ni kuran Batu Han, İdil Nehri'nin aşağı havzasındaki Saray kentini kendine başkent edindi ve topraklarını genişletti. 1256'da Batu Han öldüğünde devletin sınırları Kıpçak Bozkırı'nı (Deşt-i Kıpçak), İdil'in aşağı ve orta havzasını, Seyhun ve İdil ırmakları arasındaki Aral Gölü yöresini, Kafkasların Azerbaycan'a kadar olan kesimini kapsıyordu. Altın Orda Devleti, Lehistan (Polonya) ve Litvanya'yı vergiye bağlamıştı.

Batu Han'ın yerine Berke Han geçti. Berke Han, İslam dinini benimsedi ve Moğolların bir başka kolu olan İlhanlılarla savaştı. Bulgaristan'da Bizans ordusunu yendi. 1260'ta, ortaçağın en büyük kentlerinden biri sayılan Saray Berke kentini kurdu.

Berke Han'ın ölümünden sonra Mengü Timur Han, Özbek Han ve Canıbek Han Altın Ordu Devleti'nin gücünü korudular. Canıbek Han'ın ölümünden sonra taht kavgaları başladı. Toktamış Han 1380'de Timur'un desteğiyle tahta çıkarak bu çatışmalara son verdi. Daha sonra Timur'un Altın Orda topraklarına sefer düzenlemesi ve taht kavgalarının yeniden başlaması Altın Ordu Devleti'ni güçsüz düşürdü. Bu kavgalarla parçalanan Altın Ordu Devleti topraklarında Kazan Hanlığı, Kırım Hanlığı, Astrahan Hanlığı, Nogay Hanlığı ve Sibir Hanlığı kuruldu. Kalan toprakları Kırım Hanlığı ele geçirdi ve 1502'de Altın Orda Devleti tarihten silindi.

Altın Ordu Devleti'de yönetsel konular soyluların oluşturduğu Kurultay'da görüşülür ve karar bağlanırdı. Topraklar ve otlaklar Moğol soylularının elindeydi. Halk bu toprakları işler, ürünlerin belirli bir bölümünü bağlı oldukları beye verirdi. Göçebe bir toplumdan gelen Altın Ordu hükümdarları, göçebeleri yerleşik düzene geçirmeye çalıştılar. Aşağı İdil'de 20'den çok kent kurdular. Bu kentlerin en büyüğü olan Saray Berke'nin nüfusunun 100 binden daha fazla olduğu sanılır

Egemenlik Alanı [değiştir]Günümüz Avrupa Rusyası, Karadenizin kuzeyi, Gürcistan'ın bir kısmı, Balkanların bir kısmı.


Altınordu Hanedanları [değiştir]Batu Han
Sartak Han
Ulakçı Han
Berke Han
Mengü Timur Han
Tuda Mengü Han
Tula-Buka Han
Tohta(Tohtu) Han
Özbek Han
1.Canı-Bek Han
Berdi-Bek Han
Hızır Han
Kulna Han
Murid Han
Ordu Melik Han
Timur Hoca
Bazarcı Han
Nevruz Han
Keldi Bek Han
Abdullah Han
Pulat Hoca
Aziz Han
2.Canı-Bek Han
Gıyaseddin Bulak Han
Mamat Sultan
Urus Han
Arap Şah Han
Hacı Çerkes Han
Kağan Bey Han
Toktamış Han
Timur Kutluk Han
Şadi Bek Han
Polat Han
Timur Han
Celâleddin Han
Kebek Han
Cebbar Berdi Han
Kadir Berdi Han
Uluğ Muhammed Han
Gıyaseddin Han
Barak Han
Seyyid Ahmed Han
Ahmed Han
Şeyh Ahmed Han

Siyasi Tarih [değiştir]dang nerde kaldı peki bu durumda? Cengiz Han'ın 1227'de ölümünden sonra büyük hanlık makamını Ögedey işgal etti. Onun hâkimiyeti, Türk-Moğol Hakanlığı'nın teşkilâtlandırılması bakımından mühimdir. Bu maksatla kurultaylar toplanmış ve bazı umumî kurallar konulmuş, Cengiz'in "yasa"sı tatbik edilmekle beraber, şehirli ve köylü ahalinin ihtiyacına göre bir idare kurulmuştu. 1235'te devlet işlerini alâkadar eden yeni meseleler münasebetiyle toplanan büyük kurultayda Batı Seferi, yani Doğu Avrupa'nın istilâsı kararlaştırıldı. Bu maksatla bilhassa Türkler'den olmak üzere büyük bir ordu toplandı. Miktarı bilinmeyen bu Moğol-Türk ordusunun birkaç yüz bin kişiden ibaret olduğu muhakkaktır. Fütuhatın başlangıcı 1236 yılına rastlar.

Bu muazzam ordunun başında Cengiz'in torunu, Batu (Çoçi Oğlu) bulunuyordu. Aslında Harezm, Kafkasya ve İrtiş'in batısı büyük oğlu Cuci'ye düşmüştü (1224). Fakat Cuci, Cengiz Han'dan az önce öldü ve ona ayrılan yerler oğlu Batu Han'a verildi. Ona verilen bölgede kurulan devletin adı "Altınordu", asıl kurucusu da Batu Han'dır. Altınordu adı Moğolca'da çadır demek olan "Orda" kelimesinden gelir. Hanların ordugahında han çadırının üzeri altın kaplama olduğu için, bu çadıra "Altınordu" deniliyordu. Zamanla bu kelime Türkçe'de "Altınordu" şeklinde yazılır.

Hem Altınordulular, hem de "kral sarayı" ve "ordugah" anlamlarında kullanılır. Batu Han'a ait olan yerlere, babasının adından dolayı "Cuci Ulusu" deniyordu. Ulus, "Birleşik İller" anlamında, yani yer adı olarak kullanıyordu.Sefere, ondan başka birçok Çingiz oğulları (prensleri) de iştirâk edeceklerdi. Ön kıtaların kumandanı olarak da en meşhur generallerden biri olan Sobutay'ı (Sübegetey, Sübetey) görüyoruz. Askerlerin büyük bir çoğunluğunu Orhun ile Yayık ve İrtiş aralarında yaşayan Türk kabileleri teşkil ediyordu. İlk darbe Bulgarlar üzerine oldu. Bu hareket 1224'de Bulgarlar'ın Don boyundan dönen Moğol kıtalarına hücumların öcünü almak için yapılmıştı.

Bulgarlar az bir zaman içinde yenildiler; başta Bulgar olmak üzere şehirleri tahrip edildi. Şehirlerden ve büyük yollardan uzakta kalan halkın, bu istilâdan zarar görmediği muhakkaktır; şehirli ve köylü ahaliden birçoğunun da kaçarak, ormanlarda saklandığı anlaşılmaktadır. Bu suretle Moğol istilâsından sonra Orta İdil sahasındaki Bulgar unsuru ortadan kaldırılmış olmadı; yok olan şey: müstakil bir Bulgar devletiydi. Nitekim, çok geçmeden bu bölgede Bulgar beylerinin yeniden faaliyette bulunduklarını görüyoruz.

1237 sonunda kış mevsimi olmasına rağmen, Moğol-Türk ordusu Rus bölgesinin istilâsına başladı. Bu sıralarda Rus yurdu birçok knezliklere bölünmüştü. Ryurik sülâlesine mensup olmak üzere, muhtelif mıntıkalarda, knezleri, müstakil birer beylik hâlinde hükümet etmekte idiler; artık Kiyef merkez olmaktan çıkmıştı; onun yerine Suzdal Rusyası (Merkezi Vladimir) yükselmişti; batıda da Haliç knezleri kuvvet bulmuşlardı.


Altınordu Devletinin Türk ve Dünya tarihine katkıları [değiştir]Timurların Altınordu devletini yıkmasıyla Rusya, Avrasya'da önemli bir güç haline gelmeye başladı ve Orta Asya Türkleri'ni tehdit etmeye başladı.
Başlangıçtaki Moğol kabile ve yöneticileri Türk kültürü, nüfusu ve dili karşısında gittikçe Türkleştirler.

SLyMN

Orta Asya'da Harzem'de Muhammed Harzemşah tarafından kurulan bir islam devletidir.

Tarihi [değiştir]Ceyhun ırmağının Aral gölüne döküldüğü yerin güney kesimleri Harzem adıyla anılır. Öteden beri burada hüküm sürenlere Harzemşah denilmiştir. Harzemşahlar sülâlesinin atası Anuş-Tegin isminde, Begdili Türk zümresine mensup bir kişidir. Anuş- tegin Selçuklu Sultanı Melikşah'ın saray hizmetinde bulunuyordu. Oğlu Kudbeddin Muhammed, Selçuklulara bağlı kalarak, Harzemşah unvanı ile bu bölgenin valiliğini üstlenmiştir Daha sonra başa geçen Atsız ve İl-Arslan devirlerinde hem Irak Selçukluları hem de Kara-Hıtaylarla mücadele edildi. Nitekim İl-Arslan, Sultan Sencer'in ölümü üzerine bağımsızlığını ilân etti Harzemşahların en büyük hükümdarı Alaaddin Tekiş'tir. Tekiş, önce Kara-Hıtaylar'ı, ardından son Selçuklu Hükümdarı II. Tuğrul'u yendi. Harzemşahlar kısa sürede sınırlarını Doğu Anadolu'dan Maverâünnehir'e kadar genişlettiler. Âdeta Selçuklu devletinin vârisi oldular. Karahanlı ve Kara-hıtay devletlerine son verdiler. Ancak bu parlak dönem uzun sürmedi. 1220'de bütün ülke Cengiz Moğolları'nın istilâsına uğradı. Celâleddin Harzemşah devleti yeniden toparlamak için uğraştıysa da başarılı olamadı. Ölümü üzerine Harzemşahlar Devleti tamamen ortadan kalktı.


Harzem devletinin doğuşu [değiştir]Harzem bölgesinde Selçuklu devletine bağlı olarak merkezden atanan valilerle yönetilen bu eyalet Anuş Tekin zamanında serbest yaşamaya başlamışlardır. 1128'de Harzem valisi olarak atanan Atsız döneminde yarı bağımsızlık kazanmıştır. 1141 Katvan Savaşında Selçukluların ağır yenilgi almasıyla tamamen bağımsız kalma fırsatı doğmasına rağmen Oğuz soylu oldukları için Sencere bağlı kalmayı tercih etmişlerdir.


Harzemşahlar devleti: Selçukluların varisi ve Orta Asya'nın sahibi [değiştir]
Alaaddin Tekiş dönemi ve zirve [değiştir]Alaaddin Tekiş dönemi her bakımdan en parlak olduğu dönemdir. Bu dönemde Irak, Azerbaycan, Karadenizin kuzeyi, Horasan ve Doğu Türkistan'ın bir bölümü ele geçirilmiştir. Alaaddin Tekiş kendisini Selçukluların devamı ve varisi olarak görmüş ve "Sencer" unvanını kullanmıştır. Abbasilerle iyi ilişkiler kurmuş; Batinilere karşı halifeyi savunmuşlardır.


Alaaddin Muhammed dönemi [değiştir]Alaaddin Tekiş'in oğlu olan Alaaddin Muhammed döneminde Karahitaylara ve Batı ve Doğu Karahanlılar tamamıyla yok edildi. Gaznelileri yıkan Gurları yok ederek Pakistan ve Afganistanı topraklarına katmıştır. Alaaddin Muhammedin en büyük rüyası Çini ele geçirmekti. Fakat bu dönemde Moğollar Çini alarak büyük güç haline gelmişlerdi. Siyaset gereği Moğol tehlikesini görmüş ve Moğollarla iyi geçinmeye çalışmıştır. Moğollarla ticaret anlaşması imzalamıştır.


Otrar Faciası ve Moğol İstilası [değiştir]Bir Moğol ticaret kervanının Harzemşah valisi İnalcık tarafından yağmalanması ve geri kalanlarının da sakallarının yakılıp geri gönderilmesi yüzünden Moğollarla ilişkiler bozulmuştur; bu olay tarihe OTRAR FACİASI olarak geçmiştir. Bu olayın özelliği; Türkler Moğolları üzerlerine çekmiş; Türk Dünyası üzerinde Moğol tehlikesinin başlamasına neden olmuştur. 1220'de başlayan Moğol istilası Harzem devletinin sonunu hazırlamıştır. Otrar Faciası yaşanmasa bile Moğolların Harzemşahların üstüne bir bahane ileri sürüp saldıracağı kuvvetle muhtemeldir çünkü Cengiz Han Çin hanedanlığını yok etikten sonra yeni yerler fethetmek zorundaydı kendi kurduğu çok büyük bir yağma ordusu vardı. Bu orduyu beslemek ve barındırmak için bir yayılma hareketi şarttı.


Otrar Faciası ve Moğol İstilası 2 [değiştir]Cengiz Han'ın Otrar' a saldırmak istemesi üzerine casusluk için gönderdiği ticaret kervanı pazar alanında kargaşa çıkartmış, Otrar valisi tarafından ticaret kervanındaki bir kişi hariç herkesin öldürülmesi yüzünden/bahanesiyle (o bir kişi müslüman olduğu için salınmıştır) Cengiz Han Otrar'a saldırmıştır.


Yassı Çemen Savaşının Sebebi [değiştir]Harzemşahlar'ın Selçuklu Devleti'yle birleşip kendilerine karşı tehdit unsuru oluşturacağını anlayan Moğollar; Harzem askeri görüntüsü altında bazı Selçuk köylerini talan ettiler. Bunu Celaleddin Harzemşah'ın yaptığını zanneden Selçuk Sultanı; Celaleddin Harzemşah'ın köyleri talan etmediğini bildiren mektubuna inanmadı, bir süre sonra da araları açıldı. Bu esnada eski Ahlat Valisi Hacip Ali'de kaybettiği Ahlat Kalesi'ni yeniden ele geçirmişti. Bunu duyan Celaleddin Harzemşah, Ahlat Kalesini tekrar almak için Ahlat'ı kuşatınca Hacip Ali'nin dostluğunu kendi menfaatleri için ilerlettiği Selçuk Sultanı; Celaleddin Mengü Berti'den Ahlat kuşatmasını kaldırmasını istedi. Sultan Celaledddin Ahlat Kalesi'nin zaten kendisinin olduğunu, Hacip Ali'nin orayı işgal ettiğini söylediyse de Selçuk Sultanı onu dinlemedi. Bu mevzuu hakkında aralarında geçen sert mektuplar yüzünden aralarında savaş rüzgarları esmeye başlamıştı.

