Deri ve zührevi hastalıklar Hakkında her türlü bilgi

Başlatan karikaturk105, Nis 23, 2009, 01:14 ÖS

« önceki - sonraki »

karikaturk105

Deri nedir?
Vücudumuzun en büyük organı olan deri; dokunma organıdır. Kişi dokunmayla; basınç, sıcak, soğuk ve acıyı algılar.Dokunmayla eş seçer. Altderide bulunan sinir uçlarına bağlı duyu cisimciklerinin kimi dokunmayı, kimi basıncı, kimi sıcağı, kimi soğuğu, kimi acıyı alır.
Geniş yüzeyi ve büyük duyarlığıyla deri vücudumuzun dış etkilerden korunmasını sağlar. Bu nedenle derinin bakımı ve korunması insanlar için büyük önem taşır.Onu koruyabilmek için biraz daha yakından tanıyalım.
Dokunma duyusu organı olan deri vücudun üstünü kaplar. Derinin üstünde kıllar ve gözenek adı verilen çok küçük delikler bulunur.

Derimiz,bedenimizin doğal deliklerinin içinde (solunum ,sindirim,cinsel organ girişlerinde) özelleşmiş nemli yapısıyla mukoza adını alır.

Derimiz esas olarak 3 bölümden oluşur.
-Epidermis
-Dermis
-Subkutan doku

Epidermis:
En üst tabakadır.Üst ve alt olarak bunun da kendi içinde 2 ye ayrıldığını söyleyebiliriz.Kalınlığı, 1 mm nin onda biri kadardır.Derinin koruyucu fonksiyonunda önemli rol oynar.Dış ortamla direkt ilişkilidir.Protein yapıda olan keratin maddesi bu tabakada sentezlenir ve deriye dayanıklılık verir. Derimize rengini veren melanin sentezi de epidermisin malpigi denen canlı kısmında gerçekleşir.Yapısında keratin bulunan saç ve tırnaklar gibi epidermisin üst kısmı da cansızdır.Dış etkenlerin etkisiyle ölü hücreler aşınıp döküldükçe alttan yeri doldurulur.Eğer epidermisin üstü canlı hücrelerle kaplı olsaydı çok acı çekerdik.Keselenmek denilen türk geleneği esnasında bu cansız bölümdeki ölü hücreler temizlenir.

Supkutan:
Altderinin altında derialtı dokusu denilen yağlı bir tabaka yer alır. Bu tabaka derinin kaslar ve kemikler üstünde kalmasını sağlar.


Kılların ağarması:
Kılların beyazlaşması ise kıl soğanındaki boya maddelerini akyuvarların yok etmesinden ve mikroskopik hava kabarcıklarının kıla yerleşmesinden ileri gelir.

Derinin görevleri:
Derinin kalınlığı,vücüt bölgelerine göre 1,5 - 4 mm. arasında değişiklik gösterir.Yüzölçümü erkeklerde1,80 m2 kadınlarda ise 1,60 m2 kadardır.

-Dokusu çok sağlam olduğu için asalakların, mikropların zehirlerin girmesine izin vermez.
-Esnek ve sağlam yapısıyla fiziksel travmalara karşı koyar.

-İçindeki çok sayıda sinirlerle ve üstündeki hareketli kıllarla, üç çeşit dokunma duyusu (şekil, basınç, ısı) verir.

-Deri salgılarının da koruyucu bir rolü vardır.Yağ maddesi; Keratin ihtiva eden tabakaları (deri yüzeyi,saç ve tırnaklar) yumuşak tutar.

-Terleme yoluyla, organizma artıklarının bir kısmını (kreatinin,üre,amonyak) atarak detoksifikasyonu sağlar

-Gene terleme ve buharlaşma yoluyla vücut ısısını ayarlar.

Derimiz yani cildimiz; bedenimizin aynası gibidir.İç organlarda ki bir sorun kendini ilk cilt belirtileriyle gösterebilir.Hem dış ortam ile organizma arasındaki ilişkiyi hem de bir takım ruhsal tepkilerimizi yansıtır.Ona iyi bakmak hepimizin görevidir.

Egzama (atopik dermatit)
Atopi; deri, burun veya akciğerin aşırı inflamasyona eğilim gösterdiği yani saman nezlesi,astım,deri hassasiyeti olması durumunu (alerjik bünye) anlatmak için kullanılan bir sözcüktür. Atopi ailesel geçişlidir. Atopik Dermatit yani egzema, bir tür alerjik deri iltihabıdır. Alerjik kontakt dermatit, seboroik dermatit ve numuler dermatitte egzama grubu içinde yer alırlar.
Her yaşta rastlanan bir hastalık olmasına karşın,daha çok bebeklikten gençliğe kadar olan yaş diliminde görülür. Annesinde alerjik hastalık olan yeni doğanda %27 oranında görülür.
En sık görülme yaşı 1 yaştır. 2 yaşından sonra genellikle kaybolur. Kaybolmayanlar genellikle 25 yaşına kadar iyileşir.Ama % 50 sinde ömür boyu ilk dönemlerdeki kadar ağır olmamakla beraber devam eder.
Ayrıca meslek egzemaları olarak sınıflandırılabilecek erişkin egzamaları da vardır.Sürekli bir kimyasala maruz kalma buna neden olabilmektedir.Tedavinin başlıca şartı meslek değiştirmektir

Belirtileri:
Başlangıç evresinde;
-Kaşıntı
-Gerginlik
-Deridekızarıklık.
-Sulanma( Genellikle eğer buradaki duruma kaşıma yüzünden bekteriyel ya da viral bir enfeksiyonda eklenirse görülür.)
Daha sonra ise; Daha az kızarıklık eşliğinde ve daha kuru bir iltihaplanmadır.Deri pullu ,kahverengimsi bir hal alır.
Bu değişiklikler, derinin yüzeysel katmanlarındaki bir iltihap sürecine veya bazı dışsal etkenlere bağlı olarak ortaya çıkar.Dışsal etkenlerin etkisinde kalan bölgenin uzağında da egzama oluşabilir:Örneğin eller bir kimyasal maddeden etkilendiğinde, egzama bacaklarda oluşabilir.

Yeni doğanda:Genellikle yüzde ve kulak arkasındaki pililerde, dirseklerde, dizlerin arkasında ve popolarında görülür. Yüzde özellikle göz kapaklarının birleştiği çizgilerde görülür.

Çocuklarda:Kol ve bacakların dış yüzünde görülür. Çocuk ve ergenlerde, deri belirtilerinin olmadığı alana sert bir cisimle basıldığında beyaz dermografizm denilen beyaz renkli bir kabarıklık oluşur. Bu şüpheli durumlarda doktorlar tarafından atopik dermatit tanısı koymak için uygulanan bir yöntemdir. Daha yararlı bir test ise kanda IgE antikorlarına bakmak ve alerji deri testi yapmaktır. Deri testi gıdalar, ev tozu akarları, hayvan tüyleri, polenlerle yapılır.Hastalık bazen tipik olmayan bir şekilde avuç içleri el ve parmak sırtlarında veya ayakların üzerinde de görülebilir.

Nedenleri:Metabolik işlevlerdeki aksaklıklar,bazı maddelere karşı duyarlılıklar egzamaya neden olabilir.(örneğin süt).Bu madde alerji testi ile belirlenebilir Ara sıra toz ve toz tutan objeler ( yün yastıklar, yataklar, halılar, bazı oyuncaklar ve yün ve sentetik kıyafetler ) hastalığın kötüleşmesine neden olabilir..

Tedavi ve öneriler:
-Eğer hastanın bir gıdaya duyarlılığı saptandı ise bu gıda mutlaka diyetinden çıkarılmalıdır.
-Eğer sorumlu olan, çevresel bir faktörse onlardan da kaçınmak gerekir.
-Ilık su banyosu ve kokusuz sabunlar kaşıntıyı azaltır. Bir havlu ile sürtmeksizin hafifçe kurulanır ve hemen nemlendirici krem sürülür
-Antihistaminikler derideki kaşıntıyı önlemektedir. 12 yaşın altındaki çocuklarda uyku hali yapmayan ve uzun etkili antihistaminikler kullanılmalıdır.
-Tırnaklar kısa kesilmelidir.
-Yumuşak ve pamuklu giysilerin kullanılması uygundur.
-Deterjanlar hafif ve parfümsüz olmalıdır.
-Şiddetli belirtiler için kortizonlu kremler kullanılabilir.
-Fakat bu kremler kesinlikle yüzdeki belirtilere uygulanmamalıdır.
-Eğer belirtilerde sulanma olursa hasta mutlaka doktoruna başvurmalı ve gerekli olan antibiyotikleri kullanmalıdır.
-Her hastalıkta önemli olan moral destek,deri hastalıkları söz konusu olduğunda daha da önem kazanmaktadır.Morali yüksek tutmak tedaviden daha iyi sonuç almayı kolaylaştıran bir faktördür.
-Son yıllarda bu hastalığa karşı bazı özel tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Topikal immunmodilatör adını verilen bu ilaçlar orta şiddetteki egzemalarda kullanılmaya başlanmıştır. Yeni keşfedilen bu ilaçlar kortizon içermez. Yapılan son çalışmalarda, bu ilaçların egzeması olan hastalarda iyileşme sağladığı ve de kortizonlu ilaçlar gibi yan etki oluşturmadığı saptanmıştır.
-Atopik dermatit oldukça yaygın bir hastalıktır. Uygun yapılan bir tedavi ile hastaların büyük bölümünde hastalık kontrol altına alınabilir.

