cem karaca

Başlatan sacrife, Haz 28, 2007, 10:12 ÖÖ

« önceki - sonraki »

sacrife

5 Nisan 1945'te Dünya'ya geldi Cem Karaca.Ünleri
yurt çapında yaygınlaşmış olan Toto-Mehmet Karaca çiftinin ilk
çocuğuydu.Cem'in müzikle ilk tanışması annesinin teyzesi Rosa
Felekyan'ın piyonosundan çıkan nağmeleri ve küçük Cem'e
piyonada notaları öğretmesiyle olmuştur. Bu sıralarda, 50'lere girerken operet
tarzı, Türk tiyatrosundaki en parlak devrini yaşamaktaydı. Artık ebeveynleriyle
çok daha sık tiyatro salonlarına gider olan Cem'in kulislerde geçirdiği saatler,
müziğe olan ilgisini giderek arttırıyordu.Cem karaca için bir dönüm noktası
sayılan olay 14 yaşındayken İzmir'deki , ahbablarının yanına gittiği o
yaz olmuştur. Suadiyeli Nesrin adlı bir kıza aşık olan Cem , kızı etkilemek
için "Johnny Guitar" adlı şarkıyı söyler. Fakat Nesrin'den çok
annesi Toto Karaca'yı etkiler. Oğlunun müziğe olan yatkınlığını
keşfeden Toto hanım , oğlunun müziğe yönelmesinde baş rol oynar.

/>Okul-ev-tiyatro kulisleri arasında geçen yaşamı, Robert Koleji'nde yatılı
okumaya başlamasıyla başka bir dönemece girdi.Gün geçtikçe müzik zevki
rock'n roll üzerine yoğunlaşan Cem, artık ciddi ciddi plak dinlemekte ve
haftanın belirli saatleri yayınlanan günün popüler batı müziği
parçalarının çalındığı programları takip etmekteydi.

Böylece
geçen 1961 senesinden sonra 1962'ye geldiğimizde Karaca'nın müzik
hayatının başlatacak deneyimlerin gerçekleştiği günlerle karşılaşıyoruz.
"Bir gün arkadaşlarla Beyoğlu Spor Klübü'ne çaya gittik. Muhabbet
ederken orada şarkı söyleyen gençlerin farkına varan arkadaşım "Cem de
söyler" diyerek beni ve beraberimdeki iki arkadaşı sahneye aldı" diyor
Karaca. "Sonra da orada beraber şarkı söyledik." Bu tecrübeden şevk
alan dörtlü "Neden beraber çalmıyoruzi bir grup kuralım!" dedi ve
enstrüman arayışına girdiler.Karaca'ların evlerinde provalara başlayan
grup günün popüler batı müziği parçalarından oluşan bir repertuar
hazırladı. Provaları dinleyen İlham Gençer gruba desteğini esirgemedi. İlham
gençer dönemin en ünlü ve en iyi müzisyenlerindendi ve dahası müzik
dünyasında belirli bir forsu vardı.

Karaca ve arkadaşları, 1963'e
doğru "Dinamitler" adı ile sahne almaya başlamışlardı. Çoğunlukla
Elvis Presley ve dönemin diğer rock'n müzisyenlerine ait parçaları yorumlayan
Dinamitler 1963'ün sonbaharında dağıldığını, Karacanın "Cem
Karaca ve Bekledikleriniz" adlı yeni bir grup kurduğunu görüyoruz.
"Bekledikleriniz" macerası bir iki ay sürmüştü çünkü Karaca,
dönemin yıldızı yükseklerde seyreden bir başka ismin grubuna
katılmıştı: Gökçen Kaynatan.

Gökçen Kaynatan'la olan
beraberliği bittikten sonra müzikten kopmak istemeyen Karaca bir dönem tiyatroyla
ilgilendi.Annesinin İstanbul Tiyatrosu'nda irili ufaklı roller alan Karaca,
1964'ün sonlarında bir kaç arkadaşıyla beraber bir başka rock'n
roll/beat grubu daha kurdu: "Cem Karaca-Jaguarlar". Edindiğimiz bilgiler ve
Karaca'nın söylediklerine göre Jaguarlar, "papağan gibi Elvis Presley taklidi
yapan" bir gruptu.