Harzemşahlar'ın yenilmesinin bazı sebepleri şunlardır:

Türk ve Müslüman ordusu olan Harzemşahlar'ın bir başka Türk ve Müslüman ordusu olan Selçuklular'la savaşmak istememesi.
Yıllardır Moğollar'la savaştığı için yorgun olan Harzemşah ordusunun daha dinç olan Selçuklu ordusu karşısındaki güçsüzlüğü.

Hanedanlığın Anadoluya Kaçışı [değiştir]Moğollardan kaçan bir kısım halk ve Harzem soyluları Anadolu'ya sığınmak istemişler fakat nedense Anadolu Selçukluları 1230 Yassı Çemen savaşında Harzem hükümdarlığını yok etmiştir. Tarihçiler arasında, barış sağlansaydı Moğol istilasına karşı güçlü bir Türk Dünyası doğabileceği varsayımı yaygındır.

Bundan sonra Orta Asya'da Moğol istilası başlamış; Türk Dünyası, birikimi ve medeniyetinde büyük tahriplere yol açmıştır. Bugünkü Orta Asya oluşmasında 1220 Moğol istilası temel belirleyici olmuştur.


Harzemşah Hükümdarları [değiştir]M.S. 1097 - 1231.

Kurucusu : Anuş TEKİN

K. Muhammed Harzemşah (1097 - 1128)
Adsız Harzemşah (1128 - 1156)
İl-Arslan Harzemşah (1116 - 1172)
Alaeddin Tekiş Harzemşah (1172 - 1200)
Aleddin Muhammed Harzemşah (1200 - 1220)
Celaleddin Harzemşah (1220 - 1231)

Egemenlik Alanı [değiştir]Kapladığı Alan : İran, Güney Kafkasya, Dağıstan , Umman Denizi, Afganistan, Maveraünnehir, Harzem, Balkaş ile Aral Gölleri arasıdır. (5.000.000 km 2).


Harzemşahların Türk Tarihine katkıları [değiştir]Her yönüyle Büyük Selçuklu karakteri taşır.
Orta Asyanın Moğol istilasından önce son gücü ve güçlü devlet olmuşlardır.
İranlılar bu devletin resmi dili Farsça olduğu kendilerine mal etmeye çalışmaktadır ama tüm devlet özellikleri ve karakteristik yapısı ile ve halkın büyük çoğunluğu Türk'tür.


Kuruluş Tarihi: 1097
Bölgesi: Orta Asya
Kurucusu: Anuş Tekin
Başkent: Gürgenç (Bugün Nukus)
Yıkılış: 1230
   

SLyMN

Büyük Selçuklu Devleti, Selçuklular hanedanının kurduğu ilk devlettir. Selçuklular tarafından kurulan diğer devletler ise, Kirman Selçuklu Devleti, Irak Selçuklu Devleti, Suriye Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti'dir. 1038-1157 arasında hüküm süren Büyük Selçuklular, en güçlü oldukları dönemde Harezm, Horasan, İran, Irak, Suriye, Arap Yarımadası ve Doğu Anadolu'ya egemen olmuş Türk devletidir.

Selçuklu hanedanına adını veren Selçuk Bey'in başkanı olduğu Kınık boyu, Oğuz boylarından biriydi. Kınıklar, 10. yüzyılda öbür Oğuz boylarıyla birlikte Orta Asya'da yaşıyorlardı. Selçuk Bey'in önderliğinde, 10. yüzyılın ikinci yarısında göç ederek Cend bölgesine yerleştiler ve İslam dinini benimsediler. Bu göçebe topluluk, Karahanlılara ve Samanilere savaşlarda asker vererek karşılığında geniş otlaklar elde ettiler. Selçuk Bey'in 1009'da ölümünden sonra daha da güneye indiler.


Selçuk Bey'in oğlu Arslan Bey'in yönetiminde, Karahanlıları ve Gaznelileri endişelendirecek kadar güçlendiler. Arslan Bey'in Gaznelilerce tutuklanması ve 1032'de ölmesinden sonra, Selçuk Bey'in torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey bağımsızlıklarını elde etmeye giriştiler. 1035'te büyük bir Gazneli ordusunu yenerek Horasan içlerine doğru ilerlediler. 1037'de de, bugünkü Türkmenistan'da yer alan Merv kentini ele geçirdiler. 1038'de Gaznelileri ikinci kez yendiler ve Nişabur kentine girerek bağımsızlıklarını ilan ettiler. Tuğrul Bey sultan sanıyla hükümdar ilan edildi ve Büyük Selçuklu

Selçuklu Devleti [değiştir]Selçuk Bey tarafından kuruldu ve kısa sürede İslam'ın ve halifenin koruyucuları oldular. M.S. 1040 - 1157..




Selçuk Bey
Sultan Tuğrul Bey (1040 - 1063)
Sultan Alp Arslan (1063 - 1072)
Sultan I. Melik Şah (1072 - 1092)
Sultan Mahmud (1092 - 1093)
Sultan Rükneddin (1093 - 1104)
Sultan Melik Şah (1104 - 1105)
Sultan Mehmed (1105 - 1118)
Sultan Mu'izzeddin (1118 - 1157)
Sultan Karacalı Aslan

Egemenlik Alanı [değiştir]Resim:Selcuklu imp.jpg
300pxKapladığı Alan: doğuda Balkaş, Issık Gölleri, Tarım Havzası; batıda Ege ve Akdeniz sahilleri , kuzeyde Aral Gölü, Hazar Denizi , Kafkasya, Karadeniz; güneyde Arabistan dahil Umman Denizi'ne kadar olan alandır. (10.000.000 km 2).


Siyasi Tarih [değiştir]
Kuruluş [değiştir]Devletin kurucusu kabul edilen Selçuk Bey Hazar imparatorluğunda subaşı(Ordu komutanı) görevinde idi.Giriştiği taht mücadelesini kaybedince ailesi ve ordusu ile birlikte İran yönüne özellikle de Horosan bölgesine göç ettiler.Selçuk Bey önce Samanoğulları'na sığındı.Burada müslümanlığı benimsedikten sonra Samanoğulları devletinin yönetiminde söz sahibi oldu.Samanoğulları Devleti yıkılınca Selçuk Bey,Müslüman halkıyla birlikte Horosan bölgesine yerleşti.Teşkilatlı devlet düzenine girmesi Tuğrul ve Çağrı beyler dönemindedir.Devletin ilk yöneticisi Tuğrul Bey'dir.


Dandanakan Savaşı ve sonrası [değiştir]
Büyük Selçuklu DevletiGazneli Sultanı I. Mahmut, Büyük Selçuklu Devleti'ni ortadan kaldırmak amacıyla güçlü bir orduyla Selçuklu topraklarına girdi. Gazneli ve Büyük Selçuklu orduları, Merv yakınlarında Dandanakan denen yerde karşılaştılar. Mayıs 1040'ta yapılan Dandanakan Savaşı'nda, Büyük Selçuklular Gazneli ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra Büyük Selçuklu Devleti'nin Harezm ve Horasan'da varlığı kesinlik kazandı. Tuğrul Bey, bu savaşın ardından giriştiği fetihlerle bütün İran'ı denetimi altına aldı. Büyük Selçuklu sınırları, batıda Bizans, güneybatıda Büveyhiler, kuzeybatıda Gürcistan topraklarına dayandı. 1048'de Erzurum yakınlarındaki Pasinler Ovası'nda birleşik Bizans-Gürcü ordusunu yenen Büyük Selçuklular, Doğu Anadolu içlerine akınlar düzenlemeye başladılar. İslam dünyasının dinsel önderi konumundaki Abbasiler, bu dönemde Bağdat'ı elinde tutan Büveyhilerin siyasal baskısı altındaydı. Tuğrul Bey, Halife Kâim'in çağrısı üzerine 1055'te Bağdat'a girdi ve Büveyhileri halifeliğin merkezinden çıkardı. Bu olayın ardından Büyük Selçukluların İslam dünyasındaki itibarı arttı.

Alp Arslan ve Melikşah dönemleri [değiştir]Tuğrul Bey'in 1063'te ölünce kardeşi Çağrı Bey'in oğlu Alp Arslan tahta geçti. Alp Arslan Büyük Selçuklu topraklarını daha da genişletti. 1071'de Malazgirt Savaşı'nda Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i yenerek tutsak aldı. Malazgirt zaferinin asıl önemi, Anadolu'yu Türklere açmış olmasından gelir. Anadolu içlerine akınların sürdüren Büyük Selçuklu komutanları yeni topraklar ele geçirdiler ve bağımsız yeni devletler kurdular. Alp Arslan 1072'de ölünce Büyük Selçuklu Devleti'nin başına oğlu Melikşah geçti. 1072-1092 arasında hüküm süren Melikşah dönemi, Büyük Selçuklu Devleti'nin en parlak dönemi oldu. Suriye, Filistin, Hicaz, Yemen ve Arabistan Yarımadası'nın doğu kıyıları bu dönemde Büyük Selçuklu topraklarına katıldı. Doğuda Karahanlılar ve Gaznelilerden yeni topraklar ele geçirildi.


Gerileme ve Dağılma dönemi [değiştir]Melikşah'tan sonra sırasıyla başa geçen Mahmud (1092-1094), Berkyaruk (1094-1105), II. Melikşah (1105-1105) ve Muhammed Tapar (1105-1118) dönemlerinde Büyük Selçuklu Devleti gücünü ve eyaletlerdeki merkezi denetimini giderek yitirdi. Hanedan üyeleri yönettikleri bölgelerde bağımsız davranmaya başladılar. Daha önce bağımsızlıklarını ilan etmiş olan Suriye Selçukluları ile Kirman Selçukluları'na Irak Selçukluları da katıldı. Büyük Selçuklu topraklarına göçen yeni Oğuz boyları da iç düzeni büyük ölçüde sarstılar. 1118'de tahta çıkan Sencer'in ülke topraklarını yeniden birleştirme çabası da başarılı olamadı. Nitekim Sencer, ayaklanan göçebe Oğuzlara 1153'te tutsak düştü. İki yıl sonra kaçarak kurtulduysa da ülkede iktidarını yeniden sağlayamadan 1157'de öldü. Büyük Selçuklu Devleti böylece sona erdi. Bu karışıklık döneminde Harezmşahlar, Büyük Selçuklu toprakların büyük bölümünü ele geçirdiler. Bir süre daha direnen Kirman Selçukluları 1175'te, Irak Selçukluları da 1194'te yıkıldı. Selçuklu hanedanın kurduğu devletlerden yalnızca Anadolu Selçuklu Devleti, yüz yılı aşkın bir süre daha ayakta kalabildi.Ayrıca devletın gerılemesının de bır sebebı haclı seferlerı ,fatımılerın catısması,hasan sabbahın batınılık propogandaları ve oguz boylarının ayaklanmaları olmustur.bunun sonucunda ise Abbasi padişahları selcuklu egemenlıgınden kurtulmak ıcın bır takım calısmalar yurutmustur.Bunlar Selcuklu devletının yıkılmasına neden olan etkenler ve nedenlerdır.


Devlet yapısı [değiştir]Büyük Selçuklu Devleti'nin örgütlenme biçimi, kendisinden önceki İslam devletlerine benziyordu. Hint-İran devlet anlayışını yansıtan bu örgütlenmede, eski Türk devlet geleneğinin de belirgin etkisi vardı. Eski Türk devlet geleneğinde olduğu gibi, Büyük Selçuklu Devleti'nde de ülke toprakları hanedanın ortak malı sayılıyordu. Bundan dolayı Büyük Selçuklu toprakları eyaletlere bölünmüştü. Eyaletlerin yönetimi de melik olarak adlandırılan hanedanın erkek üyelerine bırakılmıştı. Tuğrul Bey'den önce boy başkanına Oğuz geleneğine göre yabgu deniyordu. İslam dininin benimsenmesinden sonra, hükümdarlar İslam devletlerindeki geleneğe uyarak sultan unvanını kullandılar. Başkentte oturan sultan, devletin mutlak egemeniydi. Bütün atamalar ve toprak dağıtımı sultanın buyruğuyla yapılıyordu. Ayrıca sultan yüksek yargı kurullarına da başkanlık ediyordu. Hükümdarların "danışman"ı konumundaki kişiler yönetimde önemli rol oynuyorlardı. Alp Arslan döneminde bu göreve getirilen Nizamülmülk, İslam geleneği uyarınca vezir unvanı aldı ve devlet yönetiminde köklü değişiklikler yaptı. Nizamülmülk, devlet yönetimine ilişkin anlayışını Siyasetname adlı kitabında da anlatmıştır. Büyük Selçuklu Devleti'nde devlet işleri "Divanı Âlâ " adı verilen bir kurulda görüşülür ve karara bağlanırdı. Ayrıca maliye, askerlik ve adalet işleriyle uğraşan başka divanlar da vardı. Meliklerin yönetimindeki eyaletlerde de büyük ölçüde merkezdeki örgütlenme örnek alınmıştı.Devlet islam kültürünü yaygınlaştırmak için görevler üstlenmiştir.


Toprak yönetimi ve ordu [değiştir]Büyük Selçuklu ülkesinde tarım yapılan topraklar ikta denen bölümlere ayrılmıştı ve iktalar hizmet karşılığında belirli süre için ileri gelenlere veriliyordu. Bu usulle verilen topraklar has, ikta ve haraci olarak üçe ayrılıyordu. Has toprakların geliri doğrudan sultan ailesine veriliyordu. İkta sahipleri ise, toprakları işleme karşılığında belli sayıda asker besliyor ve savaş zamanlarında orduya katılıyorlardı. Haraci olarak adlandırılan toprakların geliri de doğrudan devlet hazinesine aktarılıyordu.