Sedef hastalığı(Psöriasis)
Sedef hastalığı çeşitli biçimlerde ortaya çıkan kronik bir deri hastalığıdır.Bozukluk kolaylıkla teşhis konabilecek tipik bir görüntüye sahiptir.Farklı şekillere sahip olabilirler.Nedeni kesin olarak bilinmemesine karşın,genetik yatkınlığı olan kimselerde çeşitli dış etkenler, oluşumu kolaylaştırır.Birkaç tipte görülmesine karşın en sık görüleni; Psoriazis vulgaris(klasik tip) tir.

Belirtileri ve seyri:
Psoriazis vulgaris ;
-Başlangıç su kaparcıkları ya da küçük odacıklarla olur.
-Bunlar genişler ve üzeri sertleşerek sedefi beyaz ya da gümüşümsü kabuksu skuam denen plaklarla örtülür.
-Bu skuamlar kazındığında,tabaka tabaka kalkarak toz şeklinde dökülür.
-Hatta bu skuamlar zorlamayla tamamen kaldırıldığında,alttaki zemin üzerinde kanamalar görülür.
-Lezyonlar simetrik olarak diz, dirsek, saçlı deri (kulak arkası) ve göbek çevresine yerleşir. Küçük tek bir plak birleşerek geniş plaklara, geniş plaklar birleşerek harita gibi lezyonlara dönüşebilirler. El ve ayak tırnaklarında da tutulum görülebilir.Toplu iğne başı büyüklüğünde çukurcuklar,renk değişiklikleri şeklinde görülebilir.

Tedavi :
Öncelikle tedavi ile elde edilen iyileşmenin her zaman kalıcı olmadığı, bu iyilik durumunun uzun sürebildiği gibi tekrarlama olasılığının da olduğunu belirterek başlayalım.Biz eğer sedef hastası olmuşsak, bununla yaşamayı öğrenmek zorundayız demektir. Hastalığa neden olan ve alevlenmesine katkıda bulunan tetikleyici etkenlerden sakınmalıyız.Eğer doktorumuz gerekli görüyorsa psikiyatrik yardım almaktan kaçmamalıyız.

Sedef tedavisinin amacı;hastalığı mümkün olan en az görünebilir belirginliğe ulaştırmak için en etkin ve uzun sürecek tedavi yöntemini uygulamaktır.

Topikal Tedavi: Dışardan sürülen ürünlerle tedavi yöntemidir.Deride kuru kalmaması gerektiği için nemlendiriciler de kullanılır.Yüzeydeki kepekler kaldırılarak uygulandığında daha etkin bir sonuç elde edilebilir.

Topikal kortikosteroidler:
Topikal tedavide en etkin ve en çok kullanılan ilaçlardır. Bunların seçiminde steroidin etkinliği ve gücü gözönünde bulundurulur. Önce güçlü steroidlerle başlanır, daha sonra iyileşme elde edildikçe gücü daha az olanlara geçilerek yan etkiler en aza indirilmeye çalışılır. Nüks ve alevlenmeyi önlemek için tedavi sistemik steroid tedavisinde olduğu gibi aşamalı olarak azaltılarak ilaç kesilir.

Fototerapi: Güneş ışınlarının sedef hastalığı üzerindeki olumlu etkisi uzun yıllardan beri bilinmektedir. Fototerapi iki şekilde yapılır: UVB ışınları (dalga boyu 290-320 nm) ve PUVA. Bu uygulamada kullanılan cihazlar ile bütün vücuda ele, ayağa, kola, bacağa ve başa ayrı ayrı ultraviole ışınları vermek mümkündür. Bu iki çeşit tedavi de derinin rengine ve hastanın toleransına göre ayarlanır.

Ağızdan Alınan İlaçlar:
Oluştuğunda belirtileri yatıştırmak için olduğu gibi tekrarlamayı önlemek amaçlı da ağızdan alınan çeşitli sistemik etkili ilaçlar da kullanılabilir.

Madalyon hastalığı (pitriazis rosea)
Her yaşta görülebilen döküntülü bir deri hastalığıdır. Bulaşıcı değildir. Sebebi bilinmemektedir. Son bahar ve kışta artış görülebilir. Kişinin stresi arttırıcı faktör olabilir.

Belirtileri:
-madalyon belirtisi(göğüs ve sırtta geniş bir pembe leke şeklinde başlar)
-bu leke solar ve halka şeklinde kalır
-kaşıntılı olabilir
-döküntüler ödemli olabilir
-üzeri pullanabilir(bu yüzden mantarla karıştırılır)
-oval şeklinde döküntülerdir
-birkaç hafta içinde bir çok pembe döküntü oluşur
-döküntüler sayısız artabilir
-sıcak ve fiziksel aktiviteyle artış olabilir
-bazen sırtta ters noel ağacı görüntüsü

Tutulum:
-sırtta
-kollarda
-bacaklarda
-boyunda
-nadiren yüzde

Tedavi:
Aslında kendi kendine geçer. Bu süreyi kısaltmak için, nemlendiriciler, kese ve liflenmeden kaçınma, kaşıntıyı azaltıcı uygulamalar önem kazanır. Kaşıntıyı gidermek için ağızdan alınan veya sürülebilen bir takım ilaçlar kullanılabilir. Nemlendirici losyonlar yazılabilir. Kortizonlu numuneler kullanılabilir. Sıcak olmayan ılık banyolar yapılması tavsiye edilir. Döküntüyü arttıracak fiziksel aktivitelerden kaçınılması önerilir.




Vitiligo
Deriye rengini veren melanosit dediğimiz hücrelerin yıkımı ve deride renk kaybına uğramış alanlarla seyreden bir hastalık olan vitiligo kronik ve ilerleyici bir deri hastalığıdır.
Renk kaybına uğramış vitiligo alanları,çeşitli büyüklüklerde olabilir.bazen bir nokta bazen kocaman bir yama gibi görünebilir.Her taşta ,her cinste görülen bu hastalığın nedeni bilinmemektedir.

Risk Grupları::
-ailesinde vitiligo olanlar
-vücudun bağışıklık sisteminin zayıfladığı durumlar(ameliyat gibi fiziksel stresler ve anksiyete ,depresyon gibi psikolojik stresler)

Eşlik eden hastalıklar:
-egzama gibi diğer kronik dermatolojik hastalıklarla
-anemi, diyabet, tiroid bozuklukları vb. hastalıklarla beraber görülebilir.

Tutulum:
Vücutta en çok görüldüğü bölgeler; yüz, dudak, boyun, göğüs, penis, diz, dirsek ve el sırtlarıdır.Ayrıca hastalar oluşan bu vitiligo beyazlıklarının güneşe fazla duyarlı olduğunu bilmelidir.Güneş yanıklarında sonra yeni vitiligo alanları oluşabilir.
Vücudunuzda rastladığınız her beyaz leke vitiligo değildir.Vitiligo bulaşıcı da değildir.Bu insanlardan kaçınmak için bir sebep yoktur

Tedavi:
-Öncelikle kişiye vitiligoyla nasıl yaşayacağı öğretilir.Günışığına çıkarken yüksek faktörlü güneş koruyucular kullanmak gibi

Bölgesel Tedaviler: Vitiligolu bölgeler üzerine sürülen lokal steroidli kremler uygulanabilir.Bu tür kremler yaygın olmayan vitiligolarda oldukça etkilidir

-Işın tedavisi:UVA (320-400nm) dalga boyundaki ışınlar kısa tedavi aralıklarıyla özel kabinlerde cilde verilir.Haftada 2-3 seanslık düzenli uygulamalarla oldukça başarılı sonuçlar elde edilmektedir

-Sistemik Tedaviler:Vitamin tedavileri, steroid, vb.

-Kozmetik Kapatıcılar

Depigmentasyon:Çok yaygın vitiligolarda kalan sağlam deriler beyazlatılabilir.