Karaca, Jaguarlar'la 1965 senesi boyunca
çalıştı ve tiyatro oyunlarında oynadı.Bu sıralarda ilk evliliğini de tiyatro
sanatçısı Semra Özgür ile gerçekleştiren Karaca'nın askerlik vakti
gelmişti.

1965'in Kasım'ında Antakya 121. Jandarma Er
Eğitim Alayı'nda askerlik hizmetini yerine getirmek üzere yola çıktı:
"daha önce benim Anadolu hakkında okul kitaplarından başka bir malumatım
yoktu" diyor Karaca.Askerlik günlerinde Anadolu gerçeğiyle ve kimliğiyle
tanışan Karaca'nın beyninde artık bambaşka bir pencere
açılmıştı. Anadolu kültürünü araştırmaya koyuldu. Bu sırada
Aşık Mahsuni Şerif gibi değerli halk ozanlarıyla tanıştı.

/>Döndüğünde bir süre tiyatroyla uğraştıktan sonra 1967 senesinde Cem Karaca
ve Apaşlar'ı kurdu. İlk büyük çıkışlarını Hürriyet Gazetesinin
düzenlediği Altın mikrofon yarışmasında seslendirdikleri "Emrah" adlı
parçayla yaptılar. Sözleri Aşık Emrah'a ait olan parçanın bestesi Cem
Karaca'ya aitti. Askerlikte karşılaştığı Anadolu gerçeği yavaş yavaş
fikirlerine ve düşüncelerine yansımaya başlamıştı.

Altın
Mikrofon ile start alan profesyonel dönemin ilk plağı 1967 Haziran'ının
başlarında piyasaya çıktı "Hudey". Pir Sultan Abdal'ın
"Hudey" türküsünün rock'n roll-beat tarzındaki yorumunda adeta
kükreyen bir Cem Karaca görüyoruz.Ağustos ayına doğru ikinci plaklarını da
kaydettiler.Yeni plağın adı "Emrah" tı. Bu plakta Karaca'nın
sesine daha hakim olduğunu hissedebiliyoruz. 1967 Kasım'ının sonlarında
Sayan'a yapmakla mükellef oldukları üçüncü plaklarını kaydettiler:
"Ümit Tarlaları".

Plak satışlarından ve özellikle de Anadolu
turnesinden biriktirdikleri 45.000 lira ile Avrupa'ya gitmeye karar verdiler.Grubun
Almanya'da Ferdy Klein Orkestrası'yla yaptığı 45'liklerden ilk
üçü, 1968 Haziran'ının sonundan itibaren ikişer hafta aralıklarla ardı
ardına piyasaya çıkmıştı.Bu plaklar sırayla "İstanbulu dinliyorum",
"Oy babo" ve "İstanbul" idi. İstanbul 45'liği
"İstanbul'u dinliyorum" ve "Oy Babo" parçalarının
ingilizcelerinden oluşuyordu.

1968 yılının Ağustos ayında yine
Türkofon imzalı üç 45'liğin daha piyasaya çıktığını görüyoruz:
"Emrah 1979", "Resimdeki Gözyaşları", "Tears". Cem
Karaca-Apaşlar'ın bu "dönüş" 45'liklerinin en büyük
özelliklerinden biri, stereo teknolojisi ile kaydedilmiş olmalarıydı.Türkiye'deki
pikaplar mono iken ve plak fabrikalarında streo kalıp bulunmazken yapılan ve stereo
sistemlerin ithaliyle gerçeklerştirilen bu olayın stereo ses sisteminin ülkede
yaygınlaşmasında büyük etkisi olmuştur.