Alp Arslan dönemine kadar beylere bağlı göçebe Türkmenlerden oluşan ordu Nizamülmülk tarafından yeniden yapılandırıldı. Nizamülmülk, aylıklı askerlerden oluşan sürekli bir ordu kurdu. Bu aylıklı askerlere "gulam" deniyordu ve bunlar temel olarak başkentte iktidarı korumakla görevliydi. Savaş sırasında asıl ordu ise ikta sahiplerinin yönetimindeki atlı askerlerden oluşurdu. Ayrıca bağlı devletler de savaş zamanlarında sultanın ordusuna asker gönderiyorlardı. Melikşah döneminde orduda 50 bin kadar atlı asker olduğu bilinmektedir.


Toplumsal ve ekonomik yaşam [değiştir]Büyük Selçuklu Devleti'ndeki Oğuz boyları ve başka bazı topluluklar göçebeydiler. Oğuz boylarının başında bir bey bulunuyordu. Bu göçebe topluluklar geçimlerini hayvancılıkla sağlıyorlardı ve otlak bulmak için de mevsimlere göre yer değiştiriyorlardı. Devlet göçebe topluluklardan otlak vergisi alıyordu. Yerleşik nüfus ise çiftçilik, zanaatçılık ve ticaretle uğraşıyordu. Kentlerdeki tüccar ve esnaf, işkollarına göre loncalar biçiminde örgütlenmişti. Merkezi devlette görevli memurlar ile sürekli ordudaki askerler maaş alıyorlardı. Büyük Selçuklular ticaretin gelişmesini destekliyor ve kervan yollarının güvenliğini sağlıyorlardı. Bu dönemde en önemli uluslararası ticaret, Uzakdoğu'dan Avrupa'ya kadar uzanan İpek Yolu ve Baharat Yolu aracılığıyla gerçekleşiyordu. Tarımın gelişmesi için sulama kanalları vardı. Yün, pamuk, ipek dokumacılığı çok gelişmişti.

Büyük Selçuklu Devleti'nde öğrencilerin, yolcuların ve yoksul halkın doyurulduğu sosyal yardım kurumu olan imarethaneler vardı. Devletin yönetici-memur kadroları, Nizamülmülk'ün kuruluşuna öncülük ettiği Nizamiye medreselerinde yetiştiriliyordu.


Eğitim, bilim ve sanat [değiştir]Büyük Selçuklular, kendilerinden önce var olan medreselerde öğretimi sürdürdüler, ama bununla yetinmediler. Vezir Nizamülmülk'ün öncülüğünde ve onun adanı taşıyan yeni medreseler kurdular. Nizamiye medreselerinin ilki 1067'de Bağdat'ta açıldı. Daha sonra Isfahan, Rey, Merv(selçukluların başkenti), Belh, Herat, Basra, Musul gibi kentlerde yeni Nizamiye medreseleri kuruldu. Medrese sisteminde programlı ve belli bir yönteme dayanan eğitim ilk kez bu medreselerde verildi. Medreselerde din konularının yanı sıra matematik, felsefe, dil ve edebiyat gibi dersler de okutuluyordu ve medreselerde zengin kitaplıklar vardı. Medreselerin dışında da ülkenin çeşitli yerlerinde kurulmuş kitaplıklar bulunuyordu. Melikşah döneminde önce Isfahan'da, sonra Bağdat'ta birer gözlemevi kuruldu. Büyük Selçuklular Arapça'yı din ve bilim dili, Farsça'yı edebiyat ve devlet dili, Türkçe'yi ise saray ve orduda günlük konuşma dili olarak kullanıyorlardı.

Büyük Selçuklular, var olan kentleri bayındır hale getirirken yeni kentler de kurdular. Ülkenin pek çok yerinde yeni kurumlar ve yapılar inşa ettiler. Bunlar cami, medrese, kervansaray, hastane, köprü, çeşme, imaret, han, hamam, türbe ve kümbet gibi yapılardı. Büyük Selçuklular, ince ve uzun minarelerle cami mimarisine yeni bir anlayış getirdiler. Isfahan'daki Mescid-i Cuma bu anlayışla yapılmış en eski örnektir. Büyük Selçuklu anıtmezarları olan kümbetler de yaygın mimari yapılardır. Kümbetler içten kubbe, dıştan ise piramit ya da konik bir çatıyla örtülüyordu. Dört köşeli, çok köşeli ya da yuvarlak formdaki Büyük Selçuklu kümbetleri genellikle iki katlı olarak yapılıyordu. Bu kümbetlerin alt kat mezar, üst kat ise mescit olarak kullanılıyordu.

Büyük Selçuklu sanatında hat (yazı), minyatür, ahşap ve taş oymacılığı, çinicilik, maden işleme, cilt ve çeşitli süsleme sanatları da gelişmişti.


Selçukluların yıkılma sebepleri [değiştir]Merkezi otoritenin zayıflaması
Taht kavgaları
Oğuz isyanları
Haçlı seferleri
Atabeylerin bağımsız hareket etmesi
Abbasi halifeliğini korumak için büyük mücadelelere girmeleri
Fatimiler ve Şiilerin yıpratmaları
Şehzade ayaklanmaları
Gazneliler ve Karahanlıların istilası
Batınilik hareketleri
Ülke topraklarının hanedan üyelerinin ortak malı sayılması
   

SLyMN

Gazne Devleti 963-1186 yılları arasında hüküm süren, İran'ın kuzeyinde, Horasan'da kurulmuş Türk devleti.

Samani Devleti'nin dağılma ve saray isyanları devresinde durumdan yararlanarak ortaya çıkan bir hanedanlıktır


Alp Tigin Dönemi [değiştir]Samanoğulları'nın Horasan valisi olan Alp Tigin tarafından Samanoğulları yönetimi tanınmıyarak Gazne bölgesinde kurulan bir Türk-İslam devletidir. Bu dönemde Gazneliler tam bağımsız olamamışlar, tam olarak siyasi ve askeri faaliyetlerde bulunamamışlardır.


Sebük Tigin Dönemi [değiştir]Sebük Tigin döneminde devlet tam bağımsız hale gelmiş ve hükümdarlık saltanat haline dönüşmüştür. Devletin sınırları Afganistan ve Pakistan'a kadar genişlemiştir. Yine bu dönemde Hindular İslamiyet ile tanışmışlardır .


Gazneli Mahmut Dönemi [değiştir]997 yılında hükümdar olan Gazneli Mahmut, 999'da Karahanlılar'dan da yardım alarak Horasan'ı fethetmiş ve Samanoğulları Devleti'ne son vermiştir. Gazneli Mahmut 1001-1027 yılları arasında Hindistan üzerine 17 sefer düzenlenmiştir. Bu seferlerin;

Hindistanın yer altı ve yer üstü zenginliklerini ele geçirmek,
Hindistanda İslamiyeti yaymak,
İslam dünyasının lideri olmak amacıyla yapılmıştır.
Bu dönemde ülke sınırları Ganj nehrine kadar genişlemiş, Hindistan içlerinden kaynaklar sağlanmıştır, devletin ekonomisi güçlenmiştir. 1017 yılında Harezm bölgesi de devlet sınırları içine katılmıştır.

Gazneli Mahmut Abbasi halifesini Şii Büveyhoğullarına karşı korumuş; halife, Gazneli Mahmuda Sultan unvanını vermiştir. Bu tarihten sonra Türkler, Sünni İslamiyetin savunucusu konumuna gelmişlerdir. Sultan unvanını kullanan ilk Türk hükümdarıdır.
Selçuklular'ın büyük güç olacağını önceden sezmiş, Aslan Yabguyu esir alarak bunu engellemeye çalışmıştır.
Gazneli Mahmud döneminde askeri alanda önemli bir yenilik olarak filler orduda kullanılmaya başlanmıştır.


Selçuklular ile mücadele ve Yıkılış [değiştir]1040 Dandanakan savaşı sonunda ağır yenilgi alan Gazneliler Devleti 1187 yılında Afganlar tarafından yıkılmıştır. Tarihçilere göre Gazneliler Türklerin kurduğu çok uluslu devletlerin ilkidir. Devletin çökmesinde bu çok uluslu yapı da önemli rol oynamıştır.


Gazne Sultanları [değiştir]Alp Tigin (961 - 962)
Ebu - İshak İbrahim (962 - 965)
Bilge Tigin (965 - 971)
Piri Tigin (971 - 976)
Sebük Tigin (976 - 996)
İsmail (996 - 997)
Gazneli Mahmud (997 - 1030)
Celalu'd - Devle ve Cemalu'l-Ebu -Ahmed Muhammed (? - 1041)
I.Sultan Mes'ud (1030 - 1040)
Sultan Mevlud (1040 - 1048)
II.Sultan Mes'ud (1048 - 1049)
Sultan Ali (1049 - 1051)
Sultan Abdürreşid (1051 - 1052)
Sultan Tuğrul (Mütegallibe) (1052 - 1053)
Sultan Ferk-Zad (1053 - 1059)
Sultan İbrahim (1059 - 1099)
III. Sultan Mes'ud (1099 - 1115)
Sultan Şir-Zad (1115 - 1116)
Sultan Arslan - Şah (1116 - 1117)
Sultan Behram-Şah (1117 - 1152)
Sultan Husrev-Şah (1152 - 1160)
Sultan Husrev-Melik (Melik Şah) (1160 - 1187)

Egemenlik Alanı [değiştir]Mavera-ün'nehir'den Ganj boylarına, Hindistan içlerine; Hazar kıyılarından Pamir yaylalarına kadar uzanan bölgeler. (4.700.000 km2)


Gazneli Kültürü [değiştir]Gaznelilerde resmi dil Arapça ama orduda ve sokakta Türkçeydi. İran tarihçileri Gaznelileri kendi kültürlerine mal etmeye çalışmaktadırlar. Bugün Gazne şehrinde Gazne sultanlarından kalan "Zafer kuleleri" vardır.


Gaznelilerin Türk ve Dünya Tarihine katkıları [değiştir]Bugünkü Pakistan, Bangladeş yani Hindistan müslümanlarının islamlaşmasını sağlayan ülkedir.
Hindistan içlerine kadar müslümanlığı götürmüşlerdir.
Yukarıdaki iki maddenin gerçekleşmesinde Gazneli Mahmut'un Hindstana yaptığı 17 sefer en önemli etkenlerdendir.

SLyMN

Siyasi Tarih [değiştir]Kuruluş dönemi ile ilgili pek fazla bilgi bulunmayan Karahanlılar Devleti, Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından oluşmuştur.

Devlet, 840 yılında Uygur Devleti'nin, Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla Bilge Kül kadir han tarafından kurulmuştur. 893 yılında Kaşgar devletin başkenti olmuştur.

Bilge Kül Kadir Han'dan sonra devleti oğulları, Bazır Arslan Han ve Oğulçak Kadir Han yönetmişlerdir. Balasagun ve Taraz merkezli iki ana idari bölgeye ayrılan devlette; Bazır Arslan Han, Balasagun'da Büyük Kağan olarak ve Oğulçak Kadir Han Taraz'da Ortak Kağan olarak yönetimi paylaşmışlardır.

10. yüzyıl sonlarında Oğulçak Kadır Han'ın yeğeni Satuk'un (Satuk Buğra Han) savaş halinde bulundukları Samani sığınmacıların etkisi ile İslam'ı kabul etmesi devletin tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. İslam'ı kabulunden sonra Abdülkerim adını alan Satuk Han, devletin sürekli savaş halinde olduğu Samaniler'den de aldığı destek ile amcasına karşı mücadele ederek devletin yönetimini ele geçirmiştir.

İslamiyet'i devlet dini olarak benimseyen Satuk Han döneminde Karahanlı Devleti'nin tamamına yakın bir bölümü bu dine geçmiştir. Karahanlı Devleti ilk Müslüman Türk devleti olmuştur. Halife "Nasr Bin Ali" döneminde Abbasiler Karahanlıları Müslüman ülkesi olarak tanımıştır. Samanoğulları ile itilafta olan Karahanlılar, Gaznelileri destekleyerek Samanoğulları Devleti'ni yıkmıştır. Gazneliler ile Ceyhun nehri sınır olarak belirlenmiştir.

Devlet 1042 yılında hanedan içindeki kavgalar sonucunda Doğu ve Batı Karahanlı devletleri olarak ikiye bölünmüştür. Batı Karahanlı Devleti; 1042-1212 yılları arasında hüküm sürmüş ve ilk başkenti Özkent olan devlet 1212 yılında Harzemşahlar tarafından yıkılmıştır. Önemli merkezleri ; Balagasun, Talas ve Kaşgar ve ilk hükümdarı Tamgaç Buğra Han olan Doğu Karahanlı Devleti ise 1211 yılında yıkılmıştır.


Karahanlılarda Yönetim Terimleri [değiştir]Tipin:hükümdar oğlu
Muhtesib:kadı yardımcısı
Tamgacı:mühürdar
Ağıcı:maliye işlerine bakan
Bitikçi:iç ve dış yazışmalara bakan
imga:taşradaki gelir giderlere bakan(doğu karahanlılarda)
Amil:taşradaki gelir giderlere bakan(batı karahanlılarda)
Kökyuk:muhtar
Eşkinci:ulaşım ve posta işlerine bakan

Karahanlı Hakanları [değiştir]Bilge Kül Kadir Han.(840-880)
Oğulcak Han ve Arslan Han (880-940)
Abdülkerim Satuk Buğra Han (940 - 955)
Baytaş Musa Han (955 - ?)
Nasr Bin Ali Han (? - 999) (Halife müslüman devlet olarak Karahanlıları tanıdı.)
I. Ahmed Han (999 - 1017)
Mansur Han (1017 - 1024)
II. Ahmed Han (1024 - 1031)
Yusuf Han (1031 - 1032)
Süleyman Han (1032 - 1060)

Egemenlik Alanı [değiştir]Karahanlı Devleti, Aral Gölü'nden Moğolistan'a kadar uzanan bir coğrafyada hüküm sürmüştür.