-Punch greft: Bu uygulama; bir bölgeden alınan sağlıklı derinin, beyaz plaklara ekimi prensibine dayanıp, her zaman başarılı sonuçlanır.Cilt üzerinde önce kırmızılık daha sonra kahverengi lekelenmeler ile başlayan rengin geri dönüşü görülmektedir.

Bir çok hastada olumlu sonuca yani rengin geriye dönüp beyazlıkların kaybolduğu görülmektedir. Özellikle yüz ve boyun gibi estetik bölgelerdeki olumlu yanıtlar daha hızlı ve umut vericidir.

Kurdeşen (ürtiker)
Oldukça sık rastlanan bir deri hastalığıdır. Kan plazmasının derideki küçük damarlardan dışarı çıkması sonucu oluşur.
Hastalığın bulguları arasında kaşıntılı, deriden kabarık, kızarık 0,5cm ila çok büyük ölçülerde deride plaklar bulunur. Yanma ve batma hissi de olabilir. Birleşerek büyük alanlar oluşturabilirler. Bu döküntü bir kaç saat içinde solabilir. Daha bu döküntüler solarken başka bir bölgede yenileri oluşabilir. Bir çok atak bir kaç gün veya bir kaç haftada geriler. Bazen de yıllarca sürebilir.
Ayrıca bazı ürtiker vakalarına ''anjioödem''dediğimiz tablo da eşlik edebilir. Anjioödem genelde göz etrafında dudaklarda, yüzün diğer kısımlarında, kol ve bacaklarda, parmaklarda, cinsel bölgede oluşabilir. Bunlarda da özellikle şişlik ön plandadır. Her iki hastalıkta da deriden kabarık olan durumu ortaya çıkaran şey deri içinde ödem olmasıdır. Anjioödemde derinin alt tabakaları da olaya iştirak ettiği için şişlik çok ön plandadır. Şişliğe kaşıntıdan ziyade yanma hissi eşlik edebilir. Bu durum hastaları çok korkutmasına rağmen genellikle 24 saat içinde geriler. Bununla birlikte nefes almakta ve yutkunmakta zorluk varsa acilen bir doktora başvurulmalıdır.

İki tipi vardır.

1-Akut ürtiker:Altı haftadan kısa süreli kurdeşen, akut ürtiker olarak anılır. Bu hastalıkta neden genellikle alerjidir.Alerjiye neden olan faktör; gıdalar , ilaçlar ya da bir enfeksiyon olabilir.

En sık neden olan gıdalar:
Fındık,çikolata,balık,domates ve süttür.Gıdalara eklenen katkı maddeleri de ürtikere neden olabilir.Gıda yenildikten sonra belirtiler gıdanın sindirim süresine göre değişiklik gösterir
En sık neden olan ilaçlar:
Antibiyotik, idrar söktürücü, ağrı kesici, ve sakinleştirici ilaçlar sıklıkla;anti asitler, romatizmada kullanılan ilaçlar, vitaminler, göz ve kulak damlaları, kabızlık ilaçları vajinal fitiller de nadiren ürtiker nedeni olabilir. Bu tip bir döküntünüz olduğunda doktorunuza kullandığınız ilaçları söylemek önemlidir. Enfeksiyonlar

Enfeksiyonlar:
Bir çok enfeksiyon ürtikere neden olabilir. Çocuklarda soğuk algınlığı en sık rastlanılan nedendir.Bunun dışında çok nadir de olsa solunum yolu ile alınan bazı alerjenler (örneğin ev tozu akarları) de akut ürtiker yapabilir.

2-Kronik ürtiker: Altı hafta ve üzerinde bir zamana yayılan kurdeşen;kronik ürtiker olarak anılır. Neden genellikle alerji değildir.Bu hastaların ancak %3-5? inde allerji rol oynayabilir. Bu allerjenler de genel olarak ağız yolu ile alınan alerjenlerdir (gıdalar...). Bunun dışında bu hastalığın çok değişik sebepleri olabilir.

Bunlar içerisinde otoimmun hastalıklar (otoimmün tiroidit, sistemik lupus eritematozus vb.), kronik enfeksiyonlar (tuberküloz, bruselloz vb.), fokal enfeksiyonlar (sinüzit, diş ve dişeti enfeksiyonları vb.), Helikobacter pylori enfeksiyonları, bazen hepatitler, bazen bazı kanser türleri vardır. Bu nedenle bir çok araştırma yapmak gereklidir. Tüm ayrıntılı araştırmalara rağmen %60-65 vakada hiçbir neden bulunamayabilir. Bu hastalar da idiyopatik (sebebi bilinmeyen) kronik ürtiker olarak adlandırılır.

Tedavi:
Hastalara öncelikle alerji testleri ve kökende yatan hastalığın araştırması da yapılmalıdır.En iyi tedavi etkenin saptanması ve bu etkenden sakınılmasıdır. Bu kolaylıkla yapılamaz ve bazen imkansızdır. Doktorunuzun yazacağı antihistaminik dediğimiz ilaçlar genellikle ürtikerde iyileşme sağlar. Ürtikerin oluşmaması için en iyi yol anthistaminiklerin düzenli bir şekilde alınmasıdır. Doktorunuz size en uygun olan bir veya birden fazla antihistaminik seçeneğini reçeteleyebilir. Şiddetli olgularda epinefrin veya kortizon enjeksiyonuna ihtiyaç duyulabilir.

Diğer ürtikerler:
1-Fiziksel Ürtiker: Sıcak, soğuk, basınç, titreşim ve egzersize bağlı olarak gelişebilir
2-Solar Ürtiker:Güneş ışınları ile oluşur.
3-Demografizmvuşturma,kaşıma ya da çizik ile oluşur.

Kaşıntı
Vücudun herhangi bir yerinde ya da tamamında hissedilebilir. Böcek dolaşıyormuş hissi, hafif yanma ve batma gibi belirtilerle de ortaya çıkan, insanı çok rahatsız eden, toplum içinde zor duruma düşüren, sevimsiz ve sıkıntılı bir durumdur. Çok şiddetli olduğunda; uykusuzluğa,gerginliğe ve depresyona bile neden olabilir.

Çeşitli parazitler:Bitlenme,uyuz ,kıl kurdu.
Mantar hastalıkları
Bazı alerjik maddelerabun,çamaşır tozları ,boya maddeleri ve yün veya sentetik giyecekler gibi.
Bazı gıdalar:Çilek,yumurta,süt en yaygın alerjik gıdalardır.
Ruhsal sıkıntılar
Kuru bir cilt,kaşıntıya neden olabilir

Tedavi:
Burada ilk şart;kaşıntının nedenini tespit etmektir.Bunun için ayrıntılı bir cilt muayenesi,kan ve alerji testleri, gerekirse biyopsi bile yapılır.Altta yatan hastalık tespit edildiğinde hemen ona yönelik tedaviye başlanır.

Kaşıntıya karşı yapılabilecekler:
-Mümkün olduğunca kaşınmamaya çalışınız
-Kaşıntı önleyici ilaçlar alabilirsiniz
-Sıcak duş ve banyodan kaçınınız.
-Hafif ve bol giysiler ,serin bir ortam kaşıntıyı hafifletebilir.
-Banyoda iyi durulanınız.
-Banyodan çıkınca,vücudunuza nemlendirici uygulayınız
-İleri vakalardaultraviole tedavisi de kullanılabilir

Derinin enfeksiyonları
Mantarlar
Tıpkı küf mantarları gibi ,vücut mantarları da nemli, havasız ve temiz olmayan ortamları severler. Bu tür yerlerde gelişip üreyebilirler. Ama bu üreme, hızlı ve yayılıcıdır. Özellikle pişik ve tahriş olmuş bölgeleri severler. Çok azimkardırlar bir başladı mı hızlı bir şekilde vücuda yayılmak için ellerinde geleni yaparlar.
Kesinlikle Bulaşıcıdır:
Bulaşım son derce kolaydır.Özellikle toplu yaşanan mekanlarda hızla yeni vücutlara geçiş yapar ve oralarda da hızla ürerler.Yatılı okullar,yurtlar,spor salonları,hamamlar ,saunalar,havuzlar,plajlar,abdesthaneler en sevdikleri ortamlardır.