Artık bir yerden sonra
grup Karaca ve Soyarslan için dar gelmeye başlamıştı. Tüm bu gerilimler, Konya
Ereğlisinde bağları koparttı. Bağlar kopmuştu kopmasına ama grubun daha yeni
imzalamış olduğu mukaveleler vardı ve bu sözleşmeler Cem
Karaca-Apaşlar'ı hem konser hem plak etkinlikleri açısından 31 Ocak
1970'e dek birlikte olmaya zorluyordu.

Bu sıralarda Eylül ayının
üçüncü haftası gelmiş veTürkofon firması arka arkaya "Ayrılık
Günümüz" ve "Zeyno" 45'liklerni çıkartmıştı.

/>1970 yılına gelindiğinde Karaca'nın Apaşlar'la birlikteliği tam
anlamıyla kopmuştu.Cem Karaca basçı Seyhan Karabay'la birlikte Kardaşlar
grubunu kurdu.Artık kendisininde yaratıcılarından biri olduğu "Anadolu
Rock" adlı müzik türü belirgin bir biçimde ön plana çıktı. Cem Karaca
ve Kardaşlar bu dönem önemli bir çizgiyi sembolize ettiler. Toplumcu kimliği belirgin bir
biçimde önplana çıkmaya başladı. Fakat Kardaşlar hemen başarıyı
yakalayamadı. Büyük bir bocalama dönemi geçirdiler. Guptaki en önemli
problemlerden biri ekipman sorunuydu. Grup son derece yetersiz ekipmanlarla çalışmak
zorunda kalıyordu. Bu problemin çözümü için Cem Karaca'yı
Almanya'ya gönderme kararı aldılar. 1970 Ağustos'u geldiğinde Cem
Karaca İtanbul'a elinde bantlar ve bir dolu ekipmala döndü.

/>Karaca'nın İstanbul'a dönmesiyle birlikte Almanya'da yapılan
parçalardan oluşan dört adet 45'lik Eylül'ün son haftasından itibaren
Türküola'dan yayınlandı. Bu 45'likler sırayla "Emmioğlu",
"Kendim Ettim Kendim Buldum", "Adsız" ve "Muhtar" dı.


Plakların satışı sürerken Cem Karaca-Kardaşlar kendi
kayıtlarını tamamladılar ve ilk plakları "Dadaloğlu" nu 1970
Kasım'ının son günlerinde piyasaya sürdüler. Plak büyük bir
başarı yakaladı ve 1971 yılının Ocak'ında günün plak listesini
tutan dergilerinde bir numara oldu!

Dadaloğlu'nun getirdiği başarı,
gruba mali güç ve moral sağlamıştı. Konserlerde de büyük ilgi gören grup palk
şirketleriyle yaptıkları anlaşma gereği yeni albümlerini Almanya'da doldurma
kararı aldılar.Almanya'da kayıtları yapılan 45'likler ise şunlardı:
"Oy Gülüm Oy", "Tatlı dillim", "Kara Yılan",
"Acı Doktor"

Bahar aylarında çıkan 45'liklerin
listelerdeki midyadlarını doldurmalarıyla beraber sonbahara doğru yeni bir
45'liğin hazırlığını yapmaya başladılar ve Cem karaca kardaşlar
45'liği daha Kasım 1971'de piyasaya çıktı: "Mehmed'e
Ağıt"

1972 yılında ise son 45'likleri "Akoros
Deresi" ni dolduruyorlardı. Cem Karaca, müzikal olarak devamlı bir arayış
içindeydi. Müzik açısından Kardaşlar kendi arayışlarına yanıt vermekte
geride kalmaya başlamıştı. Gençlik hareketlerinin hızla büyüdüğü bu
dönemde , toplumsal değer yargıları hızla değişmekte ve yeni özgürlük
talepleri aktif bir siyasi mücadeleyle hızla bütünleşmekteydi.Müzik artık güzel
sanat olmaktan çıkıp , farklı bir görev üstlenmişti. Bir süre sonra Cem Karaca
ve Kardaşlar bir tıkanmanın eşiğine geldiler. Cem bir revizyonun iyi olacağını
düşünerek 1972'de gruptan ayrıldı.