Türk Tarihine Katkıları [değiştir]İlk Müslüman Türk devletidir.
Tam anlamıyla Türk ulusal kimliğine sahiptir. Türklerden başka boylar yoktur.
İlk Türk-İslam sentezi eserler ünlü kervansaraylar ortaya çıkmıştır.
Türk devletleri içinde İlk düzenli posta teşkilatı ve ilk hastaneyi kurmuştur.
Milli benliklerini korumak için Türkçeyi resmi dil olarak kullanmışlar, Uygur lehçesini geliştirip edebi eserler ortaya koymuşlardır: Divanı Lügait Türk, Kutadgu Bilig, Atabetül Hakayık, Divanı Hikmet.
Türklük bilinciyle hareket etmişlerdir.
Devlet yönetimi Göktürklerle aynıdır. Batıyı değil Doğuyu yönetmek ayrıcalıktır. Doğu hükümdarları Buğra; batı hükümdarları Arslan olarak adlandırılmıştır.

Kültür ve Uygarlık [değiştir]
Kaşgarlı Mahmutİslam'ın kabulu sonrasında Karahanlılar Arap abecesini benimsemişlerdir.

"Ribat" adı verilen kervansaraylar yapılmıştır. Tuğla ve ker*** ağırlıklı olduğu için günümüze enkazları kalmıştır. Türk-İslam sentezi olarak Kümbetler ilk bu dönemde görülür.

Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmud'un Divanü Lügati't-Türk, İmam-ı Ebü'l-Fütuh Abdülgafur'un Tarih-i Kaşgar adlı çalışmaları bu dönemin en önemli yapıtlarıdır.


Ordu Yapısı [değiştir]Ordu iki temel birimden oluşurdu:

1.hassa ordusu
2:eyalet ordusu
10 kişilik orduya otağ,100 kişilik orduya haly,1000 kişilik orduya subaşı denilirdi. Mola yerlerine de "toy" denilirdi.

SLyMN

Uygur Devleti [değiştir]Çin kaynaklarında Hoei-ho, Vei-ho, Hui-ho, Hueu-hu, Wei-wu vb. şekilde görülen Uygur adının anlamı 974'te yazılan Çince bir eserde "şahin süratiyle dolaşan ve hücum eden" şeklinde açıklanmaktadır. Fakat bunun bir yakıştırma olduğu bellidir. Etimolojik olarak Uygur adının "uy (takip etmek)+gur" (Salgur gibi)tarzında ortaya çıktığı ileri sürülmüş ise de, o tarihlerde kullanılan Türkçe'de de "takip etmek" manasındaki eylem kökünün "ud-" biçiminde olduğu antitezinden hareketle sözcüğün "oy (oymak,baskı yapmak) + gur" ve daha kuvvetli bir olasılıkla "uy (akraba, müttefik)+ gur" şeklinde türediği savunulmaktadır. Nitekim tarihsel süreçte ortaya çıkan "On Uygur" federatif adının "On Müttefik" manasına kullanılmış olma olasılığı tarihsel gerçeklik açısından ağır basar. Uygur adıyla ilgili bir diğer sorunsal ise İslam kaynaklarında her zaman ve Çin kaynaklarında bazen kendilerine verilen Tokuz Oğuz/Dokuz Oğuz adının kökeni ve ne şekilde ortaya çıktığıdır. Aslında Uygurlardan ayrı bir budun (boylar birliği) olan Dokuz Oğuzlar Göktürk siyasi otoritesinin dayandığı topluluk idi. Bu anlamda ayrı bir etnik yapı oluşturmayıp bizatihi Türk budununu oluşturan boylara verilen isimdi. Zaten Çin kaynaklarında kendilerinden "Türklerin 9 kabilesi", Göktürkler'den ise "9 kabilenin Türkleri" diye bahsedilmesi bu özdeşliği ortaya koymaktadır. İşte bu Dokuz Oğuz boylarına, başka bir deyişle 9 adet Oğuz boyuna, -9 oymaktan oluşan- Uygur boyunun eklenmesiyle "On-Uygur" denilen siyasal birlik ortaya çıkmıştır ve böylece Uygur adı ile Dokuz Oğuz adı birlikte ve bazen karıştırılarak kullanılagelmiştir.


Göktürk Devleti'nin yönetici zümresi olan Aşena ailesinin ili/devleti dağıldığı anlarda Uygurlar derleyiciliği çok iyi yapmışlardır. I. Göktürk Devletinin çöküntüye geçtiği yılllarda Uygurlar'ın başında "erkin" denilen başbuğlar bulunuyordu ve bunlar küçük bir beylik kurmuştu bile. 630 yılında erkin olan Pu-sa son Doğu Göktürk kağanı Kie-li'nin oğlunun idare ettiği bir orduyu bozguna uğrattı( Anlaşılan Göktürk Devleti'nin çöküşünü ve boyları derlemeyi şansa bırakmayacak kadar yönetim konusunda iddialı idiler).Göktürk Devleti'nin istiklalini yitirdiği 50 yıllık dönemde, başındakiler "il-teber" unvanına terfi eden Uygurlar 9 Oğuz boylarını da tamamen kendi bünyelerine alarak Tula Irmağı kıyısında bir beylik kurdular. Çin tarafından hemen tanınan Uygur İlteberliği, Altay Dağlarını da aşarak Batı Gök Türk bodunu olan On Oklar sahasıyla ilgilenecek kadar güçlenmişti. Fakat Uygurlar, Aşena ailesinden Kutlug Kağan (İlteriş Kağan)'ın 681'de Göktürk ilini tekrar derlemesiyle bir kez daha Göktürk birliğine katıldılar. 2.salaklar ailesi bunu tercih etmil ve Dokuz Oğuz boyları imparatorluğun çöküşünde önemli rol oynadılar. Orhun Yazıtları onların ayaklanmaları hakkında pekçok bilgi sunar. Örneğin devletin en güçlü kağanı olarak göze çarpan Kapgan Kağan Dokuz Oğuz boylarından Bayırkular'ın pususunda öldürülmüştür. II.Göktürk Devleti'nin çöküşe girdiği 740 yıllarında Uygurlar -doğaldır ki Göktürkler'in hilafına- yeniden güçlendiler. Bunu anlamak için başlarındaki yöneticinin "yabgu" unvanına bakmak yeterlidir. Göktürklerin iyice zayıfladığı bir anda durumdan faydalanan Uygurlar, Basmıl ve Karluk boylarıyla ittifak ederek son Göktürk kağanları Ozmış ve Po-mei'yi öldürdüler. Fakat bundan sonra müttefiklerin arası açıldı. Başlangıçta Basmıl başbuğunu kağan ilan eden Uygurlar, basamak olarak kullandıkları bu kağanı öldürerek kendi yabguları Kutluk Bilge Kül'ü Göktürklerin (Hunların da) başkenti olan Ötüken'de kağan ilan ettiler (745). Böylece Ötüken'de Uygur Kağanlığı devri başlıyordu.


Kuruluş Dönemi [değiştir]
Uygurların en geniş sınırları. Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerler.Orhun Irmağı kıyısında başkenti Ordu-balık kentini kuran ilk Uygur kağanı Kutlug Bilge Kül iki yıllık bir hükümdarlıktan sonra 747'de öldü. Yerine oğlu Moyen-çor(747-759) kağan oldu. Moyen-çor'un etkinliklerini Orhun-Selenga ırmakları arasındaki Şine-usu Gölü yakınında diktirdiği "bengü taş"'tan izlemek mümkündür. Buna göre öncelikle aralarında hep yakın ilişkiler olan Dokuz Oğuz boylarını derledi. Ardından Orhun-Ötüken bölgesinin etrafında konan göçen ve Türkçe konuşan boyları denetimi altına alma politikası gütmeye başladı. Bu çerçevede, kuzeyde Yenisey Irmağı havalisindeki Kırgızlar'la, Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasında bulunan Karluklar ve onlara yardım eden daha batıdaki Türgişler'le, Yenisey, Obi ve İrtiş ırmakları arasında bulunan Basmıl, Dokuz Tatar ve Çikler'le savaşmış, bunların tamamını kendi kağanlığına bağlamıştır. Bu arada savaştığı boylar arasında belirtilen Sekiz Oğuzlar'ın Göktürkler'in etrafa dağılma sürecine giren asal budunu olma olasılığı yüksektir. Böylece Türk soylu boy ve budunları denetimine alan Moyen-çor Uygur Kağanlığını sağlam temellere oturtmuş bulunuyordu.


Yükselme Dönemi [değiştir]Uygurlar'ın Orta Asya politik sahasında etkinleşmesi yüzyılın ortalarına doğru tırmanan Arap-Çin rekabetiyle ilintilidir. Taraflar kozlarını 751 yılında Talas Irmağı kenarında yapılan savaşla paylaşmışlar, Karluklar'ın da desteğini alan İslam kuvvetleri Çin ordusunu dağıtmıştır. Çin'in, Göktürk Kağanlığı'nın çöküşü ile yayılma ve nüfuz etme olanağı bulduğu Tarım Havzası'nı (Bugünkü Doğu Türkistan) tamamen boşaltmasına -bu boşluğu Uygurlar doldurdu; bütün Tarım Havzası Uygur kontrolüne girdi- yol açan bu yeni durum, Çin'de sonu gelmez olaylar çıkmasına sebep olmuştur. Bu olayların en önemlisi Soğu kökenli olup-annesi Göktürk-, Çin ordusunda etkin pozisyonda bulunan An-lu-şan adındaki bir komutanın 200 bin kişilik bir kuvvetle Çin başkentleri Lo-yang ve Çang-an'ı zaptetmesiydi. Moyen-çur,Tang imparatoru (o dönemde Çin'i yöneten hanedan) Su-tsung]'un yardım çağrısına olumlu yanıt verdi. Çin'e giren Moyen-çor başkentleri geri almakta zorlanmadı.Bunun Çin'e maliyeti hiç de azımsanamayacak derecedeydi: 20 bin top ipek ve hatun adayı bir prenses.


Zirveye Ulaşma ve Yeni Bir Din [değiştir]759'da Moyen-çur'un ölümü üzerine yerine geçen oğlu Bögü Kağan (759-779)'ın amacının karışıklıkların sürdüğü ve Su-tsung'un ölümüyle Tang Hanedanı'nın söz geçirmekte zorlandığı Çin coğrafyasına hakim olmaktı. Ancak Türk kökenli Pu-ku(=buku,Türk unvanı) Huai-en'in karışıklıklara son vermesi ve düzeni geri getirmeye başlaması Bögü'nün planlarını geciktirdi; ama suya düşürmedi! Şöyle ki Çin'deki bu gelişmelerden yararlanmak isteyen yalnızca Uygurlar değildi. Tibetliler daha erken davranarak Çin'in batı başkenti Loyang'ı işgal etmeyi başardılar. Bu şartlarda Çinliler bir kez daha, bu kez Tibetliler'e karşı Uygur kağanından yardım istediler. 762'de Lo-yang'a sefer düzenleyen Bögü Tibetliler'i şehirden ve Çin topraklarından çıkardı. Bir süre Çin başkentinde kalan Bögü'nün burada gördüğü Maniheizm'den etkilendiği anlaşılıyor. Nitekim ülkesine geri dönerken Uygurlar'a ve diğer Türklere Mani dinini öğretmek amacıyla 4 rahibi beraberinde getirmişti. Kendisinin kabul ettiği Maniheizm, Türk ülkesinde resmi din haline geldi. Avlanmayı,savaşmayı ve hayvan besinleri yemeyi yasaklayan bu din, göçebe bir yaşam süren Türk boylarının toplumsal bünyesine pek uygun düşmüyordu. Türklere yeni bir din getirmeye çalışan Bögü Kağan danışmanlarından Tun Baga Tarkan ile askeri bir mevzuda anlaşamayınca bir suikast ile öldürüldü. Tun Baga Tarkan,Alp Kutluk Bilge Kağan (779-789)adıyla hükümdar oldu.


Gerileme ve Çöküş [değiştir]Alp Kutluk Bilge ve ardılları olan-neredeyse tamamı Ay Tengri'de kut ya da ülüg bulduklarını belirten adlar taşıyan-kağanlar döneminde Tibetliler'in Çin'e baskısı iyice arttı.Üstelik bu kez Beş-balık havalisine hakim olan Şa-to Türkleri ile de ittifak kuran Tibetliler,Uygurlar'ın Çin ile aralarında kurduğu ticari,siyasal ve askeri dengeleri sarsmaktaydı.Hatta bazı kağanların devrilmesinde Tibetliler'in Çin'e yaptıkları akınların önlenememesi etkili oluyordu.Bir ara Ediz boyundan Kutlug Kağan (795-805) döneminde bir gönenç yakalandı ise de Tibetliler'in Doğu Türkistan'a sızması,Kırgızlar'ın kuzeyden baskıları devletin sonunu getirdi.Mani dininin gittikçe yaygınlaştığı anlaşılan ve toplumsal yapısı iyice değişen Uygurlar'ın hemen yanıbaşında bulunan,göçebe savaşçı özelliklerinden hiçbir şey kaybetmemiş Kırgızlar 840 yılında Ordu-balık'ı basarak son Uygur kağanı Ho-sa'yı öldürdüler,ahaliyi kılıçtan geçirdiler.Ötüken'de devletleri yıkılan Uygurlar yurtlarını terk ederek Karluk ülkesine (Çungarya),Kan-çou'ya ve en yoğun bir şekilde İç Asya/Tarım havzası'na göç ettiler.


