Çeşitli Sual Ve Cevapları

Başlatan Yolcu_61, Eyl 11, 2007, 01:45 ÖS

« önceki - sonraki »

Yolcu_61

Sevap bağışlamak
Sual: Bir kimse, bize dua etse, hakkını ve sevaplarını bağışlasa, daha sonra da mürtet olarak ölse, onun bize bağışladığı sevapları bizden geri alınır mı?
CEVAP
Hayır, geri alınmaz.

Deli Cennete gider mi?
Sual: Deli, ahirette nereye gider? Doğuştan deli ise veya sonradan delirmişse ne olur?
CEVAP
Allahü teâlâ, iman ve ibadette kullarından gücü yetmediği şeyleri istememiştir. Bunun için, Müslüman iken deli olan, uykuda iken ölen kimse, bu halinde imanlı olduğunu tasdik etmiyorsa da, Müslümanlığı devam etmektedir. Kâfir iken deliren de küfrünü ilan etmiyorsa da, önceki küfür hâli devam etmektedir.
Doğuştan deli olan Müslüman evladı Cennete gider. Kâfir çocukları için yedi tane farklı kavil vardır. O kavillerden birisi onlar da Cennete gidecektir. O kavillerin birine göre de, hesaptan sonra toprak olacaktır.

Bir şeyin gölgesi
Sual: Dünyada gördüğümüz güzel manzaralar, güzel yiyecekler ve içecekler diğer güzellikler Cennette de olacak mı?
CEVAP
Bu dünyadaki güzelliklerin hepsi bir gölgeden, görüntüden ibarettir. Bunlar cennet nimetleri yanında bir şeyin gölgesi gibidir. Bir elma düşünün bir de gölgesini veya resmini düşünün. Gölgesi veya resmi elma yerine geçer mi? İşte dünya meyveleri, dünya nimetleri birer gölge gibidir.

Kraldan çok kralcı
Sual: Kâfir hükümdarlara kral dendiği için, Müslüman bir kimseye, (Kraldan çok kralcı geçiniyor) demek küfür olur mu?
CEVAP
Küfür olmaz, öyle söylemek caizdir. Bu bir deyimdir. Sahibi veya yetkilisi razı oluyor, sana ne oluyor da razı olmuyorsun demektir.

Herkes insan olarak eşittir
Sual: İnsanlar kâfir mümin diye mi yaratılmıştır, yoksa eşit mi yaratılmıştır?
CEVAP
Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Herkes insan olarak eşittir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İnsanlar [insan olarak] bir tarağın dişleri gibi eşittir) [İbni Lâl]

Her çocuk İslamiyet'e, iyiliğe, güzelliğe elverişli olarak doğar. Kâfir olarak doğmaz. Daha sonra, ana babanın, çevrenin etkisiyle iyi veya kötü olabilir. Daha sonra aklı ile de iyiyi seçebilir. Araştırıp iyiyi bulabilir. Bir kimse cennetliktir veya cehennemliktir diye yaratılmamıştır. Mümin olarak yaşar, mümin olarak ölür ve cennete gider. Kimi de kâfir olarak yaşar kâfir olarak ölür o da cehenneme gider. Bunun için her insan yaratılırken, bir cennete, bir de cehenneme yer ayrılmıştır. Kim iman eder cennete girerse, hazırlanan evine kavuşur. İman etmez küfür üzere ölürse cehennemdeki yerine kavuşur. Bir hadis-i şerif meali:
(Herkesin bir Cennette, bir de Cehennemde yeri olur. Müminin, [iman edip imanını devam ettirdiği için] Cennetteki evi durur, Cehennemdeki evi yıkılır. Kâfir, [iman etmeyip küfrünü devam ettirdiği için] Cennetteki evi yıkılır, Cehennemdeki evi durur.) [Deylemi]

Sual: Dinin emir ve yasaklarına dinsizler de, uymazlarsa günah olur mu?
CEVAP
Hayır onlara günah olmaz. Günah, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, yasak ettiklerinden sakınmamaktır. Emir ve yasaklar, Müslümanlara, yani imanı olanlaradır. İmanı olmayanlara, yani kâfirlere, emir ve yasaklara muhatap olmak, ibadet etmek şerefi verilmedi.

Kâfirlere, yalnız bir emir verilmiş, onlardan yalnız bir şey istenilmiştir. Bu bir emir, iman etmeleri, yani Müslüman olmalarıdır. Kâfirler, bu emri dinlemedikleri için, bir tek suç işlemiş oluyorlar. Fakat bu suç, en büyük suçtur. Bu suçun cezası, pek büyük, çok acı ve sonsuzdur. Dünyada böyle ceza olamaz. Bu sonsuz ceza, bunlara, ahirette, Cehennemde verilecektir.