O zamanlar Moğollarda
solist olarak denenen Ersen'le yer değiştirerek dönemin efsanevi grubu
Moğollar'a geçti. Ersen üzgün bir şekilde Moğollardan ayrılınca 30 Eylül
1972 Cumartesi günü Cem Karaca Moğollar kurulmuş oldu. Müzik dünyasındaki
bu ilginç değiş tokuş kamuoyunda uzun süre yer buldu.

/>Karaca'nın Moğollar'la birleşmesiyle birlikte Moğollar da
sesörgülerinde bir yenilenmeye gittiler ve ipiçlarını Ersen'in "Sor
Kendine" plağında verdikleri sesörgülerini Cem Karaca Moğollar adıyla Şubat
1973'te çıkan ilk plak olan "Öbür Dünya" da gösterdiler.
Ardından da Temmuz 73'te ikinci plakları "Gel Gel" i çıkarttılar.


Grubun mega-popülaritesine rağmen ne "Öbür Dünya" ne de
"Gel Gel", listelerin zirvelerine tırmanamadı. "Gel Gel"
çıktığı sıralarda grup içinde bir takım kutuplaşmalar başlamıştı.
60!ların sonlarından beri sol politikalara gittikçe daha da bağlanan ve
Kardaşlar'da bu tavrını ilerleten karaca, Moğollar dönemine doğru sosyolizm
ve uzantıları hakkında daha ciddi araştırmalara başlamış "köylü
sosyolizmi" ni benimsemiş ve "sanat halk içindir" savına tümüyle
bağlanmıştı.

Müzik tarzı olarak yine aynı yoldan yürüyen yeni
Moğollar, artık "topluluk formu" anlamında ne 1968'deki ne de
1972'deki Moğollar değil; adeta başka bir gruptu.

Bu değişim
sürecinde hey derhisi tarafından "Pop müziğin namusunu yine Cem Karaca
kurtardı" ibaresi ile övülen son Cem Karaca-Moğollar plağı "Namus
Belası" , 1974 Ocak'ının son günlerinde piyasaya çıktı. Listelerde
ilk haftalardan itibaren çok hızlı bir şekilde yükselen plak, kaçınılmaz olarak
bir numaraya yerleşti.

"Namus Belası" nın ülkede bomba gibi
patladığı günlerde mart ayı başlarında grubun kazanmış olduğu
büyük başarıya rağmen Cahit Berkay Moğollar'a uluslararsı bir kimlik
kazandırmak için Fransa'ya gitme kararı aldı.Dolayısıyla
Türkiye'deki Moğollar'ı dağıtarak Cem Karaca-Moğollar dönemine
son vermiş oldu.

Cem Taner Öngür'ü de yanı alıp gruptan
ayrıldı ve 1974 Nisan'ının ortasında Türk Rock tarihinin (belki de) en
önemli süpergrubu Dervişan'ı kurdu. Dervişan'la birlikte Cem Karaca
en radikal dönemini yaşamaya başlıyordu. Çalışmalarının neredeyse
hepsinde dolaylı yoldan veya doğrudan bozuk düzene eleştirleri bulunuyordu. Politik
baskının dorukta olduğu bu yıllar , dinleyenlerini bozuk düzene karşı bir
kavgaya davet edip durdu. Bu dönem içinde değindiğim politik çizgiyi sürdüren
başka müzisyenler olmasına rağmen , içlerinde müzikal açıdan en büyük
misyonu Cem Karaca üstleniyordu.