Uygur Kağanları Listesi [değiştir]Kutlug Bilge Kül Kağan (745 - 747)
Moyun-çor Kağan (747 - 759)
Bögü Kağan (759 - 779)
Tun Baga Tarhan (779 - 789)]]
Ay Tengride Kut Bolmış Külüg Bilge Kağan (789 - 790)
Kutlug Bilge Kağan (790 - 795)
Kutlug Kağan (795 - 805)
Ay Tengride Kut Bolmış Külüg Bilge Kağan (805 - 808)
Ay Tengride Kut Bolmış Alp Bilge Kağan (808 - 821)
Ay Tengride Ülüg Bolmış Küçlüg Bilge Kağan (821 - 833)
Ay Tengride Kut Bolmış Alp Külüg Bilge Kağan (833 - 839)
Ho-Sa Kağan (839 - 840)
---

Kutluğ Bilge Kül-Kağan (745 - 746)
İl-Etmiş Bilge Bayınçur (Moyunçur) Kağan (746 - 759)
İl-Tutmuş Alp Külüğ Bilge Kağan (759 - 780)
Alp-Kutluğ Bilge Kağan (780 - 789)
Taras Külüg Bilge Kağan (789 - 790)
Oçur Kutluğ Bilge Kağan (790 - 795)
Alp-Uluğ Kutluğ Bilge Kağan (795 - 805)
Ay-Tengri'de Kut-Bulmuş
Tengri'de Kut Bulmuş Küçlüg Bilge Kağan
Alp - Külüg Bilge Kağan
Üge Kağan (839 - 845)
Bilge Bayınçur (II.Yoyunçur) Kadır Han (845 - 885)
Tafgaç Oğulçak Kadır Han (885 - 840)

Egemenlik Alanı [değiştir]Kurucusu : KUTLUĞ BİLGE KÜL - KAĞAN.

Kapladığı Alan : Orta Asya ve Kuzey Moğolistan.


Kan-çou (Kansu) Uygur Devleti-Sarı Uygurlar [değiştir]
Uygurlardan sonra ortaya çıkan Turfan Uygurları ve Kansu Uygurları. Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerler. Not: Doğu Anadolu'da içe bükülen bölüm de sarı kabul edilecektir.Kırgız baskınından sonra Orhun havalisinden ayrılan Vu-hi Tegin idaresindeki bir kısım Uygurlar, 150 yıldır soydaşlarının yaşadığı Kan-su bölgesine gelerek (847) burada yerleştiler.Çin tabiyetini kabul ettiği anlaşılan Kan-su Uygurları ticari etkinliklere önem vererek burada tutundular.Nihayet 10.yüzyıl başlarında bölgenin Çinli komutanının kendini bağımsız kral olarak ilan ettiği günlerde Uygurlar ilk olarak askeri açıdan kendilerini gösterdiler.Çinli generalin tabiyetine almaya çalıştığı Kan-su Uygurları, müstebit kral adayını,kendi başkenti ilan ettiği Tun-huang'ta kuşattılar(911). Bu kuşatma Kan-su Uygurları'nın ve - asi generalin topraklarının ayırdığı- Turfan'daki soydaşlarının kurduğu devletin bağımsızlığını sağlamış oldu.Çin ile ticari ilşkilerini yoğunlaştıran Kan-su Uygurları siyasi açıdan önemli bir güç olamadılar.Önce,yüzyılın başından beri Kore ve Mançurya kabilelerini yönetiminde toplayarak güçlenen Ki-tanlar'ın(940) (sonraki Kara Hıtaylar) ve daha sonra 1028'de Tibet kökenliTangutlar'ın,nihayet 1226'da Cengiz Han Moğolları'nın yönetimi altına girdiler.Kan-su Uygurları o zamandan beri bilinen "Sarı Uygurlar"dır ki,bugün hâlâ Çin'in batısında yaşamaktadırlar.

Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti [değiştir]840'taki Kırgız baskınından sonra Ngo-nie Tegin'in Altay Dağları'nı aşarak Beşbalık,Turfan yöresine taşıdığı Uygurlar buraya yerleştiler ve Kırgızlar'ın öldürdüğü son kağanlarının yeğeni Mengli'yi 856'da kağan ilan ettiler.Uzun zamandır Tibet baskısı altında yaşayan Çin imparatoru dengeleyici güç olarak tasarladığı bu devleti-kendisine bağlı olması koşuluyla da olsa- hemen tanıdı ve Uygurlar'ın Tarım Havzasının öteki ucuna(Kaşgar'a)kadar yayılmasına ses çıkarmadı.911'de soydaşları Kan-su Uygurları sayesinde bağımsızlıklarını kazanan Turfan Uygurları siyasal olarak etkili bir güç olamadılarsa da Maniheizm dininin de etkisiyle yerleşik hale geçtiler ve başlıcaları Turfan,Kaşgar,Beşbalık, Kuça,Hami olan şehirlerinde önemli bir "uygarlık" yarattılar.(Dilimizdeki uygarlık sözü de onların yadigarı zaten!)Yeni coğrafyalarında Maniheizm yerine Budizm'i benimseyen Uygurlar Nesturi Hrıstiyanlığı da tanımışlar,en son -Karahanlı Devleti'nin de baskı ve tesiriyle- topluluk halinde İslamiyeti kabul etmişlerdir ki bugün Çin'de yalnızca Uygurlar'a değil,Uygurlar aracılığı ile müslümanlaşmış diğer etnik gruplara da Huei-hu(Uygur) denilmektedir.12.yüzyıldan itibaren Kara Hıtaylar'a bağlı olan Doğu Türkistan Uygur Devleti,1209'da Cengiz Han'a bağlandı.Bu sırada başlarında İduk-kut Barçuk Art-Tegin bulunuyordu. Moğol idaresinde çok önemli devlet görevlerine getirilen Turfan Uygur Devleti 1368'de tekrar Çin hakimiyetine girene dek yarı bağımsız yaşadılar.Bu tarihten günümüze dek Çin'de varlıklarını sürdürmektedirler..


Uygurların Türk tarihine katkıları [değiştir]
Uygur Prenslerini gösteren bir halıGöçebe yaşantıyı terkederek ilk yerleşik hayata geçen Türk örgütlenmesidir.
Göktanrı inancını bırakarak başka bir dine geçmişlerdir. (Mani ve Budacılık)
Türkler arasında sulu tarımın yaygınlaşması[[]] gerçekleşmiştir.
Matbaanın geliştirilmesinde Uygurların da katkısı olduğu görülür.
Yeni giysi dokuma aletleri bulmuşlardır.
Moğolların Türkleşmesine neden olmuşlardır.
Bilim, edebiyat ve sanatta diğer Türk devletlerine göre oldukça ilerlemiştir.
Savaşçılık faaliyetleri azalmıştır.
İl yerleşik Türk medeniyet örneklerini vermişlerdir.
Uygur alfabesini geliştirmişlerdir.
Uygur lehçesinde birçok kitap bırakmışlardır.
Uygur lehçesi, Çağatay lehçesinin temelini oluşturur.

SLyMN

Hazar İmparatorluğu ya da Hazar Devleti. 5 ve 10'uncu yüzyıllar arasında Karadeniz'in Kuzey kıyıları, Kiev'e kadarki bugünkü Ukrayna toprakları, Hazar Denizi'nin Kuzey ve Kuzeybatısını kaplayan geniş topraklarda hüküm sürmüş olan bir Türk Devletidir. Hazarlar din olarak Museviliği benimsemişlerdir.


Hazar askerleriSibir Türklerinin ve bazı Göktürk boylarının devamı olan Hazarlar, Göktürk birliği döneminde Göktürklerin Batı kanadını oluşturmaktaydı. Göktürklerin yıkılmasından sonra bağımsızlaştı. 7. yy ile 10. yy arasında Hazar denizi ile Karadenizin kuzeyinde egemenlik kurdular.

Hazar Kağanlığı halkının bir kısmı batıdaki Bulgarların etkisiyle hristiyanlığı, bir kısmı güneydeki ülkelerin etkisiyle müslümanlık ve museviliği benimsediler. Yöneticiler ise musevi dinindeydi. Musevilik resmi din haline geldi.

Hz. Osman'ın başında bulunduğu Araplarla ve Sasanilerle savaş yaptılar. Doğudan gelen Peçenekler sebebiyle zayıfladı. Rus Knezliği tarafından yıkıldı.


Hazarlar bağımsızlaştığında en yakın müttefiki Bizanstı. Bizans ile siyasi ve askeri ilişkiler geliştirildi. Sasani -Bizans mücadelesinde Bizansın yanında yer alan Hazar devleti, Bizans kayıtlarına göre 629'da Tiflis'i aldılar. Bu sebeple Sasanilerin Kafkasya'daki nüfuzu yok oldu."

630 yılında tamamen bağımsızlaşan Hazar devleti, Hazar- Bizans hükümdar aileleri arasında evlenme dönemi başladı. II. Justiyanos ve V. Konstantinos, hazar prensesleriyle evlendiler.

665 yılında Kazan Türklerinin kurduğu Büyük Bulgar devletinin yıkılmasıyla Dinyesper'e kadar olan topraklar Hazarlara katıldı. Bu tarihte Sasanileri yıkan müslüman Araplar, Hz. Osman ve emeviler döneminde Hazarlarla şiddetli savaş verdiler. Bazı dönemlerde Araplar Kafkas içlerine kadar geldiler. Abbasiler döneminde geri çekildiler.

7. ve 9. yüzyıllar arasında güçlü ordusuyla ve Bizansla iyi münasebetleri nedeniyle bu dönem " Hazar Barış Çağı" olarak adlandırılır. Bu dönemde ticaret ilişkisiyle ülkede musevilik yayıldı. Bizans ilişkisiyle hristiyanlık, abbasilerle de müslümanlık halk arasında yayıldı. Dini hoşgörü ön plana çıkarıldı.

Kafkaslarda zenginleşen Hazar devleti, Bulgarları yıkarak ortaya çıkan Rus Kiev Knezliğini de ticaret yoluyla kalkındırdı. Macarların ortaya çıkışında da Hazarların etkisi vardır.

Hazar ordusunda ücretli askerliğin yaygın hale gelmesi ve itaatin gittikçe azalması orduyu güçsüzleştirdi. Bu durumdan yararlanan Rus Kiev Knezi başkent İtil ve kafkasyaya akın düzenledi ve Hazarları yok etti.

Doğudan gelen Peçeneklere karıştılar.


Hakanları [değiştir]Kurucusu : En Büyük Hükümdarı HAKAN YUSUF'tur. (İlk kurucusu hakkında kesin bilgi yoktur.)


Hazarların Türk tarihine katkıları [değiştir]
Hazar şehri kalıntılarıKaradenizin kuzeyi ve Kafkasları Türkleştirdiler.
Musevi olan tek Türk kavmidir
Dini hoşgörü egemen bir yapı oluşturdular.
Göktanrı dini dışında olmalarına rağmen Türklüklerini kaybetmediler, asimile olmadılar.
Araplarla ilk karşılaşan ve kötü tanışan Türk devletidir.
Hazar Denizine isim verdiler.
Ruslar devlet örgütlenmelerinde ve ticarette Hazarları örnek almışlardır.
Hazarlar bir devlet için ordunun güçlü olmasının ne kadar önemli olduğunu gösteren bir devletti.

Egemenlik alanı : Hazarların en geniş sınırları, Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerler.Kapladığı Alan: Kırım, Kafkasya, Dinyeper, Don, Volga arası... çok büyük bir egemenlik alanına sahiptir.
   

SLyMN

Avar İmparatorluğuAvarlar, Orta Asya kökenli bir kavimdir. Önce 3.-6. yüzyıllar arasında Asya'da, ardından 6.-9. yüzyıllar arasında Doğu Avrupa'da devlet kurdular. Avrupalıların Avar adını verdiği bu kavmi Çinliler "Juan-Juan" (Cücen), Türkler "Apar" olarak adlandırıyordu.

Çin kaynaklarında "Juan Juan", Arap ve Bizans kaynaklarında Avar olarak adlandırılan bu Türk kavmi, Göktürkçede Apar olarak adlandırılıyordu. Apar adı karşı koyan manasına gelmektedir.

Asya Büyük Hunlarına bağlı boylardan doğan doğan bu kabile, Uar ve Kun olmak üzere iki büyük kabileye dayanmaktadır. Avarlar, 6. yüzyıl sonlarında bugünkü Moğolistan, İç Moğolistan ve Koreye kadar olan toprakları içine alan büyük bir devlet kurdular. Bu dönemdeki Türklerin yönetimini üstlendiler.

552 yılında Göktürkler Avar hakimiyetine son verince Avar sülaleleri batıya doğru göçtüler. 558 yılında Sibir Türkleriyle karşılaştılar ve Sibirleri yağmaladılar. Karadenizin kuzeyinden geçerek bugünkü Romanya ve Slovakya topraklarına girdiler. Bizansın boşluğundan yararlanarak Balkanları denetimi altına aldılar.

Avrupa Avarları Tarih (560- 805) :



Göktürkler tarafından yerlerinden edilen Avarlar, önlerine çıkan Sibirleri sürerek Kafkasya bölgesine ulaştılar.

560 yılında Macaristan merkez olmak üzere büyük bir devlet kurdular. Bu tarihte Avarların başında Bayan Han bulunuyordu. Bayan Han döneminde Franklar yenilgiye uğratıldı. Bizans topraklarına girilerek Sırbistan ve Makedonya'daki sınır kaleleri ele geçirildi. 592 yılında İstanbul'u kuşatmak için Çorluya gelen Bayan Han, Bizansta büyük endişeye yol açtı.

Avarlar, 619 ve 626 yılında İstanbulu iki kez kuşattılar. 2. kuşatmayı Sasanilerle ortaklaşa yapmışlardır.

750 yıllarında zayıflayan devlette, Türk soylu Bulgarlar Balkanlara geldiler ve bugünkü Bulgaristanın temelini attılar. 791 yılında Şarlman'ın karşısında başarısız oldular. Tuna havzasını Slavlara kaptırdılar. Avarların bir kısmı hristiyanlığı kabul ederek Slavlaştılar; bir kısmı Bulgarlara katıldılar. Bir kısmıda diğer Türk boylarının içine karıştılar. Bir kısmıda Bizanslılar tarafından askeri amaçla alındılar.


Bayan Han [değiştir]565'te tahta çıkan Bayan Kağan döneminde Avarlar güçlerinin zirvesine ulaştılar. Bayan Kağan 568'de Macaristan'ın tümünü ele geçirdi. Burada yaklaşık 250 yıl ayakta kalacak olan Avar İmparatorluğu'nu kurdu. Belgrad'ı da alarak Tuna kıyılarını yağmaladı.Bizansı art arda yenilgiye uğrattı.

