BEBEKLİK DÖNEMİNDE DUYGUSAL GELİŞİM

Başlatan Herbiseyim, Ara 24, 2008, 10:28 ÖÖ

« önceki - sonraki »

Herbiseyim

Bebeklik Döneminde Duygusal Gelişim

Bebeklik Döneminde Duygusal Gelişim

İyi bir insan yetiştirmek uzun süreli büyük emek isteyen yorucu bir sanattır.
Aileler için büyük sabır gerektirdiği gibi aynı zamanda anne-baba bebeğinin özelliklerini öğrenerek, kapasitelerini iyi değerlendirmelidir. Bu nedenle anne-babanın bebeğin gelişim dönemlerini iyi bilmesi, bu dönemlerdeki gelişim süreçlerinde nelerin normal nelerin anormal olduğunu değerlendirmesinde yardımcı olacaktır.

Aileler, kimi zaman 2-5 yaşındaki bir çocuğun isteklerini hırçınlıkla dile getirmesini bir problem olarak algılayabilir. Fakat bunun çocuk gelişiminde normal bir davranış olduğunu bilmelisiniz. Bu gelişim dönemi tamamlandığında bebeğin beyin gelişimi ile beraber bu sıkıntının da biteceğini bilmeli ve bu konuda sıkıntı yaşamamalısınız.

Özellikle bebeğin bakıma en çok ihtiyaç duyduğu ve psikolojik gelişimi için kritik bir dönem olan 12-24 ay aralığı duygusal gelişim için çok önemlidir.

Duygu, bebekte doğduğu andan itibaren görülmeye başlar.
Bebeğin genel davranışlarına bakarak keyfi yerinde mi, yoksa sıkıntı içinde mi olduğu anlaşılabilir. Bebek büyüdükçe, hem duygusal davranışlarının türü hem de nedenleri belli olmaya başlar. Böylece, genel olarak görülen keyif ve sıkıntı yönündeki duygular, ileri yaşlara doğru özelleşmeye başlar.

Bebeğin, duygusal anlamdaki ilk tepkisi ağlamaktır.
Bebek, doğumundan sonra ilk tepkisini ağlayarak gösterir. Birkaç ay sonra yüksek seslere de ağlayarak tepki verir. Korkuya benzeyen bu tepki, aslında korku değildir; sıkıntı veren bir etkiye karşı yapılan tepkidir.

Bebek, altı ıslandığında, üşüdüğünde, sancılandığında ve acıktığında sıkıntısını ağlayarak belli etmeye çalışır. Görünen bu tür duygusal davranışların belirtileri daha çok öfkeye benzer. Bu yüzden ikinci yaşın sonuna doğru, bebeğin sıkıntı veren durumlara karşı öfkelenmesi belirginleşir. Bir-iki yaşındaki bebek, elinden oyuncağı alındığında ya da istediğini yapması engellendiğinde de ağlar, tepinir. Bu davranış, kızgınlık duygusunu ne kadar sıklıkla ortaya koyup koymayacağını öğrenmesi açısından oldukça önemlidir.

Ebeveyn, bebeğin ağlama davranışını sonlandırmak için her istediğini yapacak olursa eğer, bebek bundan sonra isteklerini ağlayarak ifade etmeye devam edecektir. Ebeveyn bunun yerine, bebeğe ağlaması bittikten sonra isteğini yerine getirmeyi taahhüt ederse, bebek bu davranışının pekiştirilmediğini görecek, isteklerini ifade etmek için mutluluk duygusunu ve ifadesini geliştirmeyi öğrenecektir.

Çocuğun duygularını ve duygusal gelişimini tanımadan, onu eğitmek olası değildir.
İnsanın duygusal sistemi, çevresinden uyaranları alır: Bu uyarılanları duygulanma sürecinde işleyerek duygulara dönüştürür. Bu dönüşüm sürecinde değişik türde duygular üretir, duygularının niteliğine bakar, bunlardan dönüş bilgiler alır ve duygularını geliştirir. Bu gelişimin ilk aşaması bebeklik dönemine denk gelir.

Duygusal gelişimde annenin rolü çok büyük.
Duygusal gelişimde bireysel ayrılıklar ne kadar önemli olsa da annenin bu dönemdeki katkısı büyüktür. Anne, bebekte güvenlik görevi gören, güç ve enerji veren bir kaynak olarak görülür. Anne ile bebek arasındaki ilişkinin niteliği daha sonra ki gelişme aşamasının yani duygusal gelişimin niteliğini belirler. Duygular bu dönemde çocuğun dil sistemini de oluşturur. Çocuk, acı-sevinç duygularının dışa vurulması ile hoşnutluğu ya da hoşnutsuzluğu yanında, gereksinim ve isteklerini de iletme olanağı bulur.

Duyguların gelişmesinde çevre de önemli rol oynuyor.
Doğumundan sonra çevresiyle daha çok ilgilenen bebek, çevreden aldığı uyarıları; sevgiyi, ilgiyi değerlendirerek psikolojik aygıtını geliştirecektir. Bu dönemde içindeki sevgi duygusunun gelişmesi için çevresinden sevgi görmesi, şefkat duygusunun gelişmesi için de şefkat görmesi gerekir. Çocuk çevresinden öfke, nefret duyguları hissederse pozitif duyguların yerine tam aksi olan olumsuz duygular ön plana çıkacaktır. Bu duyguların çevre ve özellikle ebeveynler tarafından pekiştirildiğinde kalıcı olması da kaçınılmaz hale gelir.

Örneğin, öfke hisseden bir çocuğun annesinden bir şey talep ettiğinde, annenin çocuğunun öfkesini dindirmek için yapacağı isteği, çocuğun bundan sonraki isteklerini de öfke ve kızgınlıkla ifade etmesine neden olur. Böylece çocuk öfkeli davranışlarının ödüllendirildiğini öğrenir. Aynı şekilde, isteklerini sakin ve mutlu şekilde ifade ettiğinde isteklerinin yerine getirildiğini gören çocuk da, ödüllendirilen davranışının öfke yerine sevinç ve mutluluk ifadesi olduğunu öğrenecektir.

Korku, bebekte bir yaşından sonra görülmeye başlar.
İki yaşına doğru bebek genel olarak gürültüden, tanımadığı canlılardan yükseklere kaldırılmaktan, yabancı varlıklardan korkar. Bebekte korku yaratan etkinin iki özelliği vardır: 1. si beklenmedik anda bir etkinin birdenbire yapılması, 2. ise yabancılık ve değişik görünüşlülük.

Korku duygusunun altında güvensizlik duygusu vardır. İki yaşına kadar bebek, korktuğunda, ya annesine sarılarak ya da yürümeye başladıktan sonra bir eşyanın arkasına saklanarak kendini güven altına almaya çalışır. Çocuklarda masa altı ya da dar yerlere saklanıp oynama yaygındır.

2-3 yaş, soru sorma dönemidir.
Çocuğun sorma çağı, iki-üç yaş arasında başlar, altı yaşına doğru en yüksek düzeye ulaşır. Sorularına doyurucu yanıt alamadığı ya da soruları yanıtsız kaldığında çocuğun hem öğrenme merakı köreltilmiş hem de olumsuz duyguları körüklenmiş olur, agresifleşirler. Üstelik, bu sorularla ana babayı ve sorduğu kimseleri bıktırdığında terslenmesi, susturulmaya çalışılması, onu sevilmediği korkusuna iter.

3-6 yaş döneminde olumsuz duygular ön plandadır.
3-6 yaş arasındaki ilk çocukluk dönemleri, bebeklik evresine oranla daha az mutlu olduğu evredir. Çünkü kendini mutsuzluğa götüren hemen bütün duyguları pekişir: çocuğun çevresinde öfkeleneceği, kıskanacağı, nefret edeceği kimseler vardır. Çocuğun korkuları artmıştır. Çocuk sık sık üzüldüğü, sıkıldığı, bıktığı etkilerle karşılaşır. Çocuğun artan devinme gereksinmelerine karşılık özgürlük sınırı yetmemektedir.

Çocuklar ana babalarının kendilerine ayrıcalıklı sevgi ve sevecenlik gösterdiklerini sezerler. Bu yüzden kardeşler arasında fazla sevgi gösterilene karşı öbürlerinin düşmanlık ve öfke duyguları gelişebilir. Annenin oğluna, babanın kızına karşı daha çok sevgi göstermesi doğaldır. Öbür yandan kız, oğlana bakarak, büyüklerden daha çok ilgi toplayabilir. Fakat bu sevgi gösterilerinin oldukça açık ortaya konması çocukta hem daha fazla sevgi ve şefkat ihtiyacına neden olacaktır hem de ileride geliştireceği özgüven duygusunda zedelenmelere yol açacaktır.

Çocukta bütün duygu türlerinin ortaya çıktığı dönem, okul öncesidir.
Duygusal gelişim ile bilgi gelişimi birbirini etkiler. İyi bir duygusal ortamda yetişen çocuk, bilgi gelişimini daha çabuk tamamlar. Duygusal gelişim yönünden en önemli basamak 0-6 yaş aralığındaki okul öncesi dönemdir. Bu dönem çocuğun öğrenmesinin en yoğun olduğu; temel alışkanlıklarının, zihinsel yeteneklerinin en hızlı geliştiği ve biçimlendiği dönemdir.

Bu dönemde çocukta öfke, kıskançlık, yabancı ve bazı kişilere karşı nefret gibi savunucu, kaçırıcı davranışlara yönelten tüm duyguları ve coşkuları doğar ve yerleşmeye başlar. Yine bu basamakta çocuk tüm sevindiren duyguların tadını tadar. Aile çevresinin bu tür duyguları oluşturmasında ve yerleşmesinde büyük etkisi vardır. Bu yüzden çocuklar arasında oldukça bireysel ayrılıklar görülür.

Çocuk, öfke gösterisiyle istediklerini elde etmeyi öğrenince, öfke çocukta yerleşmeye başlar. Çocuk öfkelenince istenilmeyen bir davranışı yapmasına izin verilir ise, gelecek kez öfke yoluyla bu davranışını yeniler. İstenilmeyen davranışını yinelemesine izin verilirse çocuk, öfkelenme yoluyla istediklerini elde etmeye koşullanır ve bunu pekiştirir. Öfkeye koşullanan çocuk, bunu genelleştirerek, isteklerini öfkelenme yoluyla sağlamaya çalışır. İstekleri yerine getirilmediğinde de öfke, saldırıya dönüşebilir.

Dr. Serdar Alparslan - Çocuk Ergen Psikiyatristi
NP İSTANBUL Hastanesi


Herbiseyim