İslamiyet'ten haberi olmayanlar
Sual: İslamiyet'ten haberi olmayan, kendi aklı ile Allah'ın varlığını bulsa, cennete girmez mi?
CEVAP
Hayır girmez.

Buhara âlimleri, İmam-ı Eşari'nin bildirdiği gibi, (Peygamber gönderilmeden, tebliğ yapılmadan önce teklif yapılmaz) dediler. Tercih edilen kavil de budur. Bu âlimler, (Yerleri ve gökleri ve kendini gören, aklı başında bir kimsenin Allahü teâlânın varlığını anlamaması özür olmaz) sözünden maksat, Peygamberlerin sözlerini işittikten sonra, anlamaması özür olmaz demektir, dediler. (Redd-ül-muhtar)

Dağda, ormanda, mağarada veya çölde yaşayıp da, dinden haberi olmayanlar, imanlı olmadıkları için Cennete girmezler. Allah'ı, Cenneti, Cehennemi duymadığı ve inkâr etmediği için Cehenneme de girmezler. Dirildikten sonra, hesaba çekilip, zulümleri ve kabahatleri kadar mahşer yerinde azap çekerler. Herkesin hakkı verildikten sonra, bütün hayvanlar gibi, bunlar da yok edilir, bir yerde sonsuz kalmazlar. (Mektubat-ı Rabbanî, Feraid-ül fevaid, Tac

Niçin Hazret-i İsa gelecek?
Sual: Kıyamete yakın Hazret-i İsa niye gökten inecek?
CEVAP
Peygamber efendimize ümmet olmak için inecektir.Hakiki İncil'de Muhammed aleyhisselamın üstünlüklerini gören Hazret-i İsa, ona ümmetinden olmak için çok yalvardı, dua etti ve duası kabul edildi. Allahü teâlâ, Onu diri olarak, göğe yükseltti. Kıyamete yakın, Muhammed aleyhisselamın ümmeti olmak için yer yüzüne inecek, onun dinine uyacak ve onu yayacak, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi bozuk dinleri kaldıracaktır. (H.L.O.İman)

İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ruhum yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryem'in oğlu İsa, adil bir hakem olarak aranıza inecek, haçı kıracak [Hıristiyanlığı kaldıracak], domuzu öldürecek [domuz eti yemeyi yasaklayacak], İslam'dan başka şeyi kabul etmeyecektir.) [Buhari]

(Vallahi Meryem'in oğlu adil bir hakem olarak inecek, haçı parçalayacak, domuzu öldürecek, kin, nefret ve haset ortadan kalkacaktır.) [Müslim]


Papanın jesti
Sual: Papa, jest olsun diye, Sultanahmet Camiinde kıbleye karşı durup dua etti. İmamların, müftülerin de papanın jestine karşılık, kilisede haç çıkarması uygun olmaz mı?
CEVAP
Her şeyde fedakârlık olur, dinde ve namusta fedakârlık olmaz. Bir gayri müslim jest olsun diye karısını teklif etse, Müslüman da buna karşı aynı şeyi yapması haç çıkarmaktan daha hafif olur. Çünkü karısını peşkeş çekmek haram, haç çıkarmak küfürdür.

Bir kâfir, camiye girip dua etmekle kendi bâtıl dinine hiç bir zarar gelmez. Ama bir Müslüman, Hıristiyanların ibadetlerine mahsus olan bir şeyi yaparsa, mesela haç çıkarırsa, boynuna haç takarsa, vaftiz olursa, imanını kaybeder, kâfir olur. Jeste karşılık verilmesini söyleyenler din cahilleridir.


Kiliseler Allah'ın evi değildir
Sual: Cami de, kilise ve havra da Allah'ın evidir denebilir mi?
CEVAP
Kiliseler ve havralar Allah'ın değil, şeytanın evidir. Allahü teâlâya, Onun istediği gibi ibadet edilen yere Allah'ın evi denir. Mesela Kâbe'ye Beytullah, yani Allah'ın evi denir. Hadis-i şerifte, (Camiler, Allah'ın evidir) buyuruldu. (Hakim)

Kilisede namaz kılınmaz ve Kur'an-ı kerim okunmaz. Çünkü kilisede, şeytanlar toplanır. Kilise putlardan temizlenirse, namaz kılmak mekruh olmaz. (Redd-ül Muhtar)
Rahmet melekleri

Sual: Rahmet melekleri nerelere girmez?
CEVAP
Şu yerlere rahmet melekleri girmez:
1- İçinde canlı resmi veya heykeli bulunan odaya.
2- Alkollü içki bulunan yere.
3- Kumar oynanan veya kumar aleti olan yere,
4- Günah işlenen yere,
5- Köpek olan yere,
6- Cünüp bulunan odaya,
7- Çalgı aletleri bulunan odaya,
8- Misafir gelmeyen eve,
9- Avret yeri açık olan kimselerin olduğu yere,
10- Ana-babaya asi olunan eve. (Nisabül-ahbâr, M.C.Y.Güzin)