Nasıl korunabiliriz:
Başkasının özel eşyalarını kullanmayınız:Her ne olursa.Terlik,havlu,çorap, ayakkabı, giysi,saç fırçası,tırnak makası

Mantar enfeksiyonu çeşitleri:

Ayak mantarı(atlet ayağı):
En sık rastlananıdır.Bu kadar sık rastlanmasına rağmen pek önemsenmez.
Belirtileri:
-Parmaklar arasında pişik benzeri bir görüntü,
-sulanma,(özellikle 4. ve 5. parmak arası)
-kaşıntı ve yanma,
-kızarıklık
-kötü koku
Hızla ayağın üst yüzeyine doğru ilerler. Kaşınma yoluyla deride yaralar ve sıyrıklar açılması diğer mikroplar için de iyi bir giriş kapısı oluşturur. Bu duruma kinci bir mikrobik hastalık da eklenebilir. Ülkemizde ''Yılancık'' adı verilen mikrobik hastalığın en sık, ayaklar ve bacaklarda görülme nedeni de tedavi edilmeyen mantar hastalıklarıdır. Bunların da dışında, bazen bu mantar hastalıklarına karşı bazı alerjik reaksiyonlar gelişerek başka türden sorunlara yol açabilir. Şekilleri bozulur. Hastalıklı ayakların tırnakları kalınlaşır .Ayak tabanının derisi de kalınlaşır ve pul pul olur.

Nedenleri:
-Sıkı ve hava almayan pabuçlar
-sıkı ve sık değişmeyen çoraplar,
-terli ayak
-yüzme,banyo ve egzersiz sonrası ayakların kurulanmaması,
-çıplak ayakla dolaşmak
-Ayakları temiz tutmamak
-mantarlı kişiye ait çorap,ayakkabı ve terlik kullanımı ayakta mantar enfeksiyonuna neden olabilir.

l mantarı:
Tıpkı ayak mantarı gibi parmak araları tutulur.Eli bulaşık ve çamaşırdan çıkmayanlarda görülür.
Belirtileri;
-özellikle elin 2. ve 3. parmakları arasında başlayan kaşıntı
-sonra bu kaşıntı avuca doğru yayılır
-kızarıklık
-ilerleyen dönemde bu bölgede beyaz lekeler görülür.

Cinsel organ mantarı:
Cinsel organ mantar hastalıklarına da sık rastlanır. Özellikle kadınlarda.
Nedenleri:
-temiz olmayan iç çamaşırları,
-cinsel ilişkiden sonra gereken temizliğin yapılmaması,
-sentetik iç giyim ürünleri bu tip mantara davetiye çıkarır.
Belirtileri:
-en önemli belirtisi cinsel bölgedeki dayanılmaz kaşıntıdır,
-kızarıklık,
-ilerleyen dönemde, vajinal zemin üzerinde kesik peynir görünümünde beyaz plaklar
-beyaz parçacıklar içeren akıntıdır.
Vajina mantarı hastalığı tedavi edilmezse,önemli kadın hastalıklarına neden olabilir.

Kasık mantarı:
Daha çok erkeklerde görülür.Her iki kasıkta birden görülebilir.
Belirtileri:
-çıldırtıcı bir kaşıntı hissi
-kızarıklık
Dar giysiler ve şişmanlık bu mantarın gelişimini körükler.

Vücut mantarı:
Öncelikle gövde üzerinde ve kollarda bacaklarda görülür.Tekrarlama eğilimi gösterir.Özellikle çok terleyen ve nemli kalan ;göğüs aralarında,koltuk altlarında,vücut kıvrımlarında görülür.Sıcak hava etkilidir.Ayrıca bebeğe uygun olmayan bebek bezi de bu mantara neden olabilir
Belirtileri:
-kaşıntı
-kızarıklık
-kabartı ilk belirtidir.
Önce tek tek sonra birleşebilen deriden kabarık lezyonlardır.Zamanla deriden daha açık ya da daha koyu bir renk alabilir.

Ağız mantarı:
Maya benzeri fırsatçı bir mantarın neden olduğu ağız mantarı halk arasında 'pamukçuk' olarak da bilinir. Genellikle direnci küçük kimselerde ;bebekler, yaşlılar, kanser tedavisi veya benzeri tedaviler görenlerde sık görülür.
Belirtileri:
-ağız içinde beyaz,peynirimsi süt kesiği görüntüsünde parçacıklar halinde lezyonlar
-bu lezyonlar, yapışık olarak tüm ağzı kaplamış halde de bulunabilirler.
-ağızda acı ve yanma hissi

Saç ve kıllı deri mantarı:
Saç mantarı ; Genellikle çocuklarda görülür.
Belirtiler:
-kırık saçlar
-kafa derisinde,kaşıntı
-kabartı
-mantarın olduğu bölümde saç dökülmesi ve kellik
-zamanla çok sayıda saçsız halka şeklinde gri bölümler oluşur

Kıllı deri mantarı:
Erkeklerin bıyık ve sakal bölgelerine bulunur. Görünümü saçtaki gibidir. Kırsal alanlarda ve özellikle sığır ve köpeklerle birlikte olan kişilerde sıktır.

Tırnak mantarı:
Halk arasında pek önemsenmemesine rağmen hem çirkin görüntüsü hem de diğer enfeksiyonlara da zemin hazırlaması nedeniyle tırnağın kaybedilmesine kadar varabilen bir durumdur.
Belirtileri:
-kalınlaşmış
-renk değişikliğine uğramış(beyaz,kahve ,sarı)
-parlaklığını yitirmiş tırnak.
-tırnak sonunun altında biriken keratotik döküntü .
Tırnak mantarı, en çok ayak tırnağını tutar ki bunun en büyük nedeni ayak mantarıdır.Tırnak mantarı,mantarın, tırnak yatağını tutmasıyla oluşur.El tırnaklarında da görülebilir.

Mantar enfeksiyonunda tedavi:
Yukarıda anlattığımız her bir mantar enfeksiyonunun kesinlikle tedavisi vardır.Ağızdan alınan mantar ilaçları,solüsyon ve kremler,özel tırnak cilaları bu tedaviler için geliştirilmiştir.Gerektiğinde antibiyotikler de devreye girer.
Ama bunların her biri doktor kontrolünde kullanılmalıdır.Aksi takdirde gereksiz yere tedavi uzar, mantarınız direnç kazanır.
Ayrıca unutmamanız ve dikkatli olmanız gereken konulardan biri mantarın bulaşıcı olduğu gerçeğidir.Ev halkını ve çevrenizdekileri bu bulaşmadan korumak öncelikle size düşer






уαşℓαиαяαк ∂єğiℓ уαşαуαяαк
тє¢яüвє кαzαиıℓıя,
zαмαи iиѕαиℓαяı ∂єğiℓ αямυтℓαяı
σℓgυиℓαşтıяıя.

иє ѕαкιиℓιк göя∂ü уüzüм нαуαтıм нєρ

karikaturk105

уαşℓαиαяαк ∂єğiℓ уαşαуαяαк
тє¢яüвє кαzαиıℓıя,
zαмαи iиѕαиℓαяı ∂єğiℓ αямυтℓαяı
σℓgυиℓαşтıяıя.

иє ѕαкιиℓιк göя∂ü уüzüм нαуαтıм нєρ

karikaturk105

Uçuk (herpes simpleks)
Dudak, ağız ve burun delikleri çevresinde çıkan Herpes simplex, adı verilen virüsün sebep olduğu hastalıktır. Görüntüsü, içi su dolu küçük kabarcıklar şeklindedir.
Uçuk virüsü (Herpes simpleks) ile insan ilk tanışma genellikle 0-5 yaş arasında olur.Uçuğu olan aile bireylerinden birinin masum öpücüğü sonucunda, uçuk virüsü vücuda girer. Çoğunlukla fark edilmeyen küçük kızarıklıklar şeklinde ortaya çıkar. Ama kimi hassas bünyelerde ciddi enfeksiyon şeklinde görülebilir. Uçuk virüsü vücuda girip ilk enfeksiyonu yaptıktan sonra tedaviyle yok olmaz.Sadece uyur.Vücudun zayıf düştüğü durumlarda,uyanır ve uçuk çıkar.

Uçuğun evreleri:

-Uçuk çıkacak bölgede 0-24 saat önceden gıdıklanma, karıncalanma, kaşınma, yanma, sızlama hissedilir.

-Bu evreden sonra ,uçuk çıkacak bölgede kızarma ve şişme olur.

-Daha sonra kabarcıklar patlar ve ülserler oluşur.Özellikle bu devrede çok ağrılıdır.

-Zamanla kuruyup çatlar, sızıntı yapar ve açılarak görüntüyü bozan çirkin bir yara haline gelir.

-Nihayet kabuklanma başladığında uçuk da küçülmeye başlar.

Kesinlikle bulaşıcıdır:Uçuk, Ön belirtileri ile açık yaranın kapanması süresi arasında kesinlikle bulaşıcıdır. Eğer uçuğa dokunulursa yüzün diğer bölümlerine, göze ve vücudun diğer bölgelerine (genital bölge gibi) de bulaştırılabilir.

