İslam’da Aile Hukuku

Başlatan TeXaS, Nis 19, 2009, 05:36 ÖS

« önceki - sonraki »

TeXaS

NİKÂH
Nikâh, insanların hayatta yaptıkları en mühim bir akiddir. Aile yuvası nikahla vücud bulur. Ailenin temeli zevc ve zevce yani eşlerdir. Eşler arasında evlenme birliği nikâh (izdivaç) ile kurulur. İslâmiyet, cahiliyet devrindeki evlenme şekillerinin bazısını iptâl, bazısını ta'dil ederek âileyi sağlam esaslara bağlamıştır.
İslâm'dan önceki Arablarda evlenme şekilleri:
1– Hıtbe: Dünürlük yoluyla kız ebeveyninden istenir, muvaffık cevap alınınca mehri tayin olunur. Baba kızını istediğine verirdi, kızın rızası aranmazdı.
2– Çok erkekle evlenme adeti vardı. Kadın birkaç erkekle uyuşup münâsebette bulunurdu. Çocuk doğunca onu bu erkeklerden birine nisbet ederdi, o da kabûle mecburdu.
3– Asil ve necib soydan bir döl almak için kadının böyle bir adamla münâsebette bulunması âdeti vardı. Koca buna müsaade ederdi.
4– İki erkeğin karılarını trampa etme âdeti vardı. Buna Nikâh-i Bedel denirdi.
5– Hür olan kadınların zina yapması çok ayıptı. Fakat bunlar gizli dost tutarak münâsebette bulunurlardı. Böyle birleşmeye Nikah-ı Hadn denir. (Nisâ Suresi: 25).
6– Araplarda Mut'a Nikah-ı vardı. Belli bir süre için bilhassa seyahatlerde, karı-koca olarak yaşamak üzere evlenirlerdi. Sonra ayrılırlardı. İslâm'da bu, harb esnasında bir zaruret olarak bidayette caiz görülmüşse de sonra yasaklanmıştır. Ancak Şîa bunu caiz görür. Nisa Suresinin 24. Ayetini delil sayarlar. Kurtubî'nin nakline göre mut'a garaibdendir, bâzen helâl, bâzen haram kılınmıştır.
7– Ölen kardeşinin karısıyle evlenme (Levirat) usûlüne benzer bir adet vardı. Baba ölünce, dul kalan karısıyla üvey evlâtları olanlar, yâni kocasının oğulları evlenirdi. Büyük oğul abasını üvey anasının üzerine atar, mehir vermeden ve akid yapılmadan onun karısı olurdu. Buna Makt Nikâhı denirdi.
İslamiyet bu türlü evlenmeleri yasak etti. Ahlâk duygularını zedeleyen evlenmeleri ortadan kaldırdı. Aileye şerefli bir yer verdi. İslam dini kadına üstün haklar tanımış, ayrı bir yer vermiştir. Kadınlara, yüklendikleri vazifelerin muâdili haklar bahşolunmuştur.
Yuvayı yapan dişi kuştur, hükmünce ev kuran, yuvayı şenlendiren, evi idare eden, gebe kalıp onun bütün ağırlığını taşıyan, yediği gıdasından karnındaki yavrusuna pay verip onu besleyen, doğumun sancılarına katlanan, o bitkin halinde bile çocuğunu emziren, kendisi yemeyip yavrusuna yediren, geceleri tatlı uykusunu bölüp yavrusuna bakan, binbir zahmete dayanıp çocuğunu yetiştiren, onu büyütüp cemiyete yeni üyeler kazandıran ana, elbette her türlü takdirin üstündedir. Hz. Peygamber, "Cennet anaların ayağının altındadır." buyurmuştur. Bu vazifelerine karşılık, kadına üstün haklar verilmiştir. Kadının özel durumu dâima gözönünde tutulmuştur. Hayz ve nifas halinde namaz ve oruçla mükellef olmaz. Ev dışındaki vazifelerinde de onlara bazı imtiyazlar tanınmalıdır.
İslâm'da kadın, erkek gibi her hakka ehildir ve sahiptir. Aile hakları, ictimâî ve siyasi haklar, talim ve terbiye hakları hususunda eşittirler. Kadın öğretmen ve hakim olur. Kendi mallarında tam tasarruf hakkına sahiptir. İstediği gibi tasarruf eder. İcabında dava açar, kendisi takip eder, başkasını vekil yapar. Bunlara kocası karışamaz.
Kadınların cinsiyet icabı, erkeklerden farklı oldukları bâzı yerler vardır. Cihad farz değildir, ezâ bakımından bâzı hükümler onlar hakkında hafifletilmiştir. Diyeti erkeğin diyetinin yarısıdır.
Aile hukukuna dâir: Bakara, Nisâ, Mâide, Nûr, Talâk surelerinde birçok hükümler bildirildi. Bunlar daha çok Bakara Sûresindedirler: Müşriklere evlenme yasağı (Bakara, Ayet: 221) Hayz halinde münasebet yasağı (Ayet: 222), hars mahalli (Ayet: 223), ilâ'nın hükmü (Âyet: 226), boşanan kadının iddeti (Ayet: 227) boşanma ve hulu' (Ayet: 229), tahlil (Âyet: 280), boşanmadan dönme rücû' (Âyet: 231), çocuğu emzirme ve zevcenin nafakası (Ayet: 233), kocası ölen kadının iddeti (Ayet: 234), evlenmek istediği kadına bunu münasip yolla bildirmek (Ayet: 235), ölürken kadınlara vasiyyet (Ayet: 240), kadınların şahit olmaları (Ayet: 228), vesâire hep bu surede yer alır. Miras ayetleri Nisâ Sûresindedir Evlenmek haram olan kadınlar (Nisâ: 22), kocasından yüz çeviren kadına yapılacak muâmele ve ara bulmak için hakem tayini (Ayet: 35), yetim kızların durumu (Ayet: 127) de belirtilmiştir. Namuslu kadınlara iffetsizlik isnadının cezası (Nur Sûresi: 4), erkek ve kız çocuklarının evlendirilmesi hakkında velilere hitab (Ayet: 32)'dedir. Nikâh: Fıkhın tarifine göre: Mülk-i müt'ayı ifâde eden bir akiddir. Müt'a kadının kadınlığından istifade etmektir, buna istimta' denir. Evlenme ile kadın ve erkek karşılıklı birtakım hakları, vazifeleri taahhüt ederek kendi rızâları ile birbirine bağlanmış olurlar. Nikâh tabii ihtiyaçlardandır. İnsan nev'i nin devam ve bekası için meşru' kılınmıştır. İslâm dini evlenmeye teşvik eder. Hz. Muhammed şöyle buyurur: "Evlenme benim Sünnetimdir. Sünnetimden yüz çeviren benden değildir." Kur'ân-ı Kerim, ailelerin sükûn ve huzur yuvası olduğunu bildirir: "Allah'ın kudret âyetlerinden biri de birbirinize ısınıp huzur içinde yaşayasınız diye size içinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve şefkat hisleri koymasıdır." (Rûm: 21). Cemiyetin temeli olan aile bir bağdır. Kur'ân buna Misâk-ı Galîz= Muhkem bağ der. Evlenmeden gâye çocuk yetiştirmek, zürriyetin devamını sağlamaktır. Müslümanlıkta, Hristiyanlıkta olduğu gibi keşişlik, ruhbanlık yoktur. "Kötüleriniz bekâr yaşayanlarınızdır." (Hadis). Kanunlar da evlilik zammı, çocuk zammı gibi teşviklerle çocuk yapmadan yanadır. İslam nazarında aile birliği kurarak kan ve sıhriyet bağlariyle insanların birbirine sevgiyle bağlanmaları en makbûl bir şeydir. Akrabalık bir nimettir. Birbirinin mahremi, mirasçısı ve yardımcısı olmak bunun eseridir. Sıla-i Rahm yâni akrabalık münâsebetlerini iyi şekilde devam ettirmek sevaptır. Nikâhla karı-koca birbirine helâl olur, kadının nafakası kocasına lâzım gelir.