Dervişan ilk çalışmalarını
sürdürürken Mayıs ayında Cem Karaca'nın ikinci uzunçaları
"Cem Karaca'nın Apaşlar, Kardaşlar, Moğollar ve Ferdy Klein
Orkestrası'na teşekkürleriyle..." piyasaya çıktı. Plak, piyasaya
verildikten kısa bir süre sonra Edip Akbayram ve Erkin Koray'ın kendi adlarıyla
çıkan ilk albümlerinin aşıp bir numaraya oturdu. Bu esnada ilk konserlerinin vermeye
başlayan Dervişan'da bazı huzursuzluklar belirmeye başlamıştı. Erol
Büyükgönenç grupta hiç bir şeyin kararlaştırılan ilkeler doğrultusunda
yürümediği düşüncesiyle gruptan ayrıldı.

/>Büyükgönenç'in ayrılmasından sonra Dervişan, adaptasyon
açısından ilk önce biraz sıkıntıya düştü. Ancak kısa zamanda
yaptıkları sıkı çalışmalar sonucunda Anadolu Rock mevzuunda çok
hızlı ilerlediler ve bunun ilk meyvesinin de Haziran ayının sonunda piyasaya
çıkan "Beyaz Atlı" 45'liğinde verdiler.

Grup, gün
geçtikçe toparlanıyordu ve Anadolu Rock konseptini iyice içselleştirmişti. 1974
sonbaharına gelindiğinde performans açısından da zirveye ulaşmışlardı.


Eylül ayında Cem karaca, Bursa yakınlarında ciddi bir trafik kazası
geçirdi. Ayağa kalkmasının oldukça riskli olabileceğini söyleyen doktorlar,
"Mukavelelerim var, çalışmam lazım" diyen Karaca'yı hastanede
iki hafta zor tuttular. Hastaneden çıkan Karaca, yine tam gaz çalışmaya
başladı.

Derken 1975 Ocak'ının başında stüdyo
çalışmaları tamamlandı ve Cem Karaca-Dervişan yeni bir Anadolu turnesine
çıktığında, Şubat 1975'te az önce bahsetmiş olduğumuz değişim
sürecinin ilk olgun meyvesi olan "Tamirci Çırağı", son derece şık bir
kapak tasarımıyla piyasaya çıktı.

"Tamirci Çırağı",
Cem Karaca'nın belli bir süredir çok su yüzüne çıkartmadan
yürüttüğü sol söylemin ilk kez derin bir vurguyla plağa yansımış haliydi.
/>
Cem Karaca-Dervişan artık gündemdeki toluluktu ve ülkenin durumuyla
doğru orantılı şekilde daha da politize oluyordu. Bir diğer deyişle kendi
bulundukları kampın sorumluluklarını daha fazla üstlerinde hissediyor ve karşı
tarafa daha fazla şarj oluyordulardı.

İşte böyle bir ortamda grupta ardarda
iki önemli kopuş oldu. Oğuz Durukan ve Uğur Dikmen ardarda gruptan ayrılma
kararı aldılar.

Grubun dağılmasını istemeyen Karaca Haziran
ayının sonlarına doğru Dervişan'ı yeniden şekillendirdi. Ayrılma ve
katılım süreci bir süre devam ettikten sonra nihayetinde tekrar sağlam bir kadroyla
Dervişan kaldığı yerden müzik hayatına devam ediyordu. Yeni kadroda Taner
Öngür, Kılıç Danışman , Murat Töz ve Hüseyin Sultanoğlu vardı.
/>
Eylül ayında üçüncü Cem Karaca uzunçaları Yavuz Plak etiketiyle
piyasaya çıktı : "Nem Kaldı?"

"Nem Kaldı"
albümü piyasaya çıktıktan sonra stüdyoya giren grup yeni 45'likleri
"Mutlaka Yavrum" u kaydetiler. Kasım 1975'te piyasaya sürülen bu
plak Cem Karaca'nın bütünüyle mesaj müziğine yöneldiğinin ilk belgesiydi.


Grup, yeniden provalara ve hemen arkasından konserlere başladı.Yine
turneler, buluşmalar... Her geçen gün yoğunlaşan politik havanın en radikal
tavırlı oluşumu olarak Cem Karaca-Dervişan Edip Akbayram Dostlar ve Timur
Selçuk'u sollamak üzere toplumla birlikte yükselen bir tansiyonu temsil eder hale
gelmişti.