Orta Avrupa'da 7. yüzyılda da üstünlüğünü sürdüren Avarlar, 617 ve 626 yıllarında iki kez Bizans'ın merkezini (İstanbul) kuşattılar. Ama bu kuşatmalardan bir sonuç alamadan döndüler. 8. yüzyılda egemenlikleri altındaki kavimlerin ayaklanmaları, Avarların zayıflamalarına yol açtı.


Devlet yapısı ve ordu [değiştir]Devletin başında kağan adı verilen bir hükümdar vardı. Avarlar kendilerine bağladıkları kavimleri sınır bölgelerine yerleştiriyorlardı. Avarlarda devlet örgütlenmesi tümüyle askeri temellere dayanıyordu. Avar ordusu atlı ve yaya birliklerinden oluşuyordu. Atlı birlikleri Avarlardan, yaya birlikleri ise Avarlara bağlı Slavlar, Germenler gibi Avrupalı kavimlerden kurulmuştu.


Din [değiştir]Avarların dini Gök Tanrı dini idi. Daha sonra dinleri Müslümanlığa dönüşmüştür.


Avar Kağanları [değiştir]Bilinen İmparatorları :

Bayan Kağan (565 - 602)
...

Tudun I (791 - 803)
Zodan (803 - 805)
Thedorus (805 - ?)
Abraham (? - ?)
Tudun II (? - 835)

Egemenlik Alanı [değiştir]Kapladığı Alan: Volga'dan bütün Macaristan'a kadar olan saha ile Güney Rusya ve Eflak Boğdan bölgeleri. Finlandiya kıyıları.


Avarların Türk ve Dünya tarihine katkıları [değiştir]Germen ve Slav kavimlerinin tarihi yapısını etkilediler.
İki kez İstanbulu kuşattılar.
200 yıllık egemenlik kuran Avarlar, Slav halkları üzerinde etkili oldular ve Slav boylarını tuna boylarına ve Balkanlara yerleştirdiler.
Bugünkü slav toplulukların oluşmasında temel rol oynamışlardır. Orta Avrupa ve Doğu Avrupanın etnik yapısı ortaya çıkmıştır.
Slav devletleri, devlet teşkilatlanmalarını ve askeri örgütlenmelerini Avarlardan öğrenmişlerdir.
Özellikle süvari okçularının savaşlarda büyük avantaj kazanmasını sağlayan üzengiyi Avrupa'ya getirmişlerdir.
Germen kavimleri bir müdder Avar etkisinde kalmıştır.
Günümüzde yapılan bazı araştırmalar Slovenlerin, Hırvatların ve Slovakların atalarının Avarlar olduğuna yöneliktir.

SLyMN

Göktürkler veya Kök-Türkler Orta Asya ve Çin'de yaşamış eski bir Türk toplumuydu. Göktürkler inanç ve düşünce yapılarına göre Göktanrı (Tanrı veya Tengri) tarafından devlet kurma görevinin kendilerine verildiğine inanmakta ve bu doğrultuda hareket etmektedirler. Bu yüzden kendilerini Göktürk olarak tanımlamışlardırlar. Türk adı ilk kez Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir.

Asya Hun Devleti yıkıldıktan sonra Orta Asya'da kurulan 2. büyük Türk devletidir. Ayrıca "Türk" adını siyasi olarak kullanılan ilk Türk devletidir. Devletin kurucusu Bumin Kağan'dır. Bumin Kağanın kardeşi İstemi Yabgu ile ülkeyi yönetirler. Göktürkler komşuları olan Çin, Sasani (İran)ve Bizans ile askeri, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdular. Doğu Göktürk Devleti 630 yılında Batı Göktürk Devleti ise 659 yılında Çin yönetimi altına girdiler.



TARİH : Göktürk İmparatorluğu, Türk toplumu tarafından kurulan dördüncü devlettir. Göktürk İmparatorluğu 552 - 745 yılına kadar varlığını sürdürdü. Çin İmparatorluğu ile uzun süre rekabet ve savaş içinde bulundu. Kardeş kavgaları, iç savaşlar ve Çinliler ile olan uzun savaşlar yıkılmalarına neden oldu. Yine de Türk toplumu tarafından kurulmuş olan bu İmparatorluk Asya tarihinde kalıcı izler bıraktı.

Göktürk Tarihi (552 - 745)
I. Göktürk Kağanlığı (552–581)
I. Göktürk Kağanlığı'nın Bölünmesi (581–603)
Doğu Göktürk Kağanlığı'nın Çöküşü (603–630)
Batı Göktürk Kağanlığı'nın Çöküşü (603–659)
II. Göktürk Kağanlığı (681–745)


.Gök Türk Kağanlığı(Doğu-Batı Kağanlıkları) [değiştir]Gök Türk Devleti, VI.yüzyılın ortasında, Asya'nın doğusunda Çin devletinin, batısında Sasani-İran devletinin sınırladığı İç-Asya bozkırlarında ,doğuda Avarlar, batıda Eftalit/Ak Hunlar ile yapılan mücadeleler sonucunda ortaya çıktı. Kurucuları doğuda Bumin Kağan, batıda kardeşi İstemi Kağan'dır.

İli derleyen ve bu nedenle İliğ Kağan diye de adlandırılan Bumin Kağan'ın ölümünden sonra yerine oğlu Ko-lo/Kara Kağan geçtiyse de iktidarı kısa sürdü. Bir yıl sonra Mukan Kağan devletin başına geçti. Mukan Moğol soylu Kitanları yenerek Doğu Göktürk Devleti'nin sınırlarını Büyük Okyanus'a kadar genişletti. Mukan'dan sonra tahta Ta-po/Taspar Kağan geçti. Ta-po Budizmi kabul eden ve Çin'i baskı altında tutan yönleriyle sivrildi.

Doğuda bunlar olup biterken batıda sınırlarını Kırım'a kadar genişletmiş İstemi Kağan öldü. Yerine oğlu Tardu Kağan geçti. Tardu, 603 yılına kadar hükümdarlığını sürdürdü. Doğuda Ta-po'nun ölümü üzerine tahta çıkan To-lo-pien(ya da sonraki adıyla Apa Tarkan) toyda/kurultayda yapılan kengeş'te (müzakere) onaylanmadı. Yerine Ta-po'nun yeğeni Şa-po-lio/İşbara Kağan ilan edildi. Çin politikalarının da tesiriyle batı kağanı Tardu, To-lo-pien'i destekledi. İşbara'nın Apa'nın annesini öldürtmesi doğu ile batı arasındaki ilişkileri bir daha düzelmemek üzere bozdu; iki budun artık birbirlerine düşman hale geldi. Tardu'nun ölümünden sonra Batı Gök Türkleri güçlerinin zayıfladığının bir göstergesi olan yabguluk ve şadlık adları altında Aşena ailesine mensup kişilerce yönetildikten sonra 630 yılında Çin egemenliğine girdi. Bundan sonra On Oklar adını alarak Türgiş boyunun önderliğindeki boylar federasyonu şeklinde yüzyılın sonuna kadar Çin hakimiyetinde kaldılar.

Doğu Gök Türkleri ise, Şi-pi Kağan'nın 618'de ölümüne kadar benliklerini korudular. Ondan sonra görülen Hie-li/İliğ Kağan Çin'in başkentini kuşattı ise de tutsak alındı; esarette kederinden ölmesiyle I. Gök Türk İmparatorluğu tamamen yıkılmış oldu (630).

Aynı tarihte Çin İmparatoru Tai-tsung kendisini Türklerin Gök Kağanı ilan ediyordu. Hakanlığa bağlı Türk ve yabancı boylar etrafa dağılmaya başladılar bir kısmı ise Çin'e sığındı. 50 yıl süren esaret hayatında Türk budununu toparlama çalışmaları ve Çin'e karşı başkaldırma hareketleri(isyanlar) eksik olmadı. Bunların en ünlüsü 639'da Gök-Türk prensi Kürşad'ın ihtilal denemesidir. Bu harekat dünyada ilk milliyetçi harekattır.

1. Göktürk Kağanlığının doğu kanadı yönetimi: Bumin, Kolo,Mukan ,Tapo ,İşbara ( 581- 582 bölünme- 587)
1. Göktürk Kağanlığının batı kanadı yönetimi: uzun ömürlü İstemi Yabgu, Tardu ( Tardu zamanında bölünme)

II.Gök Türk Kağanlığı [değiştir]
II. Göktürk devleti681 yılında Aşena ailesinden Kutluk, Çin'in kuzeyine yerleşmiş Türk boylarını yeniden toparlamayı başardı. Çin, Kitan ve [[Dokuz Oğuzlar]/Uygurlar ile yapılan savaşlar sonucunda Ötüken ormanında Göktürk Kağanlığı yeniden ihya edildi. Kutluk ili (devleti/ulusu) yeniden derlediği için İlteriş (ili derleyen) adını aldı. 692'de ölen İlteriş'in yerine kardeşi Kapgan/Kapağan (Günümüz Türkçe karşılığı kapan=alan=Fatih) kağan oldu. Devlet kurulalı beri kağanlık danışmanı olan Tonyukuk'un da bulunduğu Kitan'a Tatabilere, Basmıllara, Çiklere, Azlara, Bayırkulara, Türgişlere/On Oklara (Batı Gök Türk budunu, Kitabelerde sürekli Türgiş Kağanı Türküm, budunum idi ifadeleri bununla ilgilidir), Kırgız ve Dokuz Oğuzlara yapılan seferlerle II.Gök Türk Devleti'nin sınırları Okyanus'tan Mâveraünnehir'deki Temir Kapığ/Demirkapı'ya kadar ulaştı. İpek Yolu'nun büyük bir kısmı denetim altına alınmış oldu.

Kapgan'ın Bayırkuların kurduğu bir pusuda öldürülmesi üzerine Gök Türk Devleti'nin başına Bilge Kağan geçti. Kardeşi Kül Tigin ordunun komutanlığını üzerine alırken Tonyukuk danışmanlık görevini sürdürmekteydi. Onun dönemi de amcası dönemindeki gibi devletin egemenliğindeki boyların başkaldırılarıyla geçti. Çin'in desteklediği Uygur-Karluk-Basmıl bağlaşmasının Ötüken'e yönelik sürekli saldırıları, İpek Yolu'nun kilit noktası olan Çungarya'nın Çin'in denetimine geçmesi ve batıda On Ok budununu hakimiyetine alan Türgişlerin gün geçtikçe güçlenmesi neticesinde II.Gök Türk Kağanlığı çöküşe sürüklendi. Bilge Kağan'ın, danışmanı Tonyukuk'u ve küçük kardeşi Kül Tigin'i kaybetmesinden sonra zehirlenerek ölümü üzerine yerine geçen Tengri Kağan çocuk yaştaydı. Onun kağanlığına karşı gelen Ozmış da ülkeyi toparlayacak güçte değildi. Nihayet Uygurlar 745'te Ötüken'e girerek Gök Türk devletine son verdiler.


İdare Ve Ordu [değiştir]
Yazıyı taşıyan en eski belge Kızıl şehrinde bulunuyor.Devleti Kağan ünvanlı hükümdâr idâre ederdi. Kağan'da Bilgelik, Alplik ve Erdemlilik özellikleri aranırdı. İl denilen ülkeyi bilgili, kahraman, özü sözü doğru, fazîletli devlet başkanı idâre ederdi. Kağan'ın vazîfeleri arasında savaş gücüyle devleti kurma ve düzene koyma, yeni alınan yerlere iskan, töre yâni kânunları düzenlemek, ahâliyi doyurup giydirmek vardır.Ülke geniş bölge teşkilâtı gereğince Doğu ve Batı olmak üzere ikili devlet sistemine göre idâre edilirdi.

Kağanın eşine Katun denirdi.Kağandan sonra gelen yüksek rütbe Yabguluktur'. Göktürkler, devlet idâresinin en soylu, tecrübeli Türk boylarının elinde kalmasına dikkat etmişlerdir.Önceleri sayısı bir olan Yabgu'ya, devlet genişledikçe ihtiyaç çoğalmış, Batı Türkistan gibi bölgelere de yenileri tâyin edilmiştir. Şehzâdelere Tigin veya Tegin, Şad; eşlerine de Konçuy adı verilirdi. Tiginler, umûmî vâlilik, başkumandanlık gibi mühim memuriyetleri yaparlardı. Boy hükümdârına Kan (Han) denmektedir. Tarkan, Çur, Apa, Tudun, büyük memuriyetlerdendir.

Göktürk ordusu, yükselme döneminde Asya'nın en güçlü askerî kuvvetiydi. Ordunun üçte ikisi süvâri, biri de piyâdeydi. Akınlarda ve savaşlarda sür'atli hareket etmek esastı. Gece ve gündüz sıkı yürüyüşle yol alan ve atlarına nöbetle binen Türk süvârisi, hiç ümit edilmedik anda, hiçbir haber alma şansı bırakmadan düşman ordusuna saldırırdı. Savaşta düşman asker miktârı yüzbinleri bulursa, Türk ordusu kırdırılmazdı. Bozkır taktiği ile ilk önce geri çekilinirdi. Merkez üssünden ayrılan düşman, vur kaç ve gerilla savaşı ile yıpratılıp, ânî baskınla yok edilirdi.Göktürklerin bayrak ve tuğlarının tepesinde altından yapılmış kurt başlı heykel bulunurdu. Tuğ ile davul da bağımsızlık sembolleriydi. Göktürklerin başşehri Ötüken'dir. Burası Orhun Irmağı ile Selenge Irmağı'nın Tarim kolu arasında, ormanlar içinde bitki örtüsü ve suyu bol bir şehirdi. Ötüken'den başka Barshan, Çargelen-Çumgal, Çaldıvar, Atbaş, Şirdakbeg, Nanageldi, Fergana, Yassıkugart,Çikircik başlıca Göktürk şehirleridir.

Göktürklerde karar, seçim, insan ve hayvan sayımı için ziyâfetli devlet meclisi mâhiyetinde Kengeş (Müşâvere) Meclisi toplanırlardı.