Uçuk aktifken yapılmaması gerekenler:

-Uçuğa kesinlikle dokunulmamalıdır.
-Uçuğa bir şekilde temas etmiş el,havlu,pamuk vs. ile kesinlikle gözlere dokunulmamalıdır.
-Diğer insanlarla ( özellikle bebek ve çocuklar) yakın temastan, özellikle öpüşmeden kaçınılmalıdır.
-Uçuklu insanın kullandığı havlu, bardak, çatal, kaşık vb. eşyalar ayrılmalı ve başkalarının kullanmasına izin verilmemelidir.
-Uçuklu kişinin yediği ya da içtiği şey paylaşılmamalıdır.
-Uçuk yara halindeyken yarayla, kabuk bağladığında, kabuğu ile oynanmamalıdır. (Parmaklara uçuk virüsü bulaştırırken, uçuk yarasına da diğer mikroplar bulaştırılmış olur.)

Tedavi:
Uçuk için özelleşmiş ilaç ve kremler kullanılabilir.En etkin sonuç bunları daha kaşınma ve karıncalanma evresindeyken almaya başlamaktır.Uzun etki için ilaç kürleri de uygulanabilir.

Zona (herpes zoster)
Halk arasında,zona,gece yanığı ya da kuşak hastalığı olarak bilinen Herpes Zoster sinir ucu iltihabıdır. Su çiçeği geçiren herkes zonaya yakalanabilir. Çünkü sebep aynı virüstür. Şöyle ki;
Bir insan çocukluk döneminde suçiçeği geçirebilir. O iyileşir ve kalkar. Ama bu hastalığa neden olan virüs, tedavi sırasında yok olmaz. Sadece bazı sinirlerin içine yerleşerek uyur. Yıllarca sesi soluğu çıkmayabilir. Bir gün uygun ortam bulduğunda uyanır ve bu kez su çiçeğine neden olmaz. Artık neden olduğu hastalık zonadır.

Peki bu uygun ortam nedir?
Bu uygun ortam; vücut direncinin yani, hastalıklara karşı koyma gücünün düşmesidir.Direncin düşme nedenleri ise;bazı enfeksiyonlar, yorgunluk, uykusuzluk, dengesiz beslenme, aşırı kilo kaybı, stres ve yaralanmalar şeklinde sıralanabilir. Zona çocuklar da dahil olmak üzere her yaşta görülür. Ancak 50 yaşın üzerinde, ve habis (malign) hastalıklar, AİDS hastalığı, kanser ilaçları ( kanser kemoterapisi ) ve ışın tedavisi (radyoterapi) görenlerde daha ağır seyreder.

Peki uyanırsa ne olur?
Direncin azalması ile virüsü aktive eder.Yani saklandığı sinir köklerinde üremeye, sinir kökünden sinirlerin dallarına doğru yayılmaya başlar ve deriye kadar ulaşarak belirtileri oluşturur.

Belirtileri:
Zona ağrı ve deri döküntüsüyle seyreden bir hastalıktır. Bu iki belirti de tüm vücutta değil sadece sinirin bulunduğu alanda görülür. Zonada yüz, saçlı deri, gövde, kol ve bacaklar gibi vücudun herhangi bir bölgesinde sinirler tutulabilir. Bununla beraber en sık tutulan bölge, göğüs bölgesidir.Ağrı döküntüden önce başlar.

-Tutulma bölgesinde ağrı
-Zonklama
-İğnelenme
-Karıncalanma
-Uyuşma
-Hafif ateş,
-Baş ağrısı

Tedavi:Zona hastalığı kendiliğinden iyileşir.İlk oluşumdan itibaren kabarcıkların geçiş süresi 2-3 haftadır.Ancak ağrı daha uzun sürebilir.Bazen kalıcı da olabilmektedir.
Tedavide amaç hastanın bu süreyi rahat geçirmesini ve kabarcıklar patladığında mikroplara açık hale gelen yaraların, enfeksiyondan korunmasını sağlamaktır.
Zonada istirahat çok önemlidir.Döküntü için ıslak pansuman ve kurutucu merhemler,ağrı için ağrı için ağrı kesiciler verilir.Ayrıca vitaminler ve virüsün çoğalmasını surduran bazı ilaçlar da tedavi dekullanılır.
Hastalığı çok yaygın olanlarda,göz tutulumu olanlarda ve ağrısı fazla olanlarda kortizon da kullanılabilir.
Zona sonrası ağrısı gelişen hastalarda antidepresan ilaçlar ve ağrı kesiciler kullanılır.Bağışıklık sistemi bozuk olan kişilerde, yaşlılarda ve ikincil olarak bakteri enfeksiyonu gelişenlerde iz kalır.

Bulaşım: Zona geçiren bir hastanın kabarcıkların içindeki sıvı ile temas eden kişiler eğer su çiçeği geçirmemişler ise su çiçeği hastalığına yakalanırlar. Su çiçeği ve ya zona geçirmiş kişiler başka hastalardan bulaşma yolu ile virüs alınmasına karşı dirençlidirler.

Gazlı gangren
Ender görülen ve ağır bir infeksiyon olan gazlı gangrene, oksijensiz ortamda üreyen bateriler neden olur. Bunların en önemlisi; klostridium cinsi bakterilerdir. Bu bakteriler, tabiatta yaygın olarak bulunduğu gibi; insan ve hayvan bağırsağında da normal flora olarak yaşamlarını sürdürürler.
Gazlı gangren ; bol kas harabiyeti olan yaralarada meydana gelen ve zamanında müdahale edilmezse ölümle sonuçlanan bir durumdur. Kirli ve bakımsız yaralarda görülür.

Yani:
Diabet hastalarının damarsal sorunları yüzünden dokularının iyi kanlanamamasından kaynaklanan yaralar,yatak yaraları,kaza yaralanmaları;yani kirli ezik tüm nekrotik yaralar gazlı gangrene adaydır.
Çünkü bu tür yaralarda oksijen miktarı azalır.PH seviyesi düşer ve klostridiumlar kolayca üreyip çoğalabilirler.Yarada başka oksijensiz yaşayan bakterilerin bulunuyor olması da işlerini daha kolay hale getirir.

Belirtiler:
Mikrop alındıktan 1-2 gün içinde belirtiler kendini gösterir.
-yara yerinde aniden başlayan ağrı
-dokular gazla gerildiği için hasta pansumanının,sargısının ya da alçısının sıktığından şikayet eder.
-bunu yumuşama ödem takip eder
-yaraya bastırıldığında, kahverengimsi bir sıvı akar
-kötü kokuludur
-bir pensle derinin üzerine vurulunca davul sesi alınır
-durumun iyice ilerlediği durumlarda; besleyici damarlar çok sıkıştığından deride mavi lekeler görülür.
-kısa sürede tüm vücuda yayılım gösterir
-kaslarda lifleşme
-radyografide gaz görünümleri saptanır
-hastada toksik tablo gelişir.
-eritrositlerin parçalanmasına bağlı şiddetli anemi
-bulantı,kusma
-hipotansiyon ve şok gelişebilir

Tedavi:

Öncelikle tanı, kesin ve en kısa zamanda konmalıdır.Seyri gazlı gangren kadar ağır ve ölümcül olmayan ama benzer belirtiler gösteren diğer gangren türleri bertaraf edilmelidir.Diğer Anaerobik Sellülit ve Nekrotizan Sellülit gibi gangren türlerinde yayılım kan ve kas içine olmaz.Tanı koyma süreci uzarsa hasta kaybedilebilir.

İlaç:Kristalize penisilin,Polivalan gazlı gangren antiserumu.

Cerrahi:Yara üzerindeki ölü dokular temizlenir.Kasların havalanmasını sağlamak için,kesikler atılır.Bütün bu tedavi yaklaşımları bir sonuç vermediğinde,gazlı gangren gelişen organ tereddüt edilmeden kesilip(ampütasyon) alınmalıdır .Yayılımın önüne ancak böyle geçilebilir.

