TEŞBİH (BENZETME) 
Kuvvetli bir mana elde etmek için aralarında benzerlik bulunan iki şeyden zayıf olanı, güçlüye benzetmeye teşbih denir.
Tam bir teşbihte dört unsur bulunur. Bunlar:
-Kendisine Benzeyen:Benzetilen öğelerden zayıf olanıdır.
-Kendisine Benzetilen:Benzetilen şeylerden güçlü olanıdır.
-Benzetme Yönü:Benzetilen şeyler arasındaki ortak ilgi.
-Benzetme Edatı:Benzerliği ortaya koyan kelimeler.
Çocuk tilki gibi kurnazdı. 
K K B B 
Benzeyen Benzetilen Edatı Yönü 
*Kar gibi beyaz ekmeği vardı. 
*Yanmış bir tavan gibi çöken akşamın altında 
Dinleriz, haykırarak kaçışan kargaları. 
(Ziya Osman Saba) 
Teşbih-i Beliğ (Güzel Teşbih):Sadece kendisine benzeyen ve benzetilenden oluşan teşbihtir. 
* Ali arslandır. 
K.Benzeyen K.Benzetilen 
*Şair sevgilisine : "Ay yüzlüm, şeker sözlüm, gül dudaklım." diyor. 
İSTİARE (İĞRETİLEME) 
Teşbihin ana öğelerinden sadece kendisine benzeyen ya da kendisine benzetilenle yapılan teşbihe istiare denir.Kendisine benzetilenle yapılana "açık istiare" kendisine benzeyenle yapılana "kapalı istiare" denir. 
İstiare 
Açık İstiare Kapalı İstiare 
Benzeyen-Yok Benzeyen-Var 
Benzetilen-Var Benzetilen-Yok 
*Bir ihlal uğruna Rab ne güneşler batırıyor. 
K.Benzetilen 
*Uludağ etekleri al ipekten bu akşam. 
*Kara dutum,çatal karam,çingenem 
Nar tanem,nur tanem,bir tanem 
*Varsın rüzgar bahçelerde gezsin 
*Ay zeytin ağaçlarından yere damlıyordu. 
MECAZ-I MÜRSEL 
Bir sözü benzetme amacı gütmeden gerçek anlamı dışında kullanma sanatıdır. 
*Ankara bu olayı kınadı. 
*Marmara'da her yelken 
Uçar gibi neşeli 
*Öğrenciler,Ömer Seyfettin'i okuyordu. 
TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME) SANATI 
Cansız varlıklarla ve insan dışındaki canlılara insan özellikleri vermeye teşhis sanatı denir. 
*Onun ölümüne gök yüzü ağladı. 
*İçmiş gibi geceyi bir yudumda, 
Göğün mağrur bakışlı bulutları. 
*Ay suda bestelerken en güzel şarkısını 
Küreklerim de suya en derin şiiri yazdı. 
İNTAK (KONUŞTURMA) SANATI 
Cansız varlıkların ve insan dışındaki canlıları şahsiyet kazandırıp onları konuşturmaya intak denir. 
*Mor menekşe:''Bana dokunma;''diye bağırdı. 
*Minik kuş:''Anne beni rüyalar ülkesine götür.''diye yalvarıyordu. 
*Sabahleyin kozasından bakan gelincikler sorar bu dünyaya 
-Ne dersin? 
Kanatlanıp uçalım mı? 
Çiçek olup açalım mı? 
Not: İntak sanatının olduğu her yerde doğal olarak teşhis sanatı vardır. 
TEZAT SANATI 
Aralarındaki bir ilgiden dolayı aynı konu ile ilgili karşıt kavramları ya da özelliklerin bir arada kullanılmasıdır. 
*Ağlarım hatıra geldikçe gülüşlerimiz. 
*Gülmek ol goncaya münasiptir. 
Ağlamak bu dil-i hazine gerek. 
*Neden böyle düşman görünürsünüz. 
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar. 
*Bende gördüm güneşin doğarken battığını 
MÜBALAĞA (ABARTMA) SANATI 
Bir varlığın, olayın ya da durumun olduğundan büyük ya da küçük gösterilmesine mübalağa denir. 
*Alem sele gitti gözlerimin yaşından. 
*Ölüm indirmede gökler,ölü püskürtme de yer 
O ne müthiş tipidir;savurur enkaz-ı beşer. 
*Aramazdık gece mehtabı yüzün parlarken 
Bir uzak yıldıza benzedi güneş sen varken. 
HÜSN-İ TALİL SANATI 
Bir olgunun gerçek nedeni bilindiği halde onu başka bir nedenden oluyormuş gibi gösterme sanatıdır.Gerçek sebep inkar edilerek yerine heyecan verecek bir neden gösterilir.Gösterilen neden güzel olmalıdır. 
*Ateşten kızaran bir gül ararda 
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi 
*Hak-i payine yetem der ömürlerdir muttasıl 
Başını taştan taşa urup gezer avare su. 
*O kadar çaldı ki yürekten 
Türküler aşındırdı kavalı. 
TEVRİYE SANATI 
Nükte yapmak için iki anlamı bulunan bir sözcüğün uzak anlamını kastederek kullanma sanatıdır. 
*Bir buse mi bir gül mü dedi gönlüm 
Bir nim tebessümle o afet gülüverdi. 
*Sordum nigara dediler ahbab 
Semt-i vefa'da doğru yoldadır. 
*Bize Tahir efendi kelp demiş 
İltifatı bu sözde zahirdir 
Maliki mezhebim benim zira 
İtikadımca kelp Tahir'dir 
TECAHÜL-İ ARİF SANATI 
Bir nükte yapmak için bildiği bir şeyi bilmezlikten gelmeye tecahül-i arif denir. 
*Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? 
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz? 
*Geç fark ettim taşın sert olduğunu 
Su insanı boğar,ateş yakarmış. 
*Göz gördü,Gönül sevdi seni yüzüm mahım 
Kurbanın olam varmı benim bunda günahım. 
TELMİH SANATI 
Bir mısrada veya cümlede geçmişte yaşanmış olan,herkesçe bilinen bir olayı veya şahsı hatırlatmaya telmih denir. 
*Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi 
Bedri aslanları ancak bu kadar şanlı idi. 
*Aşk-ı sadık menem Mecnun'un adı var. 
KİNAYE SANATI 
Bir kelimeyi veya sözcük grubunu hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek şekilde kullanmaya kinaye denir.Kinaye de mecaz anlam kastedilir. 
*Kötü gününde elinden tuttu. 
*Şu karşıma göğüs geren 
Taş bağırlı dağlar mısın? 
*Ali gözü açık bir çocuktur. 
TARİZ (İRONİ) SANATI 
Birini küçük düşürmek ve onunla alay etmek amacıyla sözün ya da kavramın gerçek ve mecaz anlamı dışında büsbütün tersini kastetmektedir. 
*Düşük alan bir öğrenciye:''Allah nazardan korusun,bu ne büyük başarı.''demek gibi. 
*Bize kafir demiş müfti efendi. 
Tutalım ben ona diyem müselman 
Varıldıkta yarın rüz-ı mahşerde 
İkimiz de çıkarız anda yalan 
TENASÜP SANATI 
Anlam bakımından aralarında ilgi bulunan iki veya daha fazla kelimenin bir arada (beyit-mısra- dörtlük) kullanılmasına denir. 
*Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib 
*Nedir bu zulüm,bu haksızlık,bu işkence...? 
LEFF-Ü NEŞİR (TOPLAYIP DAĞITMA) SANATI 
Birinci mısrada toplanan en az iki kavramın ikinci mısrada bir benzerinin söylenmesine denir. 
*Gönlümde ateştin,gözümde yaştın 
Ne diye tutuştun,ne diye taştın. 
*Biz denizde kaptan,ovada çiftçi,şehirde esnaf olan, 
Biz gemi yürüten,tarla süren,alış-veriş yapan. 
CİNAS SANATI 
Mısra sonlarında sesteş sözcüklerle yapılan uyaklara cinas sanatı denir. 
*Kısmetindir gezdiren yer yer seni 
Arşa çıksan da bu akıbet yer yer seni. 
*Bu ne güzel bir gül 
Hiç ağlama hep gül. 
SECİ
Düz yazıda,kelimelerin kafiyeli olacak şekilde sıralanmasına denir 
* "Hisarad Türk'ün kuvveti,Küçüksu'da neşesi,Kağıthane'de zevk ve şevki,Eyüp'te manevi yazı surlarda atılışı,hava gibi tenefüs edilir,o kadar barizdir."
ALİTERASYON 
Mısra veya beyitte ahenk oluşturacak şekilde aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasına denir. 
*Dest busı arzusuyla ger ölürsem dostlar