Sanat Ve Edebiyat [değiştir]Orta Asya'da yapılan araştırma ve kazılarda Göktürkçe yazılı eserler bulunmuştur. Para, taş ve ağaç üzerine yazılan metinlerden, para ve taşlar üzerine yazılanlar günümüze kadar gelmiştir.İlk Türk âbidelerinde yazılara altıncı yüzyılda rastlanmıştır. Bunlar kısa metinlerdir. Elde kalan Bengü Anıtları, Orhun Yazıtları veya Türük Bengü Taşlarıda denen üç büyük kitâbedir. Taşların üzeri oyulmak suretiyle yazılmıştır. Bu kitâbeler; Göktürk Kağan'ı Bilge Kağan, Kül Tigin ve Vezir Bilge Tonyukuk adlarına yazılıp, dikilmiştir. Kitâbeler kireç taşına yontularak yazıldığından zaman ve açık havanın tahribâtına mâruz kalıp, bozulmuştur. Bu yüzden bâzı satırları ve birçok kelimeleri okunamaz durumdadır. Kül Tigin kitâbesi, içlerinde en az tahribâta uğrayanıdır.

Orhun Âbidelerinin yazıldığı Göktürk alfabesi 38 harflidir.Türklerin millî alfabesi olan bu yazı sisteminde 4 sesli, 9 birleşik, 25 de sessiz harf bulunmaktadır.Kelimeler birbirinden iki noktayla ayrılır. Türklerin İslâm dînini kabülünden önce yazılan Orhun Âbideleri, muhtevâ olarak Türk târihi ve kültürü bakımından önemlidir.Âbidelerde; Türklerin yabancıların siyâsetine âlet olduğu zamanlarda bozulduğu, devlet kademelerinde bilgili ve ehil olmayan kadronun iş başına getirildiği zaman idâre mekanizmasının iyi çalışmayıp, ahâlide hoşnutsuzluk görüldüğü, yabancı kültürünün Türk birliğini zedeleyip, şahsiyetini kaybettirdiği, hitâbet sanatına uygun bir anlatımla verilmiştir.Türk milletinin en zor şartlarda bile içinden kuvvetli şahsiyetler çıkıp, ülkeyi kurtarıp, devleti yeniden kurup, güçlendirdiği anlatılan âbidelerde, devlet tecrübesi yanında Türklüğün, istiklal fikrine yer verilmiştir.Ayrıca bu, Hâkanların millete hesap vermesidir. Bilge Kağan Âbidesinde bugünkü dille şöyle denmektedir:

Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir.
Ey Türk Milleti! Kendine dön.Seni yükseltmiş Bilge Kağanı'na, hür ve müstakil ülkene karşı hatâ ettin, kötü duruma düşürdün.
Milletin adı, sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım.Kardeşim Kül Tigin ve iki Şad ile ölesiyle bitesiye çalıştım...
Bu imparatorluk sadece Asya tarihini değil Türk siyasi tarihini ve aydınlatan anıtlar bıraktı, Orhun yazıtları. Göktürkler'in Göktanrı olarak adlandırılan bir inanca sahip oldukları tarih araştırmacıları tarafından dile getirilmektedir. Orhun yazitları bu görüşü doğrulamaktadır. Müslüman olmadan önce tarihte ilk kez Türk adını devlet adı olarak kullanmış Göktürklerin dini Göktanrı diniydi.
   

SLyMN

Akhunların Kökeni ve Adı [değiştir]Ak Hun İmparatorluğu, Büyük Hun İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Batı Türkistan yöresine gelen Türkler tarafından kurulan bir devlettir. Akhun Türk Tarihi hakkındaki bilgiler oldukça kısıtlıdır.

Çağdaş devletleri olan Sasani, Çinli ve Bizanslı kaynaklardan böyle bir devlet olduğu bahsedilmektedir. Yapılan araştırmalar sonucu bu devletin kurucularının Hun birliğinin bozulmasından sonra Afganistan bölgesine gelen Uar ve Hun kabileleri, bu bölgedeki yönetim boşluğundan yararlanarak bugünkü Afganistan-Tacikistan çevresinde devlet kurmuşlardır. İlk dönemler Sasanilerle iyi geçinmişlerdir. Kuzey Hindistan ve Pakistan, Keşmir'e doğru yayılmışlardır. Sasaniler'in iç politikalarında yardımcı olmuşlardır. Farsça kaynaklarda "Eftalitler" olarak geçen bu devletin yönetici ailesinin "Eftal sülalesi" olduğu kanısı yaygındır ya da "Heftal adında bir kağanın sülalesi" olduğunu da söyleyenler de vardır. Fakat Akhunların Orta Asya steplerinden geldikleri kesindir. Çinliler ise bu devlete "Hua" diyordu.

Sasanilere göre, Akhunlar, 5. yüzyılın başlarında Ceyhun Irmağı'nı geçerek komşuları Sasanilerin sınırlarına dayandılar. Savaşçı hükümdarları Hakan'ın yönetiminde Rey önlerine kadar ilerlediler, ama Sasani Hükümdarı V. Behram bu akınları durdurdu. İç Asya'da, Hun idaresinden sonra iktidara gelen Sienpilerin yerine kurulan büyük Asya Avar devletinde, Uar ve Hun adlarında iki kabile grubu, 350'lerde, bilinmeyen bir sebeple o devletten ayrılarak, bugünkü Güney Kazakistan bozkırına gelmiş; buranın eski Hun halkını Volga'ya doğru ittikten (Avrupa Hunları) az sonra güneye yönelerek, Afganistan'ın Toharistan bölgesine inmişti. Sonuçta, Akhunların soyu; Büyük Hunlarına dayanmaktadır.

Hakimiyetini, batıda Hirkania'ya (Gurgan, Hazar denizinin güneyi) kadar genişleten bu devlet, 5. asır ortalarından itibaren "Heftal" adında yeni bir hükümdar ailesine sahip olmuş (bu ad ilk defa 457'de görülüyor) ve yıkıldığı 557 yılına kadar hem sülale, hem kavim olarak, öteki adlar ve "Ak Hun" adı ile birlikte bu adı da taşımıştır. Yapılan tespitlere göre, devlette rol oynayan kabilelerden bazıları şunlardı: Kadis-hun (Herat civarında. Pers kaynaklarında Hvon, Prokopios'da Eftalit diye zikredilen bu kabile, sonra İran'ın batısına göçmüştür; "Kadisiya" yer adının menşei), Zavul (Zabul; bundan Zabulistan), Çol (Çöl? Gurgan = Curcaniye, havalisinde), Kernikhion (Karmir-hyon= Kızıl? Hun), Askil-Eskil. Bunlardan hiç olmazsa bir kısmının yerli olduğu aşikardır.


Yönetim : Akhunlarda yönetici sınıfın ve askerlerin Türklerden, idare edilen halkların ise yerli halklar olduğu araştırmalarda belirtilmektedir.

Belirli bir başkentleri yoktu. Gor, Huo ve Sakkala'yı başkent olarak kullandılar.


Akhun Kağanları :Toraman Akhsunvar (420 - 470)
?
Toraman (496 - 502)
Mihirakula (502 - 530)
530 - 562 yılları arasında kimin kağanlık yaptığı tespit edilememiştir

Siyasi İlişkiler : Ak Hun Devleti'nin en büyük iki kabilesi Uar ve Hun kabileleri idi. Yönetime daha çok bu kabileler hakim oluyordu. Ak Hun Devleti İran üzerine baskılarını arttırmış ve 358 yılında Sasaniler ile bir anlaşma yapmışlardı. Sasanilerin başına Bahram Gor gelince Ak Hunlar tekrar saldırıya geçmiş ve onları çok ağır bir şekilde yenmişlerdi.


Sasanilerle İlişkiler : 430'da Ak Hunların başına Aksuvar geçince de, İran'ın iç işlerine karışıldı. Aksuvar himayesine aldığı Firuz'u İran tahtına çıkardı. Firuz, bunun karşılığında Tirmiz ve Vasgirt bölgelerini Ak Hunlar'a verdi. Ancak bir olay sonunda Firuz, Ak Hunlar'a savaş ilanı verdi. Aksuvar ile Firuz'un orduları karşı karşıya geldi. Yapılan savaşta Aksuvar, Turan taktiğini uygulayarak Firuz'u pusuya düşürdü. Firuz, Aksuvar'ın önünde diz çöktü ve özür diledi. Firuz böylece ordusunu kurtarmıştı. Ama çok geçmeden yeniden Ak Hunlar'a savaş ilan etti. Bu savaşta Sasaniler, Aksuvar'ın kazdırdığı çukurlara saplandılar. Bu savaşta Firuz da ölmüştür. Böylece iki devlet arasında yeni bir anlaşma oldu. Bundan sonra Hunlar Hindistan'a seferler düzenledi. Ama yeni kurulan Göktürk Devleti, Ak Hunları sıkıştırıyordu. Bir savaş sonunda Ak Hun Devleti parçalanmıştır.


Mazdek İsyanında Akhunlar : 480 yıllarında Sasani'de patlak veren büyük Mazdek İsyanı'nın bastırılmasında Akhunlar yardım etmiştir. Bazı Sasani İmparatorları Akhunlar'a sığınmıştır. 30 bin kişilik Hun ordusuyla Mazdek isyanı bastırılmıştır.


İpek Yolunun Ele geçirilmesi : Çin kaynaklarına göre, İç Asya'da Hoten, Kuça, Aksu, Kaşgar ve etrafını hakimiyetlerine alan Ak Hun-Eftalitler, bu arada Kuzey Hindistan'ı da zaptetmişlerdi. Bu harekât, "Tegin" unvanını taşıyan ve Kâbil'de oturan Toramana adındaki başbuğ tarafından idare edilmişti. İpek yolu ekonomik kaynaklarıydı.


Hindistan'ın Zaptı : Çin kaynaklarına göre, İç Asya'da Hoten, Kuça, Aksu, Kaşgar ve etrafını hakimiyetlerine alan Ak Hun-Eftalitler, bu arada Kuzey Hindistan'ı da zaptetmişlerdi. Bu harekât, "Tegin" unvanını taşıyan ve Kâbil'de oturan Toramana adındaki başbuğ tarafından idare edilmişti. 6. yüzyılın ilk yarısında ise Toramana'nın oğlu Mihiragula (Gollas, 515-545) imparatorluk güney kanadının en azametli hükümdarı görünmektedir. Ordusunda, daima 700 savaş filinin bulunduğu rivayet edilir. Fakat Budist rahipler (Song Yün ve ondan bir asır sonra buraya gelen Hiuen-tsang), bu "Huna kralı"ndan hoşlanmamışlardır. Çünkü Mihiragula, Budizmi ülkesi halkı için tehlikeli sayıyor ve Budistleri kontrol altında tutuyordu. Buna karşılık, İskenderiye'den Hindistan'a giden tüccar (sonra keşiş) Kosmas tarafından ve 530 tarihli Gwalior kitabesi ile Sanskrit yazılı "Keşmir Vekayinamesi"nde Mihiragula, Hindistan'ın en büyük hükümdarı olarak tasvir edilmektedir.


Göktürklerle İlişkiler : Göktürklerin güçlenmesi ve İstemi Yabgu'nun batıya yönelmesiyle Akhunlarla-Göktürkler karşı karşıya geldi. Güçlenen Sasaniler de eski müttefikleri Akhunlar'ın zayıflığından istifade etmek için Göktürklerle antlaşma yaptılar ve Akhun devleti yıkıldı. Akhunlarla-Göktürkler arasındaki siyasi ilişkilerin neden kötüleştiğine dair fazla bilgi yoktur.


Egemenlik Alanı [değiştir]Kuzey Hindistan'ın yarısı, Afganistan, Türkistan'ın bir bölümü (3.500.000 km2).


Sosyal Yaşam : Akhunlar, genel olarak göçebe bir yaşam sürüyorlardı. Buna karşın Gor, Huo ve Sakkala'yı başkent olarak da kullandılar. Akhunlar, Asya'nın ipek ticaretini ellerinde tuttukları sürece güçlerini korudular. Göktürklerin İpek Yolu'nun denetimini ellerine geçirmesiyle bu üstünlüklerini yitirdiler.

Akhun devletinin günümüze yansıyan en önemli özelliği toplumsal yapısında uyguladıkları ve günümüz sosyalizmine benzeyen yapısıdır. Kadından gayri her şey ortak sözü onlardan günümüze kadar gelmiştir. Bazı teorisyenler tarihteki ilk sosyalist devlet olarak Akhunları (Eftalitleri) gösterir.


Akhunların Türk ve Dünya tarihine katkıları
Ak Hun İmparatorluğuTürk boylarının başka kavimler üzerinde ( Afgan ve Hindular) devlet kurabilme yeteneğini ilk göstermiş olan devlettir.
Türk devletleri arasında ilk mücadelelerin resmi olarak görüldüğü savaşları barındırır. (Göktürk - Akhun)
Bir Türk devletinin başka bir Türk devletini yıkma amacıyla, başka devletlerle anlaşma yapma özelliğini gösteren tarihi içerir.

SLyMN

Avrupa Hun İmparatorluğu, 4. yüzyılın sonlarına doğru Balamir'in önderliğinde batıya doğru yürüyen Hunların bir bölümü ilk defa Doğu Anadolu'ya girdiler. Balamir'in ölümünden sonra oğlu ya da torunu olduğu sanılan Uldız döneminde ise Karpat dağlarını aşıp Macaristan'a girerek burada Avrupa Hun Devleti'ni kurdular. Avrupa Hun Devleti'nin dış politikası Uldız döneminde belirlenmiştir.Bu politikaya göre Bizans baskı altında tutulacak ve Germen kavimlerine karşı Batı Roma İmparatorluğu ile iş birliği yapılacaktır.

Uldız Dönemi : Uldız, Bizans'ı baskı altına almak amacıyla Trakya üzerine yürüdü. Barış isteyen Trakya valisine "Güneşin battığı yere kadar her yeri zaptedebilirim" diyerek Doğu Roma(Bizans)'ya meydan okudu. Türklerin gücünden çekinen Bizans, anlaşma yaparak Hunların üstünlüğünü kabul etti.
Bu dönemde Hunlar, Orta Avrupa'dan Hazar'ın doğusuna kadar uzanan geniş topraklara sahip olmuşlardı.Devletin doğu bölgesini Karaton'un yönettiği biliniyorsa da bu hükümdar hakkında fazla bilgi yoktur.