1976'nın Nisan'ında grup stüdyoya girdi ve üç
parça kaydetti. Bu üç parçadan ikisi yine Nisan ayı sonlarına doğru Cem Karaca
Dervişan'ın yeni plağı olarak piyasaya çıktı: "Beni Siz
Delirttiniz." 1976 sonbaharında Karaca, yeni bir long play hazırlığının
haberini verdi. Dinleyiciler albümü merakla beklerken Aralık ayının başında
Cem Karaca'yı hayrete düşüren bir gelişme oldu: Yavuz Plak, kendisinden
izin almadan yeni çıkarağı LP için sakladığı ve LP'e adını vermeyi
düşündüğü "Parka" yı 45'lik formatında piyasaya
sürmüştü. Özensizce hazırlanmış plak kapağından düşük kaliteli
baskıya kadar biraz alelacele yapılmış bir para operasyonu intibası veren
45'likte, parçanın hangi gruplarla yapılmış olduğu da yazmıyordu.
/>
Bu 45'lik plağın piyasaya çıkmasından bir ay kadar sonra
1977'nin Ocak'ında Cem Karaca'nın yeni uzunçaları
"Parka" biraz gecikmeli olsa da piyasaya çıktı.

/>"Parka" albümünün çıkmasından sonra grup yepyeni bir albüm
için tekrar çalışmalara başladı. Müzik için ne kadar çalışsalarda
konserler artık konserlikten çıkmış, sosyo-politik olarak kendini tatmin ortamı
haline gelmişti.

Mayıs ayında Ünol Büyükgönenç'in CHP
için hazırladığı "Yeni bir Türkiye" 45'liğinde yer aldı
Dervişan. Yine Mayıs'ın sonlarında, sekiz aylık bir çalışmanın
ürünü olan ve Erkin Koray'ın "Elektronik Türküler" albümüyle
beraber Türk Rock'ının en tepesine yerleşen "Yoksulluk Kader
Olamaz" uzunçaları yayımlandı.

Mayıs sonlarında çıkan
albüm, kısa süre içinde listelerde zirveye yarışmaya başladı ve grup yine
konserlere devam etti. Haziran ayının sonlarına doğru bambaşka bir Cem
Karaca-Dervişan plağı daha piyasaya çıktı: "Mor Perşembe"
45'liği.

Bu sıralarda Almanya turnesine çıkmış olan Cem
Karaca-Dervişan, Türkiye'ye yepyeni ekipmanlar ve ilk kez bir ses sistemi ile
döndü.

Ülkedeki gerginliğin had safaya ulaştığı bir dönemde,
Urfa'da verilen bir konserden sonra konserin düzenleyicisi CHP Gençlik Kolları
Başkanı öğrencinin ülkücülerce dövüldüğü haberi gelince Tamer
Öngür "Ben Artık Yokum" dedi. Öngür'ün Ekim 1997'de
ayrılmasında hemen sonra Karaca, bir süredir gerçekleştirmeyi
düşündüğü bir plağın kayıtları için Dervişan'ı bir tekrar
topladı.

Daha sonraları enternasyonel bir devrim marşı niteliği
kazanacak olan "1 mayıs" adlı plak, 1977 Aralık'ın son
haftasında piyasaya çıktı.Nitekim yayınlanmasından birkaç hafta sonra Cem
Karaca ve Sarper özsan hakkında dava açıldı ve plak toplatıldı. Dava haberi
gelmeden çok kısa bir süre öncede 1978 Ocak'ının ortalarında
yaptıkları işin politik açıdan çığrından çıktığını düşünen
Sefa Ulaştır ve Uğur Dikmen, Dervişan'dan ayrıldılar.
"Ayrılığımız siyasi sebeplerle değil" diyordu Karaca ama durum
aslında çoğunlukla politik anlaşmazlıktan çıkmıştı. Böylece "1
Mayıs", Cem Karaca-Dervişan'ın son plağı olmuştu.