Hiperbarik oksijen tedavisi(HBOT):Burada amaç:Hastaları Oksijen basınç odalarına a larak, gerekli ve yeterli miktarda oksijen basıncı uygulayarak, gazlı gangrene neden olan ve oksijensiz ortamda üreyen bu mikroorganizmaların üremesni önleyip ölmeleri sağlanmaktır?Ülkemizde teknik imkansızlıklar yüzünden bu tedavi pek yayagın değildir.Ama yurtdışında yapılan çalışmalar göstermiştir ki; cerrahi+anbiyotik tedavinin birlikte kullanılmasında % 70 iyileşme sağlanırken buna HBOT de eklendiğinde % 95 lere çıkan iyileşme sonuçları elde edilmektedir.
Gazlı gangrende ölüm oranı % 50'den fazladır. Erken tanı, süratli ve etkin tedaviyle şifa sağlanabilir. Gazlı gangrenden korunmak için geniş, kirli ve nekrotik yaraların çok iyi temizlenmesi gereklidir

Benler (nevüs)
Benler derinin her hangi bir bölgesinde tek ya da gruplar halinde bulunabilirler. Benlerin çıkması genetik olarak kodlandığından engellenemez, ancak ben çıktıktan sonra kontrol edilebilir.
Deriden kabarık veya düz (bazen saplı), pembeden siyaha kadar değişen bir renk yelpazesine sahiptirler ama, genellikle kahve renklidirler. Boyutları ve şekilleri benden bene değişiklik gösterebilir.Bu renk derinin melanosit adlı hücrelerinden üretilen,melanin pigmentinden ( boya maddesi) kaynaklanır.
Benlerin kanserleşmesine ilişkin fobi toplumda gitgide yaygınlaşmaktadır.Bu nedenle Öncelikle bu konuda bilgilenmek önemlidir.Biz bedenimizi tanırız.Cildimizde neyin öteden beri var neyin sonradan oluştuğu konusunda bilgi sahibiyizdir.O halde öteden beri var olan benlerimizin de farkındayızdır.Benlerimizde sıra dışı bir değişiklik olduğunu gözlediğimizde hemen bir cilt uzmanına başvurmak bu konuda alacağımız en doğru karardır.

Benlerde sıradışı değişiklikler:
1-Asimetri:Benin bir yanı diğer yanına benzemiyorsa.
2-Bende yaşla ya da deri yüzeyinin genişlemesiyle ilişkisiz bir büyüme söz konusuysa,
3-Rengi ben yüzeyinde açıklı koyulu değişik sergiliyorsa
4-Benin sınırları her zamankinden farklı bir düzensizlik gösteriyorsa
5-Etrafında kızarma, iltihabi bir durum ya da kanama oluyorsa
6-Etrafında yeni küçük koyu benler çıkmaktaysa
Hiç beklemeyin.Hemen bir dermatoloji uzmanına görünün.

Beninize iyi bakın:
-Değişiklik olup olmadığı yönünde muayene edin.
-Yolmaya ,koparmaya çalışmayın.Onu istemiyorsanız küçük bir operasyonla aldırın.
-Giysi yakalarının ya da takıların tahrişine izin vermeyin
-Sağa sola çok çarpıp vurmamaya özen gösterin.

ßunlar ben değil:
Çillerarışın ve kızıllarda sıkça rastlanır.Güneşle belirginleşir.Kimilerinde kışın tamamen kaybolabilir.Çiller genellikle yüz boyun ve sırtın üst bölümünde görülürler.Bazılarının boyutu bezelye büyüklüğüne erişebirlir.
Seboroik keratozrta yaş üzeri kimselerde yüz ve gövdede kahve rengi lekeler ve siğile benzer pürtükler oluşabilir.Bu zararsız lekeler seboroik keratozdur.
Güneş lekeleri:El sırtlarında kollarda ve yüzde griye çalan küçük lekelerdir.Yaşla ve herhangi bir hastalıkla ilgisi yoktur.

Siğiller
Viral kökenli bir hastalıktır. HPV( Human Papilloma Virüs)'e ait bir enfeksiyondur. Şekilleri görüldükleri bölgeye göre değişse de genelde;deriyle aynı renkte,nasır gibi sert,kabarık görüntülerdir.


Bulaşıcıdır:Kişiden kişiye direkt temasla geçer.Bu yüzden siğili olan kişi dikkatli olmalıdır.

enel olarak dört çeşittir:
-Ellerde gördüğümüz yaygın siğil .
-Ayak tabanında rastlanan, deri içine gömülü siğiller.
-Daha çok yüz ve saç derisinde görülen düz siğiller.
-Genital bölgede görülen ve cinsel temasla bulaşan siğiller.Bulaşma özelliği en yüksektir.Bu konuyu zührevi hastalıklarda daha derin inceleyeceğimizden burada sözünü edeceğimiz siğiller sizinde siğil dendiğinde ilk aklınıza gelen ,genital bölge dışındaki siğiller olacak.

Her yaşta sıkça rastlana bir hastalıktır.Siğiller kendi kendine geçmez.Viral kökenli olduğundan tedavi edilmediği sürece kalır.Hatta artış gösterebilir.

Bulaşım:
-el sıkışma
-aynı havluyu kullanma
-öpüşme
-dokunma
-ortak kullanım alanları
-hamam
-jakuzi
gibi yollarla bulaşır.Yani bulaşım bu kadar kolaydır.

Risk grubu:
-allejik bünyeliler
-anemik olanlar
-yoğun stresi olanlar
-hijyenik kurallara uymayanlar
-düzensiz ve dengesiz beslenenler

Uyuz
Ancak mikroskopla görülebilen bu canlı , yazık ki deri altında dolaşan hareketli bir hayvancık bir parazittir.Küçük, yuvarlak vücutlu ve 8 bacaklı olup deride yuva yapar ve alerjik bir reaksiyona sebep olur,çılgınca kaşındırır.


İnsandan insana yakın temasla geçer. Isı ve kokunun cezbettiği canlı;yuva yapmak, yumurtalarını bırakmak ve dışkısını atmak için üst deri içerisinde tüneller açar.Kurtçuk yumurtadan çıkar ve derinin yüzeyine doğru hareket eder ve yetişkin bir canlıya dönüşmek için deri yüzeyindeki epidermis tabakası içinde yaşar.Vücuda yayılmadan bir ay geçebilir.

Belirtiler:
-ilk belirti;özellikle geceleri artan şiddetli kaşıntıdır.
-bu belirtiden öncede kişi çevresine uyuzunu bulaştırmaktadır.
-başlarda, küçük kırmızı kabarcıklar ve sivilceler görülür.
-ilerlemiş vakalarda deri kabuklu ve pullu olabilir.
-çoğunlukla vücudun kıvrım ve çatlaklarında başlar,özellikle parmaklar arasında, dirsek ve bileklerde, kalça ve kemer hizasında, kadınlarda meme başında, erkeklerde cinsel organda görülebilir.Bileziklerin, yüzüklerin altındaki deride saklanırlar.Göbek çevresi ve koltuk altı sevdikleri yerlerdir.

Tanı ve tedavi:
Tanı kesinlikle bir dermatolog tarafından konmalı.Bu belirtiler görüldüğünde,kendi kendinize bir tedavi için uğraşmak yerine kesin tanı için Hemen doktora başvurunuz.Yoksa uyuzunuzun hem çevreye yayılmasına hem,bütün vücunuza yayılığ direnç kazanmasına neden olursunuz.

Uyuzunuzdan ancak reçeteli kremler sayesinde kısa sürede kurtulabilirsiniz.Bu kremleri sürmeden önce ve sonra banyo yapılır.Vücuda kuruyken , yatmadan önce sürülür,8-14 saat vücutta kalması gerekir.Bu süre geçince yıkanılır. Kesinlikle kaynatılmış temiz eşyalar giyilmelidir.
Uyuzlu kişinin kullandığı çarşaf ve çamaşırlar,otomatik makinede 90 derecede yıkanmalıdır.Ve sonrasında kızgın ütüyle ütülenmelidir. Yıkanamayacak eşyalarda bir poşete konup,ağzı iyice kapatılıp en az bir hafta sonra kullanılır. Bütün evi elektirikli süpürgeyle süpürüp,torbayı yok edilmelidir.Uyuz ,karşılaştığı her insana eşit davranır.Zengin,fakir,genç,yaşlı olmanız onu ilgilendirmez.Uyuzlu biriyle yakın temas yeterlidir

Risk altında olanlar:
-Hijyenik kurallara uymayanlar
-Bağışıklık sisteminin zayıf olanlar
-Toplu yerlerde yaşayanlar

Bitlenme

Bedenimizi konak olarak kullanan bir parazittir. Bir susam boyutundaki bu böcek insan kanını emerek beslenir.İnsandan insana kolayca bulaşır. Konağına yapışarak tutunur. Bitlerin zıplama ya da uçma özelliği yoktur, çeşitli etkilerle sıkıca tutunduğu konaktan dökülebilir.Bu sırada diğer insana geçer. Eğer yapışacak yeni bir konak bulamazsa genellikle 48 saatte ölür.
İnsan biti ile hayvan biti farklıdır. Birininki diğerine bulaşmaz. Bit bulunduğu yerde yumurtlayarak ürer.Yumurtasına sirke deniz bej renkli ve gene konağına yapışıktır.
Bitlenme vücutta 3 şekilde görülür.