Cennette Pazar var mı?
Sual: Cennette bir suret pazarı varmış. Bu pazarda sadece insan suretleri varmış. Cennetteki insanlar dış görünüşlerini değiştirmek istedikleri zaman bu pazara gidip suret satın alıp, görünüşlerini değiştirme imkanı varmış. Bu doğru mudur?
CEVAP
Cennette pazar yoktur. Yani pazara ihtiyaç yoktur. Namaz oruç gibi ibadet yoktur. Günah işleme diye bir şey yoktur. Her şeyin en güzeli Cennet halkı içindir. Neyi arzu ederse anında ona sahip olur. Bir yere gitmesi gerekmez. Canı bıldırcın eti istedi, hemen pişmiş olarak anında önümüze hazır gelir. Herkes eşini en güzel surette görecektir. Şu benden daha güzel diyerek üzüntü olmayacaktır. İkinci olarak her nimet her gün artacak. Güzelliği artacak, yiyecek ve içeceklerden aldığı zevkler artacak. Diğer her nimet, her gün artacaktır; iki günü eşit olmayacaktır. Her gün aynı şeylerden farklı ve daha fazla zevkler alınacaktır. Yine her gün farklı şeylerle, farklı nimetlerle karşılaşılacaktır. Allahü teâlânın kudreti sonsuzdur. Ebedi olarak böyle devam edecektir. İnsan, bilmediği şeyleri, bildiği şeylerle mukayese eder. Hâlbuki bilinmeyen şey, bilinen şeye kıyas edilmez.

Ana rahmindeki bir çocuğun, nasıl ki, dünyaya gelip, çeşitli olaylara karşılaşacağını bilmesi mümkün değilse, Cennete gidecek müminin de, orada kavuşacağı nimetleri bilmesi mümkün değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cennette hiç kimsenin görmediği, işitmediği ve hayâl bile edemediği nimetler vardır.) [Müslim]
(Cennet nimetleri ile, dünyadakiler arasında yalnız isim benzerliği vardır.) [Beyheki]

Sual: Cennetin en aşağı derecesinde olana da en yüksek derecedeki çok nimet verilecek mi?
CEVAP
Derece farkı elbette olacak ama, en aşağı derecedeki bile, akla hayale gelmeyecek nimetlere kavuşacaktır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cennetin en aşağı derecesinde olan kişiye, "Ne istersen iste" denecek. O da, hatırından ne geçiyorsa hepsini isteyecek. Ona, "Her istediğinin iki katı sana verilecektir" denecek.) [Müslim]

Allah sevgisi ve Allah korkusu
Sual: Allah sevgisi ile Allah korkusu nasıl olmalıdır?
CEVAP
Allah sevgisi, diğer sevgilerden farklı olduğu gibi, Allah korkusu da diğer korkulardan, düşman korkusundan çok farklıdır. Allahü teâlâ bizi yoktan var etmiş, bize sayılamayacak kadar çok nimet vermiştir. Bunların en kıymetlisi olarak da bize hidâyet vermiştir. Dostlarına büyük nimetler verdiği gibi, düşmanlarından da intikam alır ve hiç kimseden de çekinmez. Bu yüzden Allahü teâlâyı hem sevmek, hem de Ondan korkmak gerekir. Bir hadis-i şerif meali:
(Eğer kul, Allahü teâlânın ne kadar affedici olduğunu bilseydi, haram işlemekten çekinmezdi. Azabının da ne kadar şiddetli olduğunu bilseydi, hep ibadet eder, hiç günah işlemezdi.) [Nesefi]

Allahü teâlânın istediği gibi, Allah'tan korkmaya takva denir. Takva, Allah'a iman edip, Onu sevmek, Ona kulluk etmek, yani Onun emir ve yasaklarına riâyet etmektir. Düşmandan korkmak takva değildir. Düşmana iman edilmez. Düşmanın Cennete ve Cehenneme koyma yetkisi de yoktur. Düşmanın sadece zarar vermesinden korkulur. Şu halde iki korku arasında çok fark vardır. Bir âyet-i kerime meali:
(Eğer iman etmişseniz, onlardan [düşmanlardan] değil benden korkun.) [Âl-i İmran 175]

Sual: Bütün dünyada bitmek bilmeyen savaşların, sıkıntıların, felaketlerin sebebi ne olabilir?
CEVAP
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Kavuştuğunuz her nimet, hep Hakka imanın hâsıl ettiği kardeşliğin neticesi ve Allahü teâlânın merhameti ve ihsanıdır. Gördüğünüz her musibet ve felaket de, nefretin ve düşmanlığın neticesidir. Bunlar ise, hakkı tanımamanın, zulüm ve haksızlık etmenin cezasıdır. Bu da, hukuku kendimizin kurmaya kalkışmanın, Hak teâlâ ile yarış edebilecek ortaklara uymanın, yani imansızlığın neticesidir.

Kalblerden geçenleri bilmek
Sual: Kalblerden geçeni ancak Allah bilir diye bir âyet var mı?
CEVAP
Evet bir çok âyet-i kerime vardır. Birkaçının meali şöyledir:
(İnsanı ben yarattım ve nefsinin kendisine fısıldadığını [ne düşündüğünü] bilirim ve ben ona şah damarından daha yakınım.) [Kaf 16

İman nedir
Sual: İman nedir?
CEVAP
İman, Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından getirdiği emir ve yasakların tamamına beğenerek inanmak ve inandığını dil ile söylemek demektir. İman, Amentü'de altı esas olarak bildirilmiştir. Amentü şöyledir:
Âmentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rüsülihi vel yevmil ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel ba'sü ba'del mevti hakkun. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resülühü.

[Yani, Allah'a, meleklerine, gönderdiği kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna, öldükten sonra dirilmeye inanıyorum. Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın da Allah'ın kulu ve son Peygamberi olduğuna şehadet ediyorum.]

İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği dini, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan tasdik etmek yani kabul edip, beğenip, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. Tam olmayınca, iman olmaz. Allahü teâlâ, (Onlar gayba [görmedikleri halde Resulümün bildirdiği her şeye] iman ederler) buyuruyor. (Bekara 3) Resulü de, (Dini [dinin emir ve yasaklarını] aklı ile ölçenden daha zararlısı yoktur) buyurdu. (Taberani)

Yalnız Allah demek
Sual: Konuşurken,vaaz ederken (Allah diyor ki) demek uygun mu?
CEVAP
Uygun değildir, saygısızlık olur. Hatta Allah teâlâ demek de uygun değildir. Allahü teâlâ demelidir. Allahü teâlânın ismini söyleyince, işitince, yazınca, celle-celalüh, teâlâ gibi saygı sözlerinden birini söylemek, yazmak birincisinde vacib, tekrarında ise müstehabdır. Resulullah efendimizin ismini işitince salevat söylemek de böyledir. (Redd-ül muhtar

İmanla İslam aynı mıdır?

Sual: İman-İslam, Mümin-Müslüman aynı mıdır, ayrı mıdır?
CEVAP
İman, sözlükte, bir kimseyi tam doğru sözlü bilmek, ona inanmak, korkusuz olmak demektir. İslam ise, teslim olmak ve kurtulmak demektir. Istılahta yani deyim olarak farklıdır.

İman, Amentü'de bildirilen altı esasa inanmak ve Allahü teâlâ tarafından bildirilen emir ve yasakların tamamını kabul etmek, beğenmek ve inandığını dil ile de söylemek demektir.

Dinimizdeki hükümlerin tamamına İman ve İslam denir. Hepsi kısaltılarak, Amentü'de altı madde haline getirilmiştir. Amentü'de bildirilenlere inanana Mümin veya Müslüman denir. İman ve İslam birdir.

İman sadece inanmak, İslam da uygulamak olsa idi, İslam'ın şartı beş değil dört olurdu. Birinci şart kelime-i şehadet getirmek yani inanmak, ötekiler ise ameldir. Hepsine birden İslam'ın şartı deniyor. İman edip de diğer dört şartı da yapana Müslüman deniyor.

Amel edilecek, yani kalb ile ve beden ile yapılacak ve sakınılacak şeylere, İslamiyet denir. İman, kalb ile olur. İslam, kalb ve lisan ile birlikte olur. İman kalbe mahsustur. İslam ise, kalbin, lisanın ve bedenin umumuna şamildir. Kalbdeki iman ile kalbdeki İslam birbirlerinin aynıdır.

İman, muma benzer, Ahkam-ı İslamiye mum etrafındaki fener gibidir. Mum ile birlikte fener de, İslamiyet'tir. İmansız, İslam olamaz. İslam olmayınca, iman da yoktur.

İman eden, Allahü teâlânın emirlerine teslim olur, yani Müslüman olur. Kısacası, her mümin Müslümandır; her Müslüman, mümindir. İman ve amel bilgilerine İslamiyet denir.


Kimsenin Kimseyi Umursamadığı Bu Dunyada, Umursanmayan Birini Umursadığım İçin, Umursanmayacak Bir Haldeyim!!

Yolcu_61

Kimsenin Kimseyi Umursamadığı Bu Dunyada, Umursanmayan Birini Umursadığım İçin, Umursanmayacak Bir Haldeyim!!