/>Dervişan'dan sonra kısa bir süre Edirdahan'la çalıştı.
"Cem Karaca "devrimci müzik" yaklaşımını Edirdahan
konserlerinde de devam ettirdi. Politik çizgisini Dervişan'da bıraktığı yerden
devam ettiren Edirdahan'la konserlerde devam ettiren Karaca, kayıtlarına
ilkbaharda girmeyi planladığı albüm içinse daha değişik şeyler
düşünüyordu. Sonunda Cem Karaca-Edirdahan işbirliğinin ilk yapıtı
"Safinaz" adlı uzun çalar piyasaya sürüldü. Safinaz 18 dakikalık bir
rock opera denemesiydi. Dar anlamda bakıldığında ilk Türk rock operası değildi.
Barış Manço'nun ilk studyo albümü "2023" te yer alan
"Baykoca Destastanı" da benzer bir yapıya sahipti.

1978'in
sonbaharını yine konserlerle değerlendirdi Karaca. Bu sıralarda da grupta bazı
çatlamalar meydana gelmişti. Grup içi anlaşmazlıklara dönemin huzursuz ortamı
yüzünden iyice yoğunlaşan gerginlikler de eklenince Edirdahan tam anlamıyla olmasa
da dağıldı. Böyle diyoruz çünkü Karaca'nın konserlerinde kendisine
eşlik etmeyi kabul etmişler ama aynı çatı altında grup olarak çalışma
sürecine de son vermişlerdi.

Cem Karaca 1979 yılında işlerinden
dolayı Almanya'ya gitti. Bu dönemde Türkiye'de büyük siyasal
çalkantılar yaşanıyordu. Ülkede bir kaos vardı. Hemen hergün adam
öldürülüyordu. Halk bir kutuplaşma dönemine girmişti.Bunun üzerine 12 Eylül
1980 sabah saat 4'de ordu yönetime el koydu. Ülkede insan avı
başlamıştı. Sağcısı solcusu olaylara karışan herkes yakalanıyordu. Cem
Karaca Almanya'dan ülkede olan gelişmeleri kaygıyla izliyordu. Bu arada
Almanya'da katıldığı 1 Mayıs töreninde ülke yönetimine karşı sarf
ettiği sözler nedeniyle hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı. Yapılan
"geri dön" çağırılarına rağmen yurda dönmedi. Hatta babasının
cenazesine bile katılamadı. Bu süreç içinde kendisiyle aynı davada yargılanan
Selda Bağcan ve Melike Demirağ ile arasında kırgınlık yaşadı. Hatta
anneside babasının cenazesine gelmedi diye oğluna tavır aldı. Ve sonunda
vatandışlıktan çıkarıldı. Bütün bunlar olurken Cem Karaca
Almaya'da sessiz bir bekleyiş içerisindeydi.

1987'de dönemin
Başbakanı Turgut Özal'ın girişimleriyle yurda döndü. Dönüşü
çeşitli spekülasyonlara sebep oldu. Politik çizgisindeki yumuşama ve bazı önemli
değişimler bazı kesimlerin Karaca'ya bakış açısını değiştirdi.
Fakat bunlara aldırmayan Karaca müzik hayatını sürdürdü. Artık bugün
Türkiye'de farklı bir ortam yaşanıyor.Bu baskı ve sömürünün
olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece düzenin görünümü değiştiği
söylenebilir.Ancak Cem Karaca'nın 70'li yıllardaki radikal tutumundan uzak
olduğu bir gerçek. Tüm bunlara rağmen Cem Karaca'nın Türk Rock tarihinde
çok önemli bir kilometre taşı olduğunu gözardı edemeyiz. Bir çok
parçasının uzun yıllara rağmen hala ilgi görmesi O'nun büyük bir
sanatçı olduğunun en büyük kanıtı.

 

sacrife