Kasık biti:İnsandan insana bulaşımı cinsel ilişki esnasında,klozetlerden,çarşaf veya havlulardan olabilir.
Baş biti:Çok küçük olduğundan böceği görmek güçtür.Daha çok saçın diplerine bıraktığı sirkelerinden fark edilir.Özellikle ense ve kulak arkasını seçerler.Toplu yaşanan yerlerde,(okul,yuva) yayılımı kolaydır.
Vücut biti: Daha çok yetişkinlerde görülür.Bulaşım aynı yatağı,aynı iç çamaşır ya da giysileri paylaşmakla olur. Bitler elbiselerin kıvrım yerlerindeki dikiş yerlerinde bulunur.

Belirtiler:
-Kaşıntı:Bu kaşıntının bitlerin tükürüğüne karşı alerjik bir reaksiyon olduğu düşünülmektedir.
-Sirke:Genellikle kendisinden ziyade sirkesini yakalarsınız.Bulunduğu yerde pullanma ve kan emildiği için kızarıklık görülebilir.
-Vücutta: ilk belirtiler pembe nokta biçiminde özellikle sırt ortası bölgede kaşıntılı döküntülerdir

Tedavi:
-Özel olarak bu böceği ve sirkelerini yok etmek amacıyla satılan şampuan ve solüsyonlar vardır.Bunlar prospektüs okunarak uygulanabilir.
-Giysiler ve çarşaflar çok sıcak suda yıkanır.Bit ve sirke sıcağa dayanamaz.
-Yıkanamayacak eşya ve nesneler bir torbaya hava almayacak şekilde konup,sıkıca kapatılıp iki hafta süreyle bekletilmelidir.Bu sürenin sonunda ancak iyice çırpılıp silkelenerek, yeniden kullanılmalıdır.
-Evde her yer elektirik süpürgesiyle çektirilip torba yok edilmelidir.
-Unutmayın ki ailede birinde varsa diğerleri de tedaviye dahil edilmelidir.
-Kasık bitinde de birlikte olduğunuz kimselere haber vermelisiniz.Ve tedavi olmadan yeniden cinsel ilişkide bulunmamalısınız.

Önlem olarak; hijyenik kurallara uymak ve çocuğu sık sık muayene etmek yeterli olabilir.

Aft ve ağız içi yaraları
Sadece ağız içinde oluşur.Daha çok dudak ve yanak mukozasında ,dil üzerinde, yumuşak damakta,diş eti üzerinde görülen soldun sarı-kırmızı hale ile çevrili oldukça ağrılı ülserleşmiş yaralardır.


Bulaşıcı değildir. Aftın oluşmasına virüsler neden olmaz.Herkes en az bir kez bu sorunu yaşamıştır.Daha çok bayanlarda rastlanan bu rahatsızlığın yaraları ,genellikle tek olarak görülse de birkaç bölgede birden de görülebilir.

Nedeni:
Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, olayı kolaylaştıran faktörler şöyle sıralanmaktadır.
-Vücut direncinin düşmesi
-Mukozayı tahriş edebilecek yiyecekler.(ekşi,sert mayalı)
-Sistemik bazı hastalıkların semptomu olarak gelişebilir.(Behçet hastalığı gibi)
-İlaç yan etkisi olabilir
-B12 vitamin eksikliği ve demir eksikliği.
-Yanak dil,dudak ısırma.Yerine tam oturmayan diş protezleri.

Tedavisi:
Aftlar herhangi bir tedavi uygulanmasa da genellikle 7-10 gün sonra kendiliğinden iyileşmektedir. Aft için özelleşmiş ağız içi (topikal steroidler) kremler kullanılabilir.Ayrıca;
-Sıcak, asidik ve tahriş edici gıdalardan kaçınılmalıdır.
-Yarım bardak suya yarım kaşık karbonat ilavesi ile elde edilen solüsyonla günde üç kez gargara yapılabilir.

Diğer ağız yaraları:
Bizim burada ağız yarası anlamında en sık rastlanan rahatsızlık olarak AFT ı seçmiş olmamız sizi yanıltmasın.Ağız içinde oluşabilecek tek yara ne yazık ki aft değil.

*Ağız içi yaraları;mukozada derin veya yüzeysel doku kaybına neden olan genellikle ağrılı ve acılı rahatsızlıklardır.

*Her bir ağız yarası tek başına değerlendirilebileceği gibi çok ciddi bir hastalığın belirtisi olarak da karşımıza çıkabilir.

*Özellikle ağız mukozasındaki derin ve hızla yayılan yaralar ağız içi kanserini,frengi ve tüberkilozu akla getirmelidir.Ne yazık ki frenginin ağız içi bulguları aftla çok karıştırılıp yanıltıcı olabilirler.

*Ağız içindeki beyaz lekeler genelde mantarı (pamukçuk) düşündürür ve gazlı bezle silindiğinde geçer.

*Ama silmeyle geçmeyen, bir diğer beyaz belirti türü;sertçe ve alt dokulara yapışık, net sınırlı ve porselen beyazı olan leke veya kabartılardır.'Lökoplazi'adı verilen bu hastalığın, %10 - 15 oranında ağız içi kanserine dönme olasılığı vardır.

*Ağız içindeki kitleleri,koyu renkli kabartıları önemseyiniz.

Behçet hastalığı
Özellikle deri altı, göz ve beyin damarlarının iltihaplanmasına yol açan, sebebi bilinmeyen nadir görülen bir hastalıktır. 1937 senesinde, Türk doktor Hulisi Behçet tarafından ilk kez teşhis edildiğinden tıp literatürüne de Behçet hastalığı olarak geçmiştir.


Bu hastalık daha çok 30-40 yaş arası erkeklerde görülür.Ayrıca ipek yolu üzerindeki ülkelerde daha çok rastlanır.Yani Türkiye'den Çine.Bulaşıcı değildir.Kalıtım faktörünün işleyişi de ilginçtir.Bir kardeş olurken diğerinde hiçbir belirti görülmeyebilir.

Biz burada Behçet hastalığının deri bulgularından söz edeceğiz.

Ağız yaraları:
Ağızda çeşitli yaralar olabileceği gibi,sık tekrarlayan aftlar da Behçeti düşündürmelidir.Aftlar genelde tekli değil çokludur.

Genital Yaralar:
-küçük
-deriden kabarık kırmızılık olarak ya da sivilce gibi başlayabilir.Daha sonra bu yaralar, zımbayla delinmiş gibi bir görünüm alır.Yara sonrası iz kalır.Zor iyileşir.

Bedende sivilce tarzı yaralar:
Cerahatli sivilceler şeklindeki bu yaralar sırtta,ense,yüz ,kollar,göğüs,kalçalar,kasıklar ve cinsel bölgede yerleşebilir.Diğer sivilcelerden hiçbir farkı olmadığından ancak Behçet hastalığı başka belirtilerden verirse ayırt edilebilir.

Nedenleri:
Bilinmemektedir.Ama genellikle bir dış etkenden virüslerden şüphelenilmektedir.

Tedavi:
Şu ana dek kesin bir tedavisi yoktur.Tedavi semptoma yönelik olarak devam eder.Yani biz deri semptomlarından söz ettiğimize göre derinin bölgesel yaralarına yönelik tedavi uygulanır.
Bağışıklığı baskılayan ilaçlar kullanılması denemiş ancak bazı toksik etkileri yüzünden devamlı kullanılamayacağı görülmüştür.

Deri kanserleri
Deri kanserlerinin en sık görülen üç tipi vardır:
1.Bazal hücrelerinden kaynaklanan
2.Skuamöz hücrelerinden kaynaklanan
3-Melanin hücrelerinden kaynaklanan (Malign Melanom )

1-Bazal hücreli kanserler:
En sık rastlanan cilt kanseridir. % 85 baş boyun bölgesinde görülür.Deride yeni meydana gelen,

-yüzeyden hafifçe kabarık
-üstü kabuklu,
-pullu,
-parlak,
-üzerinde küçük damarcıklar bulunan
-hafif bir zedelenmeler sonrası kanayabilen
çeşitli görünümlere sahip her türlü ;leke ,noktacık oluşum ya da çıkıntı bu tür bir kanseri düşündürebilir.
Gene bu görünümler mavi,kahverengi ya da siyah bölgeler içerebilir.Kaşıntı ve yanma da buna eşlik edebilir.
Çok yavaş ilerler ve nadiren başka organlara yayılım gösterir. nadiren hayati vardır tehlikesi.

Tedavi:Kolayca teşhis edilebilir.Hastalar tutulum bölgesi nedeniyle erken dönemde doktora başvurduğundan, tedavisi mümkün olur.Genellikle tekrarlamaz.Tedavide cerrahi,kürüme,radyasyon,laser ve dışardan ilaç uygulması gibi seçenekler kullanılır.

2-Skuamoz hücreli kanserlerık rastlanan diğer bir cilt kanseri tipidir. Dudaklar, yüz ve kulaklarda sık rastlanır. Normal ciltte nadir görülür. Sıklıkla ileri yaşta, güneşe maruz kalan bölgelerde iyileşmeyen yaralar şeklinde görülür. Virüsler, eski yanık alanları, çeşitli cilt hastalıkları zemininde de gelişir.

-büyüyen şişlikler şeklinde
-genellikle kaba yüzeyi olan yada yavaş büyüyen
-düz kırmızımtırak yamalar içeren
-ileri dönemde kötü kokulu
-daha çok siğil benzeri şekillerde oluşumlardır.
Oldukça hızlı büyür, derin ve uzak dokulara doğru hızlı ilerler. Lenf bezlerine bazen de iç organlara yayılabilir. Eğer tedavi edilmezse hayatı tehdit eder duruma gelir.

Tedavi:Hızla büyüyen bu oluşumlar öncelikle cerrahi olarak alınır.Ardından Kanserin bulunduğu döneme göre kanser prosedürü uygulanır.

3-Malign melanomilt kanserlerinin üçüncü tipi olan malign melanomalara daha az rastlanır.Ama erken teşhis edilmezse öldürücüdür.Deriye rengini veren hücrelerin (melanositlerin) kanseridir.
Normalde derinin üst katmanında yerleşik halde bulunan ve deriye rengini veren melanositler ; kanserleştiğinde, hızla diğer dokulara da yayılır ve fonksiyonlarını bozabilir.

Belirtileri: Vücudun daha çok güneşe maruz kalan bölgelerinde görülür.

-çeşitli renklerde (kırmızı,mavi,beyaz,siyah ,alacalı)
-düzensiz sınırlarda (köşeli çentikli,askılı)
-düzensiz yüzeylere sahip oluşumlardır
-vücutta varolan benlerden olabileceği gibi sonradanda gelişebilir
-kaşıntı,kanama,iltihap olabilir
-ya da derinizde size anormal gelen herhangi bir değişiklik

Ben muayenesinde beninizde şu bulgulara rastlarsanız bunları melanoma belirtisi olarak değerlendirip hemen bir dermatoloğa başvurmalısınız

-Asimetri : Benin bir yarısının diğer yarısından daha büyük olmasıdır.
-Sınır düzensizliği :Benin kenarlarının düzensiz olmasıdır.
-Renk: Ben üzerindeki renk eşit değilse; ben üzerinde yama tarzlı siyah, kahverengi, bronz ve bazen mavi, kırmızı ya da beyaz alanlar bulunması önemlidir.
-Çap: Ben 6 mm?den büyük ise önemlidir.(Ancak son yıllarda bilinçlenme ve erken tanı sayesinde melanomlar 6 cm olmadan da yakalanabilmektedir.)

Erken tanı:Melanomaların %30 u bir ben üzerinden gelişir.Her birimiz benlerimizi düzenli aralıklarla kontrol etmeliyiz.%70 lik bölümü ise, normal cilt zemininde oluşur.O halde cildimizde sonradan çıkan;değişik görünümlü, hızlı büyüyen, renk değişikliklerini ya da kistik bozuklukları fark ettiğimizde de acilen bir dermatoloğa başvurmalıyız.
Acilen diyoruz çünkü ; Ancak erken evrede tanı konabilirse, deri kanseri için etkin bir tedavi söz konusudur. Yoksa büyük bir hızla lenf düğümlerine ardından da tüm vücuda yayılım gösterir

Nedeni:Kesin nedeni bilinmemekle birlikte;
-genetik yatkınlık,
-fazla miktarda güneş ışığına maruz kalmak (Ultraviole ışınlarına karşı dünyayı koruyan ozon tabakasının incelmesinin de cilt kanserlerinde ciddi bir artışa neden olduğu bilinen bir gerçektir.)
-solarium,
-bronzlaştırıcı kozmetik ürünlerin.

Risk altında olanlar:
-Açık tenliler,
-Ciltlerinde kolayca çillenme olanlar,
-Çok fazla sayıda,şekilde ve boyutta beni olanlar
-Ailesinde cilt kanseri bulunanlar,
-Güneşe aşırı maruz kalanlar
-Güneşe duyarlılığı olanlar
-Herhangi bir sebeple radyoaktif ışın tedavisi (radyoterapi) uygulamaları,
-Uzun yıllar iyileşmeden kalan açık yaralar,
-Deride soruna yol açabilecek herhangi bir kimyasala çok uzun sürelerle maruz kalmak

Tedavi:Biopsi yapılmadan, tanının konulması, seyir ve tedavi seçenekleri belirlenemez.Tedavi melanomanın durumuna göre yönlenir.En iyi tedavi tabii ki erken tanıdır.Erken devrede ve deri üst yüzeyiyle sınırlıysa böyle bir melanoma basit bir cerrahi işlemle mutlaka tedavi olur.
Yayılmanın durumu ve derinliği belirlenir ve ona göre bir cerrahi işlem gerçekleştirilir.
Derinleşme ne kadar fazlaysa tedavi şansı o kadar azdır.Tedavi kemoterapiyle desteklenir.

Saç ve saç dökülmesi
Saçlarımız; beynimizi saklayan kafatasımızın herhangi bir travmayla karşılaşması halinde; bunun şiddetini en aza indirebilecek esnekliği sağlayan uzantılardır. Kafatası derimizi korur ve vücut ısımızı dengeler. İnsan saçı keratin denen bir proteinden oluşur. Keratin tırnakta da bulunan dayanıklı bir maddedir.

Sosyal yaşamda ise;güzelliğimizi tamamlayan bir unsurdur.Bakımlı,parlak ve gür saçlar sağlığımızı da yansıtır ,kendimize güvenimizi arttırır.Kadın ya da erkek olmamız bunu değiştirmez.Saçlarımızı önemseriz.
Saçlar biçimsel olarak düz,dalgalı ya da kıvırcık olabilir.Renkleri de değişir: sarı,kızıl,koyu tonlarda olabilir.Saçlarımızın şekil ve renginde genetik faktörler önemlidir.
Saçlarımıza rengini veren renk maddeleri, zamanla azalmaya başlar.Bu da beyazlaşmaya neden olur.Bu süreç bir çoğumuzu, isyana sürükleyen bir noktadır.
Çünkü;kimilerimizin 50 yaşına dek saçına tek ak düşmezken;kimilerimiz, ailemizin diğer fertlerinde de olduğu gibi,çok genç yaşta ağarmış saçlara mahkum oluruz.
Saçlarımızda da; bedenimizin geri kalanında olduğu gibi genetik mirasımız belirleyici rol oynar ve bu konuda belki olağanüstü değişiklikler yapamayız. Ama hiç değilse,genetik mirasımızın farkına vararak, bu konuda ne bilimsel çalışmaları ve yenilikleri takip edebiliriz:
Genetik faktörleri bir yana bırakırsak;ne yazık ki bir çok başka etken de saçlarımızın sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.Saç dökülmelerinden kelliğe varan bir sürece neden olabilir.Biz saçlarımızın normal yaşam döngüsünü bilmeliyiz ki bir sorun geliştiğinde bunu fark edelim.
уαşℓαиαяαк ∂єğiℓ уαşαуαяαк
тє¢яüвє кαzαиıℓıя,
zαмαи iиѕαиℓαяı ∂єğiℓ αямυтℓαяı
σℓgυиℓαşтıяıя.

иє ѕαкιиℓιк göя∂ü уüzüм нαуαтıм нєρ

Çakır

çok yararlı bilgilerin paylaşımın için sağol gerçekten hepimizin bilmesi gereken şeyler bunlar. :komik:
Güneşi DOĞDUĞU GİBİ, Sαbαhı GELDİĞİ GİBİ, Sevdiğin insαnı OLDUĞU GİBİ' kαbul et..!!..

karikaturk105

уαşℓαиαяαк ∂єğiℓ уαşαуαяαк
тє¢яüвє кαzαиıℓıя,
zαмαи iиѕαиℓαяı ∂єğiℓ αямυтℓαяı
σℓgυиℓαşтıяıя.

иє ѕαкιиℓιк göя∂ü уüzüм нαуαтıм нєρ

has000

ewt çok güzel bilgiler llerine sağlık kardeş
Hayat Ellerimden Akıp Gidiyor..

has000

Hayat Ellerimden Akıp Gidiyor..