NİKAHIN RÜKNÜ
Nikâhın rüknü, icab ve kabuldür. İki şahid huzurunda tarafların icab ve kabûlüyle nikâh mün'akid olur. Medeni nikâhta ise icab ve kabul demek olan evlenme rıza beyanının şahidlerden başka bir de evlenme memuru huzurunda olması lâzımdır. Evlenme deftere kaydedilir. Medenî nikâhtan sonra dini nikâh yapılır.
Nikâh İslâm'da hukukî bir akiddir. İcab ve kabulle tamam olur. Nikâh dünya umuruna müteallik bir akiddir. Çirkin bir şey olan zinâdan koruduğu için sevabı ve bir nev'i ibadet yönü de vardır. Fakat asıl ibadetlerden değildir. Şöyle ki nikâh, bütün akidlerde olduğu gibi icab ve kabulle mün'akid olur. İbâdetlerde ise icâb kabûle raslanmaz. Nikâhta iki şahidin bulunması şarttır, halbuki ibâdetlerde şahide hacet yoktur. Hatta şahit bulunması, dinen mezmûn olan riyâya götürdüğünden iyi bir şey olmaz. Nikâh hususunda ihtilâf vaki' olursa, o zaman hâkimin hükmüne başvurulur. Halbuki ibâdetler hâkimin hüküm vereceği şeylerden değildir. Bir de nikâhta mehir vardır, bu, erkek, kadına bir ıvaz veriyor demektir. Halbuki ibâdetlerde muavaza mânâsını tazammun eden bir şey mevcut değildir. İbâdette taharet şarttır.
Nikâh, îcab ve kabûlle mün'akid olan akid ve mukavelelerden farklı değildir. Yalnız bir fark varsa, o da, nikâhta iki şahidin bulunması şarttır. Bu da tarafları zinâ töhmetinden vâreste kılmak, hin-i hâcette nikâhı ispat edebilmek içindir. Başka bir merasime lüzum yoktur.

Nikâhın Şartları:
Akid esnasında şahidlerin bulunması, (Kitabiyenin nikâhında gayr-i müslim şahid olabilir), şahidlerin, tarafların sözlerini işitip anlamaları, tarafların evlenmeye rızaları bulunması, evlenmeye ehil olup bir mâni olmaması, nikâhın muvakkat yapılmaması, nikâhın sahih olması için şarttır. Nikahın aleni olması da lazımdır. Evlenme düğününde ziyafet vermek Sünnettir. Hz. Peygamber, "Evlenme düğünsüz olmaz." buyurmuştur. Nikâhta şahidlerin hür, âkil ve bâliğ olması şarttır. Şehâdet nikâhın in'ikadının değil, sıhhatinin şartıdır. Şehâdetin iki gâyesi vardır. Biri hin-i hacette nikâhı isbat etmek, diğeri zina töhmetini kaldırmaktır, bir şahit huzurunda yapılan nikâhta dahi zinâ haddi düşer.
Nikâhta akdin iki tarafını da bir kişi üzerine alabilir: Vekâletin hasebiyle verdim, der, nefsim hasebiyle de aldım, diyerek nikâhı akdeder.
Nikahta kullanılan kelimeler: Sarih ve kinaye olma üzere ikiye ayrılır.
Sârih Kelimeler: mana açık olup kullanıldığı zaman kolayca anlaşılıp mânasını tayin için niyet ve karineye muhtaç olmaksızın maksada delalet eden sözlerdir; nikâhlandım, evlendim, gibi.
Kinâye Kelimeler: Bunların manasını anlamak niyet ve karineye muhtaçtır. Meselâ: Nikâh salonunda, düğün evinde iki taraf, şahidler önünde kinaye kelimeler söyleyerek evlenirler. Bu sözlerden maksat nikâh akdi olduğu herkesçe bilinir ve anlaşılır. Sarahaten: Evlendik, demeseler bile böyle bir meclisteki kinaye sözlerle nikâh yapılmış olur. Burada karine vardır. Düğün evinde bulunmak bir karinedir. Tarafların birbiriyle nişanlı olmaları da bir karine sayılır.
Nikâhta kullanılan kelimelerin kesinlik ifade etmesi lâzımdır. Onun için ekseriya mazi sigası kullanılır. Biri mazi, diğeri muzari olabilir. İcabın emir, kabûlün mâzi sigâsiyle olması câizdir. Kız: Beni al, benimle evlen dese; oğlan da, seni aldım, seninle evlendim dese; nikâh akdedilmiş olur.
Nikâh, ikrarla da olur. Hakimin önünde karı-koca olduklarını ikrar ederler, buna göre hâkim de nikâhla hükmeder. Şahidlerin önünde karı-koca olduklarını ikrarları ile de nikâh akdedilmiş olur.
Hanefiyyeye göre nikâhta ikrahın tesiri yoktur. Onlarca ikrah ihtiyârı ihlâl etmez.
Nikâhta akdin bir şarta bağlı olmaması gerekir. Çünkü böyle bir şart akde manidir. Şarta bağlı olan bir şey söylendiği zaman mün'akid olmaz, şartın tahakkukuna kadar gecikir. Halbuki nikâhın geleceğe izafe edilmesi câiz değildir, nikâh kesin olmalıdır.
Evlenecek tarafların, malûm olması, birbirini görmesi, tanıması lâzımdır. Evlenmeye rıza şarttır. Bunsuz rıza tahakkuk etmez. Fukahaya göre alcağı kadına bakar. Nikâhta rüyet muhayyerliği yoktur. Beğenmezse boşama yolu açıktır. Bâkirelik şartı da böyledir. Bu sebeple nikâhı bozamaz. Risalet, mektuplaşma ve vekâlet yoluyla da nikâh yapılır. Bir küçüğü, velisi nikâhlarsa bülûğa erdiği zaman muhayyerlik hakkı vardır. İsterse evlenir, zorla evlendirilemez. Vekilin, akdi, müvekkiline izâfe etmesi lazımdır. Diğer bâzı akidlerde ise böyle değildir. Nikâhın muktezasına aykırı olan şartlar fasid olduğundan lağiv sayılır.
,





SERSERILER NE AGLAMAYI NEDE SEVMEYI BILIRMIS,
OLAKI SEVDI BIR KEZ SEVERLERMIS VE OLAKI AGLADI GOZYASININ DUSTUGU YERDE OLURLERMIS.

TeXaS

,





SERSERILER NE AGLAMAYI NEDE SEVMEYI BILIRMIS,
OLAKI SEVDI BIR KEZ SEVERLERMIS VE OLAKI AGLADI GOZYASININ DUSTUGU YERDE OLURLERMIS.