Rua Dönemi : 412-422 yılları arasında Avrupa Hun Devleti ile ilgili fazla bir bilgiye rastlanmamaktadır. Hükümdar soyundan gelen Rua 422 yılında tahtı ele geçirerek, ülkeyi kardeşleri Muncuk, Oktar ve Aybars ile birlikte yönetti. Muncuk'un erken ölümü üzerine Aybars ülkenin doğu kanadının yönetimine, Oktar ise batı kanadının yönetimine getirildi.
Rua, Uldız'ın belirlediği Hun dış politikasını uygulamaya devam etti. Casusluk faaliyetlerini ileri sürerek Bizans üzerine bir sefer düzenledi(422). Bu sefer sonucunda Bizans ağır bir vergiye bağlandı.
Batı Roma'daki taht karışıklıklarından yararlanmak isteyen Bizans, İtalya'ya kuvvet gönderdi.Bunun üzerine Rua, altmış bin kişilik bir orduyu Batı Roma'nın yardımına göndererek Bizans İmparatoru Theodosius(Teodosyus)'u savaşmadan geri çekilmek zorunda bıraktı.
Bizans üzerine yapacağı yeni bir sefere hazırlanırken 434 yılında öldü. Yerine kardeşi Muncuk'un oğlu Attila geçti.

ATİLLA DONEMİ: Attila, amcası Rua'nın yanında yetişti ve onunla birlikte çeşitli seferlere katılarak devlet yönetimini ve ordu komutanlığını çok iyi öğrendi. Onun zamanında Avrupa Hun Devleti en parlak dönemini yaşadı.
Tahta çıkınca, ülkeyi kardeşi Bleda ile birlikte yönetti.
434 yılında Margos Antlaşması imzalandı.
Bu anlaşmaya göre;

Bizans, Hunlara ödemekte olduğu vergiyi iki katına çıkaracak,
Bizans, Hunlara bağlı kavimlerle antlaşma yapmayacak,
Ticari ilişkiler sınır kasabalarında devam edecek,
Bizans, elindeki Hun esirleri iade edecekti

Attila'nın Seferleri [değiştir]Birinci Balkan Seferi (441-442) Bizans'ın Margos Antlaşması'nın hükümlerine uymaması üzerine Attila, Bizans üzerine sefere çıktı. Doğu Trakya'ya kadar ilerleyen Hun ordusundan çekinen Bizans, barış istemek zorunda kaldı.Bu Antlaşma ile Attila Bizans'ın ödediği vergiyi artırdığı gibi bazı sınır kalelerini de ele geçirdi.Bu seferden sonra Avrupa Hunlarına Balkanların yolunu açılmış oldu.

İkinci Balkan Seferi (447) I.Balkan Seferi'nden sonra Bizans imzaladığı antlaşma şartlarında öngörülen vergiyi ödemediği için Attila yeniden sefere çıktı. İki kola ayrılan Hun ordusunun bir kolu Yunanistan'a giriğ Teselya'ya kadar ilerledi. Diğer kolu ise Sofya, Filibe ve Lüleburgaz şehirlerini alarak Büyükçekmece yakınlarına kadar ulaştı. Bizans Imparatoru barış istemek zorunda kaldı.

Yapılan Anotolyos Antlaşması'na göre;

Bizans ödediği vergiyi üç katına çıkaracak,
Savaş tazminatı ödenecek
Tuna'nın güneyindeki yerler askerler arındırılacaktı.
Batı Roma ( Galya ) Seferi (451) Roma Imparatoru'nun kızıyla evlenen Atilla , çeyiz olarak Imparatorluk topraklarının yarısını isteyince, bunu kabul etmeyen Batı Roma'nın üzerine yürüdü. Katalon Ovası'nda Attila, 100 bini türk geri kalanıda germen ve islav kavimlerinden oluşan 200 bin kişilik bir ordu ile iken roma ordusu da aynı bölgeye 200 bin kişilik ordu ile gelmişti. Hun düşmanı olan barbarların hepsi Aetiüs ordusunun safında idiler. 20 haziran 451 günü dünyanın iki yarısı biribiri üzerine yüklendio güne kadar görülmüş en kanlı savaş oldu savaş 24 saat sürdü iki tarafta cok büyük hasar gördü büyük kayıplar verdi fakat savaş günü akşamı roma ordusu dağıldı.

Roma'yı desdekleyen Batı Got ordusu da kralları savaşta ölünce çekilmek zorunda kalmıştır. Atilla çekilmekte olan Aetiüs'ü takip etmedi ordusunu dinlendirdi. Zaten amaçına ulaşmış Roma'nın asker deposu sayılan Galya'yı işgal etmişti. bundan sonraki ilk ciddi saldırıda bütün romayı tam olarak çökertecegi kesindi.

Aradan geçen 20 günde Attila ordusunu kendi başkentinin bulundugu bölgeye getirdi. Savaş sonrasında dünya onun yenilmezligini bir kere daha anlamış ve kabul etmişti.Bu savaştan 1 yıl sonra Attila Dagıttıgı Roma İmparatorlugu'nun tamamını idaresi altına almak icin harekete gectigi zaman, ona karşı koyacak güçleri kalmamıştı. 452 yılında Attila Po ovasına geldi ve Romadan yola cıkan Papa Leo Türk Başbugu huzuruna cıktı ve Attila'dan Roma'yı esirgemesini istedi bütün şartları kabul ettiklerini zaten Attila'nın Roma'ya hakim oldugunu söyledi. sadece Hristiyanlık merkezinin yıkılmaması temennisini iletti ve Attila Roma'ya saldırmadan vergilerini dahada katlı almış oldu ve hakimligini tanıtmış olmuştu.

İtalya Seferi ( 452 ) Attila, 452 yılında yüz bin kişilik ordusuyla Alpler üzerinden İtalya'ya girdi. Papa I. Leo başkanlığında bir heyet Roma'nın bağışlanmasını istedi. Papa'nın ricasını kabul eden Attila geri döndü.


Avrupa Hun Hakanları
Hun askerleriBalamir (375 - 395)
Karaton(395 - 415)
Muncuk (415 - 425)
Oktar (425 - 430)
Rua (430 - 434)
Attila (434 - 453)
İlek (453 - 454)
İrnek (454 - 454

Egemenlik Alanı [değiştir]Güney Rusya, Romanya, Yugoslavya'nın kuzey bölgesi, Macaristan, Avusturya, Çekoslovakya, Güney ve Orta Almanya (Doğu Fransa'dan Ural Dağlarına; Kuzey Macaristan'dan Bizans kapılarına kadar olan saha). Yüzölçümü: yaklaşık 4.000.000 km2'dir.
   

SLyMN

Büyük Hun İmparatorluğu (Şyunglar) M.Ö. 46 yılında Çiçi han ve Ho-Han-ye kardeşler arasında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Hunlarını; Çiçi han, Doğu Hunlarını Ho-Han-Ye Kağan (Şenyu) yönetti. Ho-Han-Ye'nin ölümünden sonra Doğu Hunları Panhu ve yeğeni Pi'nin taht kavgasına sahne oldu. M.S. 48 yılında Doğu Hunları; Kuzey ve Güney olarak ikiye ayrılmıştır. Kuzey Hunlarını Pi, Güney Hunlarını Pan-hu yönetmiştir. Güney Hunları yani Panhu'nun yönettiği bu ülke Türk literatürüne Batı Hun İmparatorluğu olarak geçmiştir. Çin egemenliği gölgesinde yönetilen bu imparatorluk Talas'ın doğusunda Çin'e kadar olan topraklara egemendi.

Çiçihan'ın yönettiği Batı Hunları ise Aral gölü, Batı Türkistan ve Karadeniz'in kuzeyine kadar olan bölüme egemen olmuştur. Göktürk devletinin kurulmasıyla Avrupa'ya göç ederek Avrupa Hun İmparatorluğu'nun temelini oluşturmuşlardır.

Batı Hun İmaparatorluğu Hakanları [değiştir]Panu Yabgu (46 - 83)
Sanmuldutzu Yabgu (83 - 84)
Yuliu Yabgu (84 - 89)
Yuçukien Yabgu (89 - 93)
Ankuo Yabgu (93 - 94)
Tingtoşi - Suyheuti Yabgu (94 - 98)
Vanşiçi - Suyti Yabgu (98 - 124)
Vuçihu - Şihço Yabgu (124 - 127)
Tejoşi - Suytsieu Yabgu (127 - 140)
Çenieu Yabgu (140 - 143)
Hulanjoşi Suytsieu Yabgu (143 - 147)
İlingşi - Suytsieu Yabgu (147 - 172)
Totejoşi - Suytsieu Yabgu (172 - 177)
Huçing Yabgu (177 - 179)
Kiangkiu Yabgu (179 - 188)
Teçişi - Suyheu Yabgu (188 - 195)
Huçutsiuen Yabgu (195 - 216)

SLyMN

Büyük Hun İmparatorluğu, M.Ö. 220 yılında Türkler tarafından kurulan ilk imparatorluktur. Hunlar günümüzün Moğolistan bölgesinde; Çin'in kuzeybatısında yaşamlarını sürdürmekteydiler.Bilinen ilk imparatorları Teoman(Tuman)'dır. En büyük imparatorları Mete Han (Oğuz Kağan)'dır. Çinliler önüne geçemedikleri Hun Türklerinin saldırıları ardından "Büyük Çin Duvarı" (Çin Seddi)'ni inşa etmek zorunda kalmıştır. (M.Ö. 214) Bu yapı günümüzde halen bir dünya harikası olarak kabul edilmektedir. Ming Hanedanı döneminde de yenilenen büyük duvarın birçok kısmı sağlamlığı ile günümüzde hala ayakta kalmıştır.En parlak dönemini Mete Han zamanında yaşamıştır. Mete Han orduyu onluk, yüzlük ve binlik birimlere ayırmıştır. Bu sistem günümüzde de uygulanmaktadır. Öyle ki Kara Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak (M.Ö. 209) Mete Han'ın tahta çıkış tarihi kullanılmaktadır.

Bilinen ilk Türk devletlerinden biridir. Kuruluşu hakkında kesin bilgiler yoktur. M. Ö. 220 yılında Teoman tarafından kurulduğu kabul edilir. Teomandan sonra devleti büyük bir imparatorluk haline getiren Mete Han (Mo-dun)'dır. Türk ve Moğol boylarını bir çatı altında toplayan Mete, İpek yoluna egemen olmak için Çin ile savaşmıştır. M.Ö. 200 yıllarında Çin'i yenilgiye uğratarak vergiye bağlamıştır. M.Ö. 187 yılında Çin İmparatorluk ordusunu, ki başında Ka-o-ti bulunmaktadır, Pa-i-Teng sefereinde 10 bin kişilik disiplinli ve düzenli ordusuyla yenilgiye uğratmıştır. Bu çin ordusunun sayısının bazı kaynaklarda 200 bin olduğu yazmaktadır. Mete Han devrinde Sibirya, Çin Denizi, Hazar Denizi arasında kalan tüm topraklara hakim olunmuştur.

Metenin Çin'i topraklarına bağlamayıp, vergi almak suretiyle yönetmesi sebebi, Çin yerleşik hayatı ve siyasi etkisinden uzak durma olarak yorumlanır. Bunun yanında Çin'in kalabalık nüfusu altında Türklük özelliklerini kaybetmek istememiştir.

Metenin ölümünden sonra bir süre daha gücünü koruyan devlet, Çinli prenseslerle evlenme geleneği ile Çinli prenseslerin casusluk faaliyetleri, Türk boyları arasındaki iktidar kavgaları, Çinin İpek yolu üzerinde gittikçe siyasi nüfuzunu arttırması gibi nedenlerle M.Ö. 46 yılında Hunlar Doğu Hunları ve Batı Hunları olmak üzere ikiye ayrıldı. Bu ikiye ayrılışın nedenlerinden birisi de Büyük Hun Devleti'nin başında bulunan Ho-han-ye' nin ekonomik sıkıntıları da neden göstererek Çin hakimiyetine girmek istemesidir ki, bu düşünceyi kardeşi Çiçi, "atalarına saygısızlık" olarak kabul edip esaret altına girmeyi reddetmiştir.

Batı Hunları Çiçi yönetiminde Talas'ın batısına egemen oldular. Akhunların ve Avrupa Hunlarının kurulmasında etkin rol oynadılar. Batı Hunluları'nın başında bulunan Çiçi'nin Çin'e karşı verdiği mücadelede kısa bir süre sonra başarısız olduğu görülmüştür. Zira Çiçi, Çin ile mücadelede eski Türk savaş taktiklerini bırakarak bir şehir kurup burayı kale haline getirerek savunma savaşı yapmayı yeğlemiştir. Bu kendisinin birinci hatasıdır. Yenilgisinde etkili olan diğer hata ise emri altında bulunan askerlere çok sert davranmasıdır.

Doğu Hunları Ho-Han-ye yönetiminde Talas'ın doğusunda M.S 48 yılına kadar hüküm sürdü. Çin'in siyasi hareketleri sonucu, M.S. 48 yılında Güney ve Kuzey Hunları olmak üzere ikiye ayrıldı. Kuzey hunları hakan Pi yönetiminde Moğol ve Sibirya stepleri çevresinde 156 yılına kadar devam etti. Güney Hunları Panhu yönetiminde Uygur havzasında ve Çine yakın bölgelerde 216 yılına kadar devam etti.

Doğu Hunlarının kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmasının sebebi; Panhu yönetimindeki Türkler'in Çin'in siyasi üstünlüğünü kabul etmesine rağmen, yeğeni Pi yönetimindeki kuzey Türklerin'in Çin üstünlüğünü kabul etmeyişidir. (Güney Hunları: Batı Hun İmparatorluğu)

Güney Hunlarının yıkılması sonunda Çin siyasi egemenliği çerçevesinde Çin ülkesine tampon maksatlı birçok küçük Hun devleti kurulmuştur. Bu Hun devletleri Göktürk siyasi üstünlüğüne kadar devam etmiştir.